"Siz istediniz, ben de anlatacağım. Kandili yakın ve unutulmuşların sesine kulak verin öyleyse."
Kitap gerçekten de seslere, sessizliklere kulak vererek anlaşılır, duyulur.
Kitap baş kahraman olan Bıro'nun daha hatırlamadığı zamanlarda aldığı yara ve kör gözü ile başlayıp Ester yani sonrasında Stêr'e kadar devam ediyor. Kitabın ikinci kısmını okumaya can atıyorum.
Bıro bir eski zaman dengbêji. Sesleri, sessizliği, anlamı anlamak için Dicle'nin, çevrenin sesini dinleyerek türküler yakıyor. Türküler unutulmuşların türküleri, unutulmuşların sesi, unutulmuşların sessizliği.
Her biri birbirinden değerli kahramanlar var, mekânlar var. Birbirinden değerli Kürtçe, Türkçe, Arapça, Fransızca, Farsça yazılmış kitaplar var. Bir oda dolusu kitaplar... Dilini anlamadan resimlerini inceleyen Bıro ve Mıgo var. Resimlerden anlam çıkaran. Daha sonrasında Mam Sefo'nun rastgele açtığı bir sayfayla bir kaç defa ölümün, kanın, zulmün resmi var.
Kitapta Yezidiler, Süryaniler, Keldaniler var. Melekê Tawus var. Yezdan var. Medresa Sor var. Kendini yazılıdan çok sözlü geleneğe adayan dengbêjler var.
Şevbuhêrk gecelerindeki birbirinden farklı sesler, kelamlar var.
Sırada bu kitabın devamı olan
Dicle'nin Sürgünleri var. Orada Ester'i o kadar merak ediyorum ki. Bıro'yu, ne olacağını o kadar merak ediyorum ki.
Keşke mümkün olsaydı da Kürtçesini okuyabilseydim.
Mehmed Uzun; sana bolca kalp gönderiyorum ♡♡♡