Gönderi

Ve onların kalplerinin arasını (sevgiyle) birleştirdi. Eğer yeryüzündeki şeylerin hepsini infâk etseydin (verseydin), onların kalplerinin arasını birleştiremezdin. Ve lâkin Allah, onların arasını birleştirdi. Muhakkak ki O; Azîz’dir, Hakîm’dir. [ENFÂL SURESİ 63] Allah’ın kalpleri bir kılması, şüphesiz tevhid sırrında gizlidir. İki kulun kalplerini sevdirmesi ve kendine çıkarması… Yâdıma bir şiir düştü: Yanmak ister gönül, pişmek sen diyârında Ruhun mirâcına varmak, sidretûl müntehaya. Olmadı bir çakıl taşı olmak, bilinmeyen yollarda Ya da arş-ı aladan bakmak sana yükselmek gibi mâveraya... Hz. Mevlana, Şems'ten önceki hayatını "Hamdım", Şems'i tanıdığı dönemi "Piştim", Şems'ten sonraki ömrünü ise "Yandım" diye tanımlamıştır. O'na ulaşmak için pervane gibi ateşe düşmek gerekir. "Pişmek", "Yanmak" gerekir... Yunus Emre; "Bir ben var benden içre" Mevlana; "Hamdım, Piştim, Yandım" Muhammed; "Ölmeden ölümü ölünüz” İsa; "Birken iki olunuz" Sonuçta; Ruh, Can, Beden (Kabuk) (Kapı - Serdar Öktem 355) Define bulamazsın eşmeyince, Ya kalp nasıl arınır pişmeyince? Yunus Emre Aylardır yollardaydım, bu yüzden yol yorgunuydum. Gerçi yol, insanı olgunlaştırıyor. Yol yorgunlu biraz da “ol”yorgunludur. Ben de yollarda “ol”maya çalışıyordum “hamdım, yandım, piştim” diyebilecek miyim? “Dışarıdan bakınca bu daldan ne olur dersin, ocağa atarsın köz olur. Amma ki, nasipli dalla nasipli ağaç buluşunca olmaz denilenler olur. Fakat hangi dal hangi ağacın nasibi onu bilmek gerek. Yoksa fidan büyümez, filiz gelmez. Hadi oldu diyelim, meyvesi acı olur yenmez. Aşı yapacaksan nasibi bileceksin. Kaderi zorlamayacaksın ama zuhûr gördüğünde kaçmayacaksın. “ { Mâvera 17. Bölüm - 32:48 } Fatih Duman’ın sır kitabında 49. Sayfada ise şunlar yazar: Şehzade Süleyman ve Yahya Efendi süt kardeştirler. Bir gün ata binip ilerlerlerken karşılarında Hızır belirir ve onlara şunları söyler: “Senin yarını sen, senin yarını sen tamamlarsın. Bilin ki bir, iki yarımdan olur. Ayrı olursa bir olunmaz." Yahya Efendi türbesine dün gittiğimizde çıkışta bir sahafta durduk. Birkaçımız kitap alırken birkaçımız onları bekledik. Gözümüze ilişen Van Gogh resimli tişörtlerden birinde şu yazmaktaydı: “There is no blue without yellow and orange.” Kainatı okursan hakikatler bir bir önüne serilir, inan görecek göz sana verilir, sen yeter ki o yolda olmayı bil… İlim, irfân ve hikmet. Bilmek, bulmak ve olmak. Kainatın sırrı, burada gizlidir muhakkak. Rabbimin Rahman isminin tecelli hülâsasıdır ki, bir şarkıdan şu sözler düştü yâdıma: “Bir elmanın yarısı biri sensin biri ben…” İki fâninin Rabbin izniyle bir kalpte birleşmesi, iki yarımın tam etmesi, hamken aşkta pişmesi, o aşktan geçmesi, Rab için vazgeçmesi, ve yanması… Allah aşkı için, Allah’a aşkından yanması. Yandıktan sonra küle dönmesi, hiç olması, Anka kuşu gibi… Anka kuşunun hikayesini bilir misiniz? Anka kuşu, ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an kendisine kuru dallardan bir yuva inşa etmeye başlar ve bunu ne olduğu bilinmeyen bir zamkla sıvar. Daha sonra yuvanın içinde güneş ışınlarının kuru dalları yakarak yuva içinde ölmeyi bekler. Yanarak ölür ve sonrasında küllerinden doğar. Bu misalde olduğu gibi, insanın küllerinden doğması ama hikâyenin sonunda yine küle dönmesi… Hiçlik makamı.
·
114 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.