Müthiş bir kitap okudum ve filmini de izleyip yorumlamaya geldim Yaşanmış bir hikaye olması beni çok etkiledi sayfaları çevirmeye doyamadım
Roman bizi 1840’lara İrlanda göçüne oradan da 19yy. Kanada’sına götürüyor. Kahramanımız 16 yaşındaki hizmetçi Grace Marks. İç monologları, şaşırtmaları, bir ruhu keşfetme yolculuğu baştan sonra kadar soluksuz bir tempo.
Grace ve suç ortağı James bir olup patronu ve hamile metresini vahşice öldürür. James idam edilirken Grace önce akıl hastanesine sonrada 15 yıl mahkumiyet geçireceği hapishaneye yollanır. Kitapta Simon Jordon adındaki psikiyatrın Grace ile olan seanslarına tanıklık ediyoruz
Hapishanede, akıl hastanesinde, görevliler, doktorlar ve pek çok kişi Grace’in kadınlığını sömürüyor. Sistem tarafından değersizleştirilmiş, merak nesnesi haline gelmiş , yalnız, güvenecek kimsesi olmayan bir kadının hikayesine tanıklık ediyoruz. Yazar bize bir ruhu tarif ederken kapalı kapılar ve karanlık koridorlardan geçiyor
Peki Grace bize aslında ne anlatmak istemişti? Patronuna mı aşıktı da onu öldürdü? Sınıfsal haset mi? Servetin ardındaki cinsel suçlar mı? Peki gerçekten o mü öldürdü?
Hem okuyun hem de izleyin