Mektup İsimli eserinin dilini akıcı, kırık bir aşk hikayesi gibi hüzünlü buldum nedense. Eski bir İstanbul hanımefendisinin bütün bilgeliği ve ihtişamıyla karşımda oturup gözlemlerini, hayat tecrübesi ile anlattığı muazzam eser, dört hikayeden oluşuyor...
Böcek ile bir kadının aydınlanmasına,
Mektup ile yalnız bir adama,
Koşucu ile mesafelere,
Kaçak ile arzulara yolculuk ediyoruz.
Çok içten ve bizden hikayelerdi. Üslubu, kaleminin kalitesi... Her açıdan nostaljik bir atmosferi var. Kapak tasarımına hiç değinmiyorum bile :) Bu hoş kitaba şans vermenizi öneririm. Demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız ;) velhasıl diğer yapıtlarına da el atmak farz oldu :)
Kitapla Kalın...