Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Her şey, senin şu anki yaşına ayak bastığım gün başladı; o gün mahalleden çıktım ve doğuya doğru yürüdüm. Bahçeleri, tarlaları, boş arazileri, beyaz bir çukurun içindeki kerpiçten yapılma derme çatma evlerin olduğu küçücük mahalleyi hızlıca geçtim ve görüntüsüyle adının hakkını veren Yumurta Tepesi'ne çıktım; tepenin zirvesi şehrin de hayatın da bittiği yerdi. Buranın ötesinde, uçurumlardan ve yeşile çalan maviden başka hiçbir şey yoktu. Bu mavinin göğe mi yoksa Hazar Gölü'ne mi ait olduğunu düşündüm. O zamanlar ortaokul sondaydım ve uzaklara, çok uzaklara gitmeyi hayal ederdim. Tepenin başında, gözlerimi maviden alıp da şehre baktığımda mahallemizi irinli bir yara gibi gördüm. Bazen bir şeye gereğinden fazla bakmak, insana bir gerçeği daha gerçekmiş gibi gösterebiliyor ya da aslında hiçbir şey gerçek değil de biz arzuladığımız şeylere bir gerçeklik değeri katıyoruz böyle baktıkça. Söylemek istediğim tam olarak bu mu, emin değilim; emin olduğum tek şey, o gün uçurumdan aşağıya, o ulaşılmaz maviye bakarken yanı başımda kocaman bir köpeğin belirmesiydi. Tüyleri uzundu bu köpeğin, iri bir başı vardı ve gözleri ışık saçıyordu. Gözlerini, gözlerime dikip, "Ötesi yok, gitme," dedi.
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.