Siz böyle bir sistem ister miydiniz?Evet efendim bir kitap daha devirdik. Artık bir dünyam daha var : Thomas More'un Ütopyası
Onun halkı gibi yaşadım bu Ütopyada.Onlar gibi konuşup onlar gibi mecbur bırakıldım ve sıkıştırıldım 'ideal toplum ' paradigmasında. Gelin birlikte göz atalım bu evrene ama önce yazarımızdan biraz bahsedelim.
Thomas More 1478 Londra doğumlu hukukçu olmasının yanı sıra devlet adamı ve filozoftur. Manastırlarda büyümüş, kardinallerden eğitim konusundan destek almıştır. Thomas'ın , Erasmus'un dostu olduğunu hatta Deliliğe övgü kitabının ona adandığını öğreniyoruz. VIII. Henry'e ve Protestanlığa olan eleştirilerinden dolayı idam edilmiştir.
1516'da yazdığı Ütopya'ya geçecek olursak
Kitap ; Raphael Hythloday'in kusursuz toplum üzerine söylemleri, şehirler özellikle de Amarout hakkında, yönetim görevlileri, ticaret ve yaşam biçimleri , yaşayışları ve karşılıklı ilişkileri , ütopyalıların yolculukları, köleleri ve evlilikleri, Ütopyalıların askeri disiplini ve dini gibi başlıklar altında akıcı ve anlaşılır bir dille kurgu olmadan tasvir edilmiştir. Hayali bir adada kurulu bir ülkeyi ele almıştır. Çok sistemli , mutlu ve özgür gibi görünen halk aslında tamamen kontrolcü ve baskıcı bir gücün görünmeyen eliyle yönetiliyor. Çünkü öyle ustaca yapılıyor ki istemeden de olsa ayak uyduruyorlar. More neden onca katı kurala rağmen halkın özgür olduğunu anlatıyor anlamış değilim. Bireylerin istenmeyen yönleri törpülenerek farklılıklar baştan yok edilmiştir. Artık ortada bir birey değil pürüzsüz bir yüzeyi oluşturan bloklar vardır. Duygularına bile yön verilen robotlar... Kadınla erkeği ya da evliyle bekarı ayıran özellikler dışında herkes tek tip giyinir. Ütopya halkı günün belli saatlerinde çalışmak zorundadır. geriye kalan saatlerini yine sadece kendine değil halkın da işine yarayacak aktivitelerde harcarlar. Mülkleri ortaktır tuhaf bir şekilde çocukları bile ortaktır. Özel mülkiyete asla yer yoktur . Evlilik dışı ilişki yaşayanlar ciddi bir şekilde cezalandırılır. Kısacası her şeye , tüm alanlarda müdahale vardır. Ayrıca kölelik, sistemin önemli bir parçasını oluşturuyor. Thomas 'ın yaşadığı döneme baktığımızda gerçeklikten kopamadığını ve etkilerini yansıttığını görebiliyoruz. Bu gibi olumsuz yönlerin yanında yer alamayacak kadar "keşke bizde de olsa" diyebileceğimiz çok iyi tarafları da var . Ne de olsa orası Ütopya değil mi ? Güzel yanları olmayacaksa ne anlamı var ki hayalini kurmanın?
Ütopyada altın , gümüş ve diğer önemli madenler olabildiğince değersizleştirilir.Öyle ki kölelerin zincirleri ve pis yerlerde kullandıkları için değersiz olduğu algısı yerleştirilmiştir.Neticede her şey konumuna göre önem kazanır yahut kaybeder. Böylece halk şatafat peşinde koşmaz bilgiye , kendini geliştirmeye yönelir.Neticede her şey konumuna göre önem kazanır yahut kaybeder. Detaylarla ilgili söyleyeceklerimi sınırlı tutarak sizi kitabın zevkinden etmek istemiyorum. Ben okurken zaman zaman kontrolcülükten sıkılıp derin bir nefes molası vermiş olsam da keyifle okudum . Aklımda tonla soruyla bitirdiğim kitabı yerine bırakmadan önce son bir kez daha karıştırıp "Bu niçin uygulanmıyor ?Ne kadar büyük bir kayıp!" diyip üstünde düşünmeye devam ettiğim o satırları bir gün belki gerçekleşir umuduyla zihnimin bir köşesine kaldırdım. Her birimizin sahip olduğu ulaşılmaz olan o biricik Ütopyanın kapılarını aralayacağı günlerin beklentisiyle ...
Kitapla kalın değerli 1000k ailesi...