Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Öfke bize kim olduğumuzu da öğretir biraz. ..
Başkaları bizi kendilerine -pervasızlıklarına, adaletsizliklerine, düşüncesizliklerine- öfkelenmeye zorlarlarsa, üzerimizde güçlerini denemiş olurlar, ruhumuzun içine yayılıp yiyip bitirirler onu, çünkü öfke, bütün yumuşak, soylu ve uyumlu duyguları dağıtan, bizi uykumuzdan eden kor bir zehir gibidir. Uyuyamayıp ışığı yakarız ve kanımızı emip gücümüzü tüketen asalak bir parazit gibi içimizde yuva kuran öfkeye öfkeleniriz. Sadece verdiği zarara kızmayız, bir başına içimizde gelişmesine de kızarız, çünkü biz şakaklarımız zonklayarak yatağın kenarında otururken, öfkenin uzaktaki asıl faili, kurbanı olduğumuz öfkenin parçalayıcı gücünden zarar görmeden kalır, içimizdeki insansız sahnede, sessiz öfkenin parlak ışığına bulanmış olarak sadece kendimiz için müphem figürler ve müphem sözlerle bir oyun sahneleriz; ve bu sözleri, buz gibi alevlenen bir ateş olarak iç organlarımızda hissettiğimiz umarsız bir öfkeyle müphem düşmanlarımıza fırlatırız. Bunun, karşımızdakine zarar verme olanağı bulabileceğimiz ve zararın iki yanlı dengelenebileceği sahici bir hesaplaşma değil de bir gölge oyunundan ibaret olmasından duyduğumuz çaresizlik büyüdükçe zehirli gölgelerin dansı daha da çılgınlaşır, düşüncelerimizin en karanlık katakomplarına kadar peşimizden gelirler. (Saldırıya geçeceğiz diye düşünürüz hiddetle; ve geceler boyu karşımızdakinde yangın bombası etkisi yaratacak sözler arayıp buluruz, öyle ki artık içinde öfke alevleri parlayan kişi o olur, biz ise, karşımızdakinin yenilgisinden duyduğumuz sevinçle sakinleşmiş olarak huzur içinde kahvemizi içeriz.) Öfkeyi doğru biçimde kullanmak ne anlama gelebilirdi? Karşılarına çıkan şeyler yüzünden kesinlikle susup kalan ruhsuz yaratıklar olmak istemiyoruz, değerlendirmeleri, soğuk, ruhsuz hükümlerde tükenip giden yaratıklar, hiçbir şey umurlarında olmadığı için hiçbir şey karşısında heyecanlanmayanlar. Ve bu nedenle, öfkeyi asla tatmamış olmayı, yavan bir duygusuzluktan ayırt edilemeyecek bir soğukkanlılıktan şaşmamayı ciddi olarak arzulayamayız. Öfke bize kim olduğumuzu da öğretir biraz. Bu nedenle şunu bilmek istiyorum: Öfkenin zehrinden etkilenmeden, onun hakkında bildiklerimizden yararlanacak şekilde kendimizi yetiştirmek ve geliştirmek, ne anlama gelebilirdi? Öfkelenmeye ve varlığını sadece kendimizin bildiği ve elimizde olmadan duçar olduğumuz zavallı bir gölge tiyatrosunda bunu başkalarının burnundan fitil fitil getirmeye çok fazla, çok çok fazla güç ve zaman harcadığımız, ölüm döşeğinde çıkarılan son bilançonun parçası olarak -ki bu parçanın tadı siyanür gibi acı olacaktır- aklımızda kalacaktır. Bu bilançoyu düzeltmek için ne yapabiliriz? Ailelerimiz, öğretmenlerimiz ve öteki eğitmenlerimiz neden bundan hiç söz etmediler bize? Bu çok önemli anlamın bir kısmını neden dile getirmediler? Ve bu konuda, ruhumuzu yararsız, kendine zarar veren bir öfkede ziyan etmemizi engelleyebilecek bir pusulayı yanımıza neden vermediler?
Lizbon'a Gece Treni
Lizbon'a Gece Treni
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.