Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Türkçe Okumak Güzel Şey
Bazı ses sanatçıları vardır,mesela Fredy Mercury gibi, 'Ulan' derim "Ne ses var be. Bana küfretsin gene dinlerim"' dediğim. Ne okusa dinlerim yani. Hasan Ali Toptaş da bunun yazar versiyonu. HAT ne yazsa okurum diyebileceğim türden bir yazar. Belki görmüşsünüzdür internette bir video dolaşıyor. Ferhan Şensoy' Haldun Taner hergün 20 sayfa yazardı. Aklıma bir şey gelmezse ne görüyorsa onu yazıyormuş . 'diyor. Hasan Ali Toptaş da böyle bir şey yapsa herhalde hiç düşünmeden okurum. Ama ne yazıkki yazar böyle bir şey yapmaz. Doğan Hızlan' la olan röportajında diyor ki 'Sözlüklerle çalışıyorum yazarken'. Yani ince eleyip sık dokuyor. Kelime ustası olması titizliğinde. Harika bir Türkçe, o kadar yalın o kadar berrak ve bu saydamllığın içinde insanı şaşırtan buğılu, açık seçik olmayan bir atmosfer.    Bir kişinin tarvmaaının onun bilinç altında ne olduğunu anlamak için biraz biraz uzatılup geri çekildiği bir kitap daha çok. Ve burada birçok obje, figur, an kesişim olarak başka başka yerlerde karşımıza çıkıyor. Bunlar kendi içinde belirli durumları temsil eden birar alegoriye dönüşüyor. Tabanca, abla-kız kardeş, bodrum karı, sanayi sitesi vs. gibi HAT bunlarla belirli bir görüntü de yakalamış ve bunu anlatımını güçlendirmek için çok iyi kullanmış. Okuyucu için de keyifli bir okuma yaratıyor bu tekrarları yakalamak. Bu benzer obje, figür vs lerle karşılaştırırken okuyucunun çağrışımlarını harekete geçirmek istediği muhakkak. Çünkü her şey o kadar belirgin değil. Bu tekrarları yakalayınca bu karanlıkta kendi başınıza yol alıyorsunuz ve gerçeğe ulaşmaya çalışıyorsunuz. Tabi herkesin ulaştığı sonuç aynı olmayabilir. Hangimiz yazarın kafasındaki varış noktasına ulaşırız bilinmez. Hatta bu buğulu, issli dünyada HAT bile bir sonuca varmış mıdır emin değilim.   HAT okuyucuyu kapkaranlık bir bilinç altına sokuyor. Kapıyı da kapatıyor. İlerliyor rasgele bir yerlere doğru. O kadar karanlık ki ilerleyince kapının yerini bile bulamayız artık. HAT ın elinde bir el feneri var. Canının istediği yere tutuyor. Oradan bir şeyler, bir yaşam, bir yaşanmışlık izletiyor bize ve anlamamız için kendisi anlatmaya başlıyor. Berrak cümleleri, yakın kelimeleriyle anlatıyor bunu yaparken ama tüm bu berraklığın içinde öyle buğulu, öyle anlaşılması kolay olmayan, nefesimizi sıkan bir atmosfer yaratıyor ki hiçbir zaman tam feraklayamıyoruz. HAT biraz da okura bırakıyor anlatılan. Okura yazıyor, her okurun anladığı kadar oluyor anlatılan.     HAT anlarımda zenginliği yakalamak için o herzaman alışık olduğumuz kelime ustalığı a başvuruyor. Kelimeleri alışık olduğumuz kullanımı dışında öyle bir kullanıyor ki eğip büküyor, ince ince işliyor ve sonunda bize hediye ediyor. Bu işlenmiş kelimleri beğenmemek elde değil. Beğenmek anlamak manasına gelmiyor tabi. HAT bunu kafasında oluşturduğu görüntüyü, izlenimi bize en doğru şekilde, kendi gördüğü gibi, kendi yaşadığı atmosferde hissetti gibi vermek istediği için bu kadar çok oynuyor kelimelerle. Burada ise bizim çağrışımlarımıza çok iş düşüyor. Ama HAT anlatmak isriğini en kuvvetli şekilde anlatan da bu kelime ustalığına başvurmak.   HAT bu karanlık bilinç altında rasgele dolaşıyor. Işığı ise herzaman yakmıyor. Bezen karanlıkken dolaştırıyor bizi. Nereye gidip nereden geldiğinizi bilmiyorsunuz. Bazen 'Ben burdan geçmiş miydim' bile diyorsunuz ama emin olamıyorsunuz. HAT göstermek istediği zaman el fenerini yakıyor ve size anlatmaya başlıyor. Okuyucu olarak HAT'ı iyi dinlemeniz ve burada çağrışımlarınıza güvenmenin gerekiyor. Bu şekilde okuduğunuz zaman güzel bir harita çıkaracaksınız ve nerede ne yaptığınız daha rahat anlayacaksınız. 
Sonsuzluğa Nokta
Sonsuzluğa Nokta
Hasan Ali Toptaş
Hasan Ali Toptaş
Sonsuzluğa Nokta
Sonsuzluğa NoktaHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20171,726 okunma
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.