Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Atatürk'ün soyundan sopundan kime ne! Önemli olan soy sop değil, bir insanın mensubu olduğu millete ve insanlığa ne kadar hizmet ettiğidir. Ancak Atatürk düşmanı bazı dinciler ve faşistler, gerçekleri çarpıtıp soyu sopu üzerinden Atatürk'e saldırmışlardır. Meraklısına söylüyorum! Atatürk Yörük/Türkmen kökenlidir. Kılıç Ali anılarında " Yörük Kökenliydi" başlığı altında bu gerçeği ayrıntılandırmıştır. Arşiv belgelerine göre de Atatürk'ün baba soyu Kızıloğuz (Kocacık) Türkmenlerine dayanmaktadır. Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin dedeleri Konya Karaman veya Aydın Söke'den göçürülüp 1830'larda önce Vidin, Serez, sonra Selanik'e yerleştirilmiştir. Ali Rıza Efendi'nin babası, yani Atatürk'ün baba tarafından dedesi Firari Şeyh (Kırmızı Hafız) Ahmet'tir. Mehmet Ali Öz'ün ifadesiyle "Atatürk, Selanik Mevlevihanesi Şeyhi Ahmed Efendi'nin torunudur" Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım ise büyük olasılıkla Fatih Sultan Mehmed döneminde Konya Karaman'dan Rumeli'ye göçürülüp iskân edilen Konyarlar adlı Yörüklerdendir. Mehmet Ali Öz, Osmanlı arşiv belgelerine dayalı olarak Zübeyde Hanım'ın Selanikli Nakipzadelere mensup olduğunu ileri sürmüştür. Öz'e göre, "Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım Baraklı köyünde doğmuştur. Karakeçili aşiretine ait bir Türkmen cemaati adı olan Baraklı köyü, Zübeyde Hanım'ın atalarının Sarıgöl ve çevresinde iskân edilen Karakeçili ve Sarıkeçili Türkmenlerinin yerleştikleri köydür." Zübeyde Hanım'ın babası, yani Atatürk'ün anne tarafından dedesi Sofuzade Feyzullah Efendi'dir Atatürk'ün soyağacındaki bazı karışıklıkların ve eksikliklerin nedeni, Atatürk'ün soyunun, sopunun belli olmamasıyla değil, Osmanlı'da soy kütüğüne önem verilmemesiyle ilgilidir. Şevket Süreyya Aydemir'in ifadesiyle, "Bu şecere kesikliğini Türkler için (Atatürk için) bir eksiklik veya yadırganacak bir durum olmaktan ziyade geleneksel bir hal olarak kabul etmek daha doğru olur. Bu hal hükümdar saraylarında bile böyleydi. Padişah olabileceklerden gayrısının, hele kızların doğum veya ölümleri vakanüvis kayıtlarına bile pek geçmezdi. Hatta daha eski Türklerde adsızlık bir 'ad'dı. Adsız, adını kendi yapmakla övünürdü…"
Sayfa 348 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
·
122 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.