Biraz elek, biraz da yelken,
Gömü ve gömüt birini.
Eski bir sandık,
Ki açmamış yıllardır
Hiçbir anahtar kilidini,
Pasını teriyle pekiştiren,
Yüreği balık gibi dönen birini.
Gizli bir hüznü barındıran
Dudağının kıvrımında,
Etine iliştirmiş incecik iğnesini,
Çiçeği yolunmuş birini.
Belki de dut gibi
Yere döken meyvesini,
Çanı dilsiz birini.
Sevgisi yağmur yemiş
Parmakları filizlenen,
Soluğu kuş tüneği,
Yanağında beni olan birini.
Ağlayan, ekmek kesen,
Birşeyler bekleyen gelecekten
Kedisi gebe birini.
Gölgesi yıldız dolu,
Gecesi peşinde
Ve renkli donanma fişeği
Işıkla dolduran
Bir çocuğun oyuncak sepetini.
Rüzgârı tarazlanmış
Yol yorgunu birini.
Güneşi görünce unutan
Bunca boyayla, bunca rendeyi,
Çatlağından sızdıran reçinesini,
Pervazına tutunmuş
Tahta kapı olan birini.
Birini bulurum mutlaka,
Yangınımı körükleyen birini.
Biri mutlaka vardır
Zonguldak'ta, Sivas'ta,
Yakında ya da uzakta,
Binlerce baca arasında
Dumanı lekesiz biri.
Ama ben anlaşılan
Biraz karıştırıyorum kendimi.