Gönderi

Asla
Asla kaybetmem sandığınız insanı da kaybedince hayatınız kırılıyor. Bu sefer kalbiniz, siz değil; hayatınız kırılıyor. Bu sefer eski diye bir şey kalmıyor, hayatınız kırıldığı yerden tutmuyor. O kemik bir daha yerine kaynamıyor, o kırık onarılmıyor, bunu tutturan olmuyor. O insan geri gelse bile o kırık iyileşmiyor. İçinde yaşadığınız hayatının bütünüyle kırıldığını düşünün. Bir kolonu yıkık evde yaşanır mı? Kırık hayatta yaşanıyor ama. Asla beklemediğiniz insandan yiyince o tekmeyi gerçeklik algınız değişiyor. Dünyanızın renkleri bir anda değişiyor. Alışkanlıklarınız, sorunlarınız, rutininiz, işleriniz değişiyor. Ağlarken teselli bulduğunuz ağlama sebebiniz olunca hayat daha da zorlaşıyor. Çocukluğunuzdan yaralarınıza kadar ruhunuzun derinlerine inmesine izin verdiğiniz, herkesin yanında koca koca duvarlarla gezerken onun için duvarlarınızdan geçmesine izin verdiğiniz insan yanınızdan öylece geçebiliyor. Ortada ne duvar kalıyor ne siz. Geride koskoca boşluk, içinize bile sığmayan boşluk. Hayatını içine sığdıramayan ama iyi durmaya çalışan bir zavallı, anıların sesleriyle yankılanan bir beyin, acımaktan uyuşan bir kalp, derin acılar… Hayatınız tam olarak böyle kırılıyor işte. Bu acı kalbinizi kırmakla uğraşmaz. Unutmayın her asla sizin daha önce tanışmadığınız bir acıya aittir. Her asla dediğiniz durum daha önce hiç karşılaşmadığınız bir durumdur sadece. ASLA yoktur. Bu hayat her koşul ve şarta göre şekillenebilir. Bizler insanız. Maalesef mi iyi ki bilemem ama insanlar için bildiğim bir şey varsa o da bizim her şeyi yapabileceğimiz. Uygun şart ve ortamda insan her türlü şeye kendini uyarlayabilir. Bu yüzden “never say never.” Asla ile başlayan her cümlenin bizi üzme potansiyeli taşıdığını unutmamak gerek.
·
143 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.