Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Atatürk'e bir kere daha saygı duydum,
Atatürk, daha 1933 yılında bütün malvarlığını hazineye birakmak istemiş, ancak Medeni Kanun'daki "mahfuz hisse" nedeniyle üzerindeki malların bir kısmını mirasçılarına bırakma zorunluluğuyla karşı karşıya kalmıştır. Atatürk, bu zorunluluktan kurtulmak için -dünyada benzerine rastlanılmadık bir şekilde- "özel kanun" çıkarttırmıştır. Yani Atatürk, malvarlığının tamamını "özel kanunla" devlete-millete bırakmıştır. Atatürk, tüm malvarlığını önce partisine, sonra hazineye bırakmak istediğini söyleyince Hasan Rıza Soyak "Bunun Medeni Kanun'a göre imkânsız olduğunu, mirasçıların'mahfuz hisseleri bulunduğunu" belirterek itiraz etmiştir. Bunun üzerine Atatürk, "Her ne ise… Bir çaresini bulmalı ve mutlaka istediğim gibi bir vasiyetname yapmalıyız; sen bu işle meşgul ol…" diyerek Hasan Rıza Soyak'ı bu işi halletmekle görevlendirmiştir. Büyük hukukçulardan Saruhan milletvekili Mustafa Fevzi Efendi, "Paşa Hazretleri için hususi bir kanun çıkarmaktan başka çare bulamadım," diye bir yol gösterince Atatürk gerekli adımları attırıp kendisi için aşağıdaki "özel kanunu" çıkarttırmıştır. Kabul tarihi: 12 Haziran 1933 Kanun no: 2307 "Madde 1: Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin, Kanunu Medeni'nin 452. maddesi dairesindeki tasarrufları, mahfuz hisseler hakkındaki hükümden müstesna olup bütün mallarında muteberdir. Madde 2: Bu kanun neşri tarihinden muteberdir. Madde 3: Bu kanunun hükümlerini icraya, İcra Vekilleri Heyeti memurdur." Bu kanunun çıkarıldığı tarihte Atatürk'ün henüz herhangi bir hastalık belirtisinin olmadığı, ruhen ve fiziken sapasağlam olduğu da göz ardı edilmemelidir. 12 Haziran 1933 tarihli bu özel kanundan sonra -kâğıt üzerinde/banka hesabında görünmesine karşılık- aslında Atatürk'ün artık bir dikili ağacı yoktur. Tekrarlıyorum: Atatürk, İş Bankası'nda 2 numaralı hesapta değerlendirdiği Hint Müslümanlarının yardım paralarından kalan 75 bin lirayı, örnek çiftliklerin gelirlerini ve Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa'nın bağışladığı 900 bin lirayı kendi malı olarak görmemiş, dolayısıyla milletin malının, mirasçıları arasında (kız kardeşi, kardeşinin olabilecek çocukları, evlatlıkları) Medeni Kanun'un öngördüğü oranda paylaşılmasını önlemek için bu "özel kanunu" çıkarttırmıştır. "Böylece hem millet malını korumuş hem de dürüstlüğünü göstermiştir. Devlet hizmetine soyunacaklara bir ders vermiştir." Dünya mal mülk sahibi olmak için "özel kanun" çıkaran devlet adamlarını çok görmüştür de -Atatürk'ten başka- tüm malını, mülkünü milletine bağışlamak için "özel kanun" çıkaran başka birini daha görmemiştir.
Sayfa 256 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
·
72 görüntüleme
Poyraz Ayrıç okurunun profil resmi
Mahfuz Hisse:Yasal mirasçıların bir kısmına, miras bırakanın tasarruflarıyla ortadan kaldırılamayan, dokunulamayan bir miras hakkı tanınmıştır. Kanun koyucu tarafından tanına bu hakka saklı pay (mahfuz hisse) denir. Kendisine saklı pay tanınan mirasçılara da saklı paylı mirasçı denmektedir. Mahfuz Hisse mirasçıları: Saklı paylı mirasçılar altsoy (çocuklar, torunlar, torun çocukları), anne, baba ve sağ kalan eştir. Altsoyun saklı pay oranı yasal miras payının 1/2'sidir. Anne ve babanın saklı pay oranı yasal miras payının 1/4'üdür. Sağ kalan eş altsoy ile mirasçı olmuşsa yasal miras payının tamamı saklı payıdır.
Poyraz Ayrıç okurunun profil resmi
"Atatürk, İş Bankası'nda 2 numaralı hesapta değerlendirdiği Hint Müslümanlarının yardım paralarından kalan 75 bin lirayı, örnek çiftliklerin gelirlerini ve Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa'nın bağışladığı 900 bin lirayı kendi malı olarak görmemiş, dolayısıyla milletin malının, mirasçıları arasında (kız kardeşi, kardeşinin olabilecek çocukları, evlatlıkları) Medeni Kanun'un öngördüğü oranda paylaşılmasını önlemek için bu "özel kanunu" çıkarttırmıştır. "Böylece hem millet malını korumuş hem de dürüstlüğünü göstermiştir. Devlet hizmetine soyunacaklara bir ders vermiştir."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.