Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

432 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
36 saatte okudu
Çok önemli bir mesele ve inceleme!
Devletler, geçmişten günümüze her zaman sınırları içinde bulunan cemaatleri/yapılanmaları, kendi yerini muhafaza edebilmek için kontrol altında tutmak istemiştir. Bu topluluklar bir de devletin -yasadışı-, -suç-, -terör örgütü- olarak adlandırdığı yapılanmalar ise devlet çok daha fazla üzerine düşer ve kendisine tehlike olarak gördüğü yapılanmaları yok etmek için de içlerine ajan sızdırma yahut mensuplarından muhbir devşirme gibi elinden gelen her şeyi esirgememektedir. Bu kitap da Türkiye'nin karanlık zamanlarında, 90'lı yıllarda terör örgütü mürted pkk'nin Marksizm dayatmasına karşı tebliğ çalışmalarına girişen, yeri geldikçe silah kullanmaktan asla çekinmeyen ve zamanla halk tarafından "Hizbullah" olarak isimlendirilen cemaatin, devlet tarafından çökertilmek istenirken cemaat mensuplarını ağır işkence ve şantajlarla muhbirleştirme çalışmalarını anlatmaktadır. Ekseri olarak davasına sadık olsa da cemaat mensupları, ne yazık ki bir avuç çürük de çıkarak başta cemaatin bilgilerini polise ispiyon ederken ilerleyen zamanlarda din ve imanını dahi pazara çıkartarak mürted olmayı seçmiştir. Birtakım şehâdetlere de sebep olan muhbirler, eninde sonunda bir şekilde birileri tarafından yakalanmış, sorgulanmış ve bir daha ne ölü ne de dirilerine rastlanılamamıştır. Cemaati halkın gözünden düşürmek için polis tarafından yaptırılan çalışmalar: -Camiye Kuran eğitimi için gelen çocukları livataya alıştırıp bunu yaygınlaştırmak. -Cemaat mensubu çarşaflı hanımlarla duygusal bağ kurup onları fuhşa düşürmek. -Cemaat mensubu çarşaflı hanımları cemaat içinden bir erkek gibi arayarak ahlaksız tekliflerde bulunmak. -Cemaatin önde gelenlerinin çocuklarını hırsızlığa alıştırmak ve suçüstü yakalayarak cemaati tahkir etmek. -Liseli gençleri fuhşa düşürüp şantaj yaparak muhbir olmaya zorlamak... Akla hayale sığmaz daha birçok şeytanî plan cemaatin bölge halkının gözünden düşmesini sağlamak amacıyla polis tarafından muhbirlere yaptırılmıştır. Bu ahlaksızlıkların yanı sıra esas görevleri de cemaate dair bildikleri her şeyi anlatıp şüphe çekmeyecek şekilde yeni bilgilerden polisi haberdar etmek, cemaat mensupları arasında fitne çıkarmak... *Şu da belirtilmelidir ki, devlet bölgede yapılan her türlü kirli işten ortaklığına, payına düşenlerle muhbirlere yem olarak verdiği para ve malları karşılamaktadır. Türkiye’de bulunan Müslüman cemaatlere dair bilgi sahibi biriyseniz, kitabı okuduktan sonra durumun vehametini çok daha iyi anlıyorsunuz. Hizbullah Cemaati gibi ciddi/şakası olmayan bir cemaate bunlar yapılmak istenmiş ise, bugün iktidara payandalık yapan büyük cemaatlerde(ki belki de o ajan/muhbirlerin tesiri ile iktidarla bu kadar yakınlaşılmış olabilir) ne gibi ajanlık/muhbirlik faaliyetleri yürütülüyordur, kim bilir? Mahmud Efendi Hazretleri, Şehid Bayram Hoca ve daha birçok önemli simanın her daim söyledikleri ‘İçimizde ajanlar var, çok fazla münafık var, her yerdeler...’ sözleri ile gelinen bugünkü vaziyet kıyas edilince, çok kötü kokular geliyor. Belki de mezkûr cemaat ve tarikatların, tahrip etmek suretiyle tasavvufun altına sığınarak farz olan cihad ibadetinden müntesip ve muhibbanlarını uzak tutma ve her daim sakındırma gayreti, içlerinde bulunan ajan ve muhbirlerin tesiri iledir. Kendisine Afganistan cihadını orada medrese açarak baltalatmak için Amerikan istihbarat servisi CIA’in gelip görüştüğünü söyleyen Ahmet Mahmut Ünlü’nün(Cübbeli Ahmet) cemaat içerisinde bir ajan olup; itikadi yozlaştırma, dinin bir kısmını gizleme ve batıl teviller ile devlete hizmet etmediği nereden bilinebilir? Birkaç küçük misal ile emsali çoğaltılabilecek bir mesele...
Eşreften Esfele
Eşreften EsfeleNaşit Tutar · Dua Yayınları · 2016176 okunma
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.