"Aşk, kader ve yaptığımız seçimler hakkında bildiklerimi öğrenmem çok uzun sürdü, dünyanın pek çok yerini dolaşmam gerekti ama hepsinin özünü bir anda, bir duvara zincirlenmiş halde işkence görürken kavradım. Beynimde yankılanan çığlıklar arasında, elim kolum bağlı ve tamamen çaresizken aniden farkettim, hala özgürdüm. Bana işkence eden adamlardan nefret etmekte ya da onları bağışlamakta özgürdüm. Kulağa pek de önemli bir şey gibi gelmediğini biliyorum. Ama zincirler vücudunuzu keserken ve sahip olduğunuz tek şey bu seçim hakkıyken özgürlük size dünyalar kadar büyük görünüyor. Ve yaptığınız seçim, nefret etme ya da affetme kararı, hayatınızın hikayesi olabiliyor."
Uzun ve hayli kalabalık bir hikaye olan 
Shantaram' ın giriş cümleleri bunlar. Ve sanırım kitapta bize anlatılmak istenen asıl şeyi yani "özgür olamayı" en iyi anlatan cümleler. Bu özgürlük sadece dört duvar arasındaki tutsaklıktan kurtulmak değil, aklımızda ve kalbimizde bizi hapseden düşüncelerden ve duygulardan da sıyrılıp özgür olmak aynı zamanda.
Aşk, sevgi, özlem, nefret, üzüntü ve bunun gibi daha bir çok duygunun da iç içe geçtiği bu kitap; hayattaki amacını ve yaşama olan inancını kaybeden bir adamın hapishaneye düşüşünü ve buradan kaçtıktan sonra, kaçak olarak gittiği Hindistan' da tekrar kendisini bulmasını anlatıyor.
Kitabı okurken adeta Hindistan' a yolculuk yapıyorsunuz. Oradaki yoksulluğun, suçların ölümlerin yanında gerçek sevgiyi, dostluğu, renkli hayatı tanıyor, dini ve etnik çeşitlilik içerisinde olaylar ve duygular arasında gidip geliyorsunuz.
Eser hayli uzun bir kitap, göz korkutan türden ama hikayaye odaklanınca göründüğü kadar korkutucu gelmiyor uzunluğu.
Benim için uzun süredir okuduğum en etkileyici hikayelerden biriydi Shantaram. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
·
358 görüntüleme
Kitabı okumayı düşünenler için 
Dağ Gölgesi isimli bir de devam kitabı olduğunu belirtmekte yarar var.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.