Gönderi

Temmuzda gördüğüm güzel Plevnenin 9-10 ilkkânun gecesindeki bu hali, gençliğinin en taravetli bir çağında ölerek çürümeğe başlayan genç ve güzel bir kızın cesedini andırıyordu. Hele hastahanelerden gelen iniltiler, üzerimde uzun zamanlar bile hazin ve korkunç tesirini muhafaza etmişti. Sokaklar bomboştu, arada sırada bir şikâr kokusu alarak seğirten birkaç hayvandan ve kaba bir örtüye sarılarak geçen sefil bir kadından başka bir şey görülmüyordu. Şurada, burada ya büsbütün yahut kısmen yıkılmış evler duruyordu. Üzerimizde mürekkep renginde simsiyah bir gök yüzü, etrafımızda gene gecenin ördüğü zifiri duvarlar vardı. Şurada burada soluk bir takım ışıklar yanıyor, benim elimdeki fenerin sarı ışığı karanlığı dağıtmağa uğraşıyordu. İki defa karanlıkta uzanıp yatan cesetlere ayağım takıldı; az kaldı, düşüyordum. Bu sessizlik, ıssızlık içinde yaftalarımı yapıştırdıktan sonra bir silkindim ve gördüğüm şeylerin korkunç bir rüya olup olmadığını anlamak için etimi çimdikledim. Çanaktaki zamktan bile bir inhizam kokusu geliyor, ben de kendimi, sonsuz bir mezarlığın içinde sayısız mezar taşlarına birer birer kitabe yazan bir tek diri adama benzetiyordum. Zaman küçüklü büyüklü o kadar hâdiselerle dolu idi ki bu yaftaları yapıştırmak için geçirdiğim kısa bir müddet içinde iki macera geçirdim. Bunlar normal şartlar içinde yaşayan bir insanı haftalarca dehşet içinde bırakacak derecede korkunç şeylerdi. Fakat ben burada bunlara aldırış bile etmedim. İçersinden gürültüler gelen bir hastahaneye soluk bir ışığın yardimile baktım. İçerideki hastalar, bir dolabın bir köşesinde kalmış, kokmuş, çürümüş bir yiyecek maddesini ele geçirmek için birbirlerile döğüş ediyorlardı. Bacaksız ve ayaksız insanlar, kolları ve elleri kesilmiş insanlar, korkunç hastalıklarla kemirilmiş insanlar, bir insana değil, bir kediye, bir köpeğe bilè verilse tahkir sayacakları bir parça yiye- cek için saç saça, baş başa döğüşüyor, biribirlerini tırmalıyor, tekmeliyorlardı. Ben aralarına girip ortalığı yatıştırdım ve bu mahud yiyecek parçasını müsavi kısımlara bölüp aralarında dağıttım. Hepsi bir gulyabaniye dönmüş ve sahne bir cehennemi andırmıştı. Yanlarından çıkarken bacaksız bir adam, minderinden uzanıp beni tuttu ve kendisini ordu ile birlikte götürmemi rica etti. Ötekiler de diz çökerek kendilerini bu cehennemden kurtarmam için yalvardılar.
Sayfa 277Kitabı okudu
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.