Ezanı işiten bir müslüman sonunda:
"أَللهُمَّ رَبَّ هَذِهِ الدَّعْوَة التَّامَّةِ وَالصَّلاة القائمة آت مُحَمَّدًا الوَسيلَةَ وَالْفَضيلَةَ وَالدَّرَجَةَ الرَّفِيعَةَ وَابْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًا الَّذي وَعَدْتَهُ أَنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ "
"ALLAH'ümme Rabbe hâzihi'd-da'veti't-tammeti ve's-salâti'l- kâimeti âti Muhammedeni'l-vesilete ve'l-fazilete ve'd-derecete'r-refiate veb'ashü makamen Mahmudeni'l-lezi veadtehu. İnneke lâ tuhlifü'l-mîâd"
"ALLAH'ım! Ey bu tam davetin yani mübarek ezanın ve kılınmak üzere bulunan namazın mukaddes Rabbisi! Peygamberimiz Hz.Muham- med (S.A.V)e vesileyi, fazileti ve yüksek dereceyi ihsan et ve onu kendisine va'd buyurmuş olduğun makamı Mahmud'a eriştir, şüphe yok ki sen vadinden dönmezsin." diye dua etmelidir.
● Çünkü böyle dua eden, şefâate hak kazanmış olur, Fahri âlem Efendimiz kendisine şefaat edecektir.
● Bu duada geçen "vesile"nin cennette bir yüce makam olduğu, "fazilet"in de yine yüksek bir makam olduğu, "Makam-ı Mahmud"un da en büyük şefaat makamı olduğu beyan olunmaktadır. Böyle bir duada bulunmak, Resûl-ü Ekrem (S.A.V)e muhabbetin kuvvetlice bağlılığın bir nişanesidir.