Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

116 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Her tarafta sesler! Geceyi bölen sesler, her geçen dakika iyice karanlığa bürünen sessizliği daha da derinleştiren sesler, uyumama engel sesler var etrafta. Odamın her tarafını zihnim gibi işgal ediyorlar. Açık pencereden içeriye girmeye çalışan rüzgar her defasında perdeye takılıyor. Aralarındaki bu sürtüşmenin sesine, olaya seyirci olan ateşböceklerinin sesleri eşlik ediyor. Uyumam için kurtulmam gerek bu seslerden! Belki Marakeş’te Sesler’e gidebilirim. Evet, karar verdim gidebilirim. Ama önce somut bir benzeşiklik bulmam gerek. Tamamdır, onu da buldum. Marakeş’i Bi Dünya Yaşam belgeselinin Fas’ı anlatan bölümünde duyduğumu anımsıyorum. Evet, evet hem de gayet iyi anımsıyorum. Belgeselin beni en çok etkileyen kısmı kaliteli olup olmaması ya da Fas’ı anlatması değildi. Belgeseli seslendiren kişide öyle bir ses vardı ki!(Yine bir ses!) Şuan gözlerimi kapatıp kulaklarımı onun sesiyle dolduruyorum, onun sesiyle düşünüyorum Marakeş’te Sesler’i. Yazarın şehirdeki sesleri bulmadaki yeteneğine hayran kalmamak elimde değildi. Boş deve pazarından yükselen sesler, renkli Marakeş çarşılarının tabelasız dükkanlarından havaya karışan sesler, karış karış gezilip duraksanılan yerlerde insanın içinden çıkarılıp okura sunulan sesler, hepsi birleşerek kitabın adını tamamlıyordu sanki. Soluma dönüyorum. Tavana dönersem tüm kitabı anlatmaktan çekiniyorum. Çünkü tavanda insanı içine çekip kendini doldurmasını isteyen sonsuz bir boşluğun olduğunu düşünmemek elimde değil gibi. Pencereden duvara yansıyan hareketli görüntüler var. Rüzgâr varlığını her şeyin üstünde kanıtlamak istiyor bu gece sanırım. Perdenin cansız iradesine karşı gelemediğinden olsa gerek bu sefer de ağaçlara esiyor. Ağaçların yaprakları duvarda bu esmeyle birlikte dans ediyor ve etmek zorundalar. Yaprakların rüzgâra karşı gelemeyen hâlleri bana yine bir şeyi anımsattı: Marakeşli kör dilencileri. Onlar da tıpkı rüzgara ayak uydurmak zorunda olan yapraklar gibi kader rüzgârına razı olmak zorundalar. Ellerine bırakılan her sadaka da insanların acıma duygusundan, sadaka işini günlük hayatın standart bir gerekliliği haline getiren insanlardan birer parça var. Sadakanın büyüklüğünü ağzında bir o yana bir bu yana çevirerek hesaplayan adamın ismini unutmamın anlık üzüntüsünü yaşıyorum. Kalkıp bakmak sanki şimdiye kadar düşündüğüm şeyleri baştan düşünmeme sebep olacak gibi. Vazgeçiyorum hemen bundan. Saati merak ediyorum. Ama odada duvar saati yok. Sabah bir tane takmak için heveslendim bir anda. Ama bundan da hemen vazgeçiyorum. Etrafta bu kadar ses varken saatin tik taklarının bunlara bir yenisini ekleyeceğini kuşkusuz aklımda tutmam gerekirdi. Telefona mecburum merakımı gidermek için. Telefona dokunduğum anda içime bir bıkkınlık duygusu yayılıyor. Bizi öyle şeylere alıştırdılar ki telefonlara olan alışkanlığımızın artık alışkanlık boyutunu aşıp bağımlılığa ulaştığını göremiyoruz. Ama ben artık bıktığımı hissediyorum. Sanırım konudan çok uzaklaştım. Marakeş’te Sesler’e tekrar dönüyorum hemen. 116 sayfalık, akıcı diliyle Marakeş şehrinin tüm seslerini mekân mekân dolaşıp okuruna aktaran, pek de abartılacak bir yanı olmayan, yazarın Körleşme’sinin ismini duyduğumda yaşadığım karanlığı biraz olsun hafifletmek için okuduğum deneme ve gezi öğelerini barındıran bir kitabı bitirdiğimi duvarda gölgeleri dans eden yapraklara sesleniyorum. Peki, gerçekten gözlerimi zar zor açık tutarken bana bunları Marakeş’te Sesler mi düşündürüyor? Tabii ki hayır! Burada Cioran’ın: “Gündüz, düşüncelere düşmandır; güneş karartır onları; ancak gecenin ortasında açılırlar” sözü doğru gibi geliyor bana. Ama artık şuan yaptığım şeyi, bu bir düşünce eylemidir, diyerek nitelemek istemiyorum. Bu, içimde ve dışımda olan seslerin bende yarattığı esriklikten başka bir şey olamaz. Hemen bunları aklımda kurduktan sonra bile başka şeylerle esrikleşmek geliyor içimden. İnsanlar birbirlerini neden terk ederler, sorusuna gidiyorum anında. Kendimizden başka kime sahibiz de (ki bazen ona bile sahip olamıyoruz) buna terk etme demeye nasıl hak buluyoruz? Kendi düşüncelerimizden, bu düşüncelerin bize etki etmesinden başka neye sahibiz? İşte bu yüzden insanların yerine kestirmeden uykuya dalmamıza engel olan şu sesler bizi terk etse ya! Evet, evet, farkındayım. Hem de çok. Yine asıl anlatmak istediğim konudan çok uzaklaştım. Dönüyorum Marakeee…
Marakeş'te Sesler
Marakeş'te SeslerElias Canetti · Sel Yayıncılık · 2018487 okunma
··1 alıntı·
1.030 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Eylül Türk okurunun profil resmi
Efendim bizi de an'dan ve sair bütün seslerden uzaklaştırdınız :) Çok keyifli bir denemeydi...Teşekkürler👏
Murat Sezgin okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.