Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

272 syf.
10/10 puan verdi
Ankara ve Sıradan İnsanlar
Ankaralı olmayan ama Ankara'yı çok seven biri olarak bu kitabın Ankara'da geçmesi beni ikna eden ilk şey oldu. Eserlerin çok azı Ankara'da yazılmış veya burada geçmiş oluyor. Kitabı okumaya başlamam ile bitirmem çok kısa sürdü. Öyle akıcı ki. Yazarın okuduğum ilk kitabı ve bu üslupla, tarzla yazılan bir kitabı da ilk defa okuyorum. Sanki öyküler zincirleme halinde ilerlemiş. Bir karakterin hikayesi biterken diğer karakter ile bir bağlantı kurulmuş ve bu böyle romanın sonuna kadar sürmüş. Romanın sonu da sanki bıçakla keser gibi, etkileyici ve okuyucuyu şaşırtan bir son. Ama bu son öyle aşırı beklenmediklikten değil. Gerçekçilikten belki de. Çünkü tüm karakterler gerçek hayatta görebileceğimiz şekilde. Diyaloglar, zihin akışları, kişilikleri derken, bunları okumak çok keyifli oldu. Hayran kaldım yine. 1 buçuk saatlik bir öğle arasında, itfaiyecilerin Mevhibe ile Salih karakterlerinin evinin bahçesindeki yozlaşmış kavağı yıkmaya çabalaması ile başlıyor ve onun yıkılmasıyla bitiyor. Okurken gözümde canlandı tüm olaylar, karakterler ve romanın geçtiği yerleri görmek istedim. Yenişehir denilen yer, anladığım kadarıyla Kızılay ile Tunalı Hilmi Caddesinin arasındaki kısım. Ulus eski kalitesini ve popüleritesini kaybedip, kendini daha yüksek tabaka görenler ve elitler Kızılay'a yönelince, artık uğrak yer Kızılay'dır. Kızılay'da Piknik isimli bir restoran/bar varmış ve Türkiye'deki fastfood kültürünün ilk örneğiymiş. Farklı zamanlarda yeniden açılssa da 2007de tamamen kapanmış. Eski Ankaralılar iyi bilirmiş ama ben ilk defa duydum ismini. Merak edip hikayesine baktım internetten. Fotoğraflar ve güzel bir tarihçesi vardı. Okuyabildiğim kadarını da okudum, tavsiye ederim. Ayrıca kitap hakkında kitap söyleşileri var youtubeda. Ben #galipçağ
Galip Çağ
Galip Çağ
hocadan dinledim. Gayet güzel anlatmış. Kitabı okumadan önce ve okuduktan sonra tekrar izledim. Kitabı o video ile keşfettim, daha sonra kütüphaneden ödünç aldım. Ama bu kitabın kendi kitaplığımda da olmasını çok isterim. Kitapta geçen karakterlerin her birine hem kızıyoruz, hem hak veriyoruz. Bir yandan da doğru da görsek yanlış da görsek olanı değiştiremeyeceğimiz için ( hem eserde hem de gerçek yaşamda) aslında çok da kafa yormadan okumak, yalnızca okumak ve keyfini çıkarmak gerekiyor belki de. Gerçek hayatta da aynı şekilde. İnsanlar ne yaparsak yapalım değişmeyecektir. Değişim çok zor, hele de kişilik oturduktan sonra. ******Buradan sonra kitaptaki olaylar ve karakterler hakkında bilgiler var. Bu sebeple Doğan'ın geçici heveslerine sıkı sıkı sarılıp onları hayatı pahasına savunma hissi de onları bir anda unutuvermesi de oldukça gerçek. Mehtap'ın bankada para biriktirip çocukluğundan beri besleyip büyüttüğü umutlarını, aileden varlıklı Necip Bey'in bankaya her gelişinde varlığını azaltması ama asla eklememesi azaltıyorsa, bu da gerçek. Güngör, kendisini hep merkezde tuttuğu için yaşlanmamış ama eşini de o merkezde bir uydu olarak kullandığından eşi yaşlanmış. Bu sebeple ondan vazgeçmesi, kendisine ancak güzel ve yeni şeyleri/insanları ( ki onun için ve bazı insanlar için de karşısındaki insanlar bir obje olur) yakıştırması da gerçek. Hoşumuza gitmese de hayatta var olan bir insan da O. Hikayesi kitabın lokomotifi olan tezgahtar Ahmet ise zengin olmamasına rağmen tüm parasını kendi bakımına ve giyimine harcıyor, karşısındakini beğenmiyor. Bu da inanılır bir tip. Kendini her durumda hak sahibi gören Hatice Hanım da kibriyle birlikte bu dünyadan bir varlık. Mevhibe Hanım despotluğuyla ve değiştirmemek için her türlü tedbiri aldığı düzeniyle ailesine hayatı dar etse de, VAR. Doğan ve Olcay annelerinin kıskacından kurtulmak için çırpınırken karakterleri ona göre eğriliyor . Salih Bey, profesör ama ezberlediği hayatı sadece ezberlediği konu kadar yaşayan, garanticiliğiyle hanımı Mevhibe'nin eşliğini kazanan ama evlerinde asla sevgi olmayan bir karakter. Ali ise belki de kitapta hatasını göremediğimiz tek karakter. Yazar kendi ideolojisi dahilinde fakir ama entelektüel, kötüyü bilen ama iyiyi tercih eden, olgun ve zeki bir karakter oluşturmuş. Aysel, çok elim bir hikaye ile hayatını kendi vücudunu pazarlayarak geçirmek zorunda kalmış bir kadın, boyacı Necmi ise çingeneliği Allah'ın onların halkına tek lütfu olan neşe ve oynaklığından memnun yaşayıp gidiyor. Mevlüt ve karısı Hatice ise, yoksul çaresizliğini dibine kadar hissettiriyor. Hatice'nin o tepkisizliği insanın yüreğine dokunuyor. Çünkü o tepkisizlik ardında kocaman acı ve tepki barındırıyordu. Ve Mevlüt hikayenin sonunu getiriyor. İnsanlar kavaktan sıkılıp bandoya dönüyor, delinin tek derdi elma olsa da dayak yiyor. Herkes bir üst seviyeye çıkmak, kendini daha iyi göstermek/pazarlamak veya en azından konumunu korumak istiyor. Zengin bir aileden gelse de, Kızılay'da kötü bir ev sahibine kapıcılık yapsa da. Bu çabaları da hem acıtıyor hem de onları kınamamıza sebep oluyor. ama en sonunda bizim kendi karakterimizde de çevremizdekilerde de bu eser içinden birileri ve bir şeyler çıkıyor mutlaka. Kitabın önsözünde önsözü atlayın diyor, zaten önsöz okumayı pek sevmem ama atlayıp, kitap bitince geri dönüp okuduğumda daha anlamlı geldi. Önsözü sonradan okuyun arkadaşlar. Evet, kitabı tavsiye ederim, içerisinde metefor varsa da okurken keşfedemedim ama bu hali bana yetiyor. Çok etkileyici bir kitap, sıradan gibi ama değil. Yazım tarzı çok farklı, kitapta geçen eski Ankara ögeleri de araştırılmaya değer. Mesela ilk sandviççiler , goralı, piknik, büyük mağaza, eski Ankara Kızılay - Ulus mekanları ve fotoğrafları.
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti
Yenişehir'de Bir Öğle VaktiSevgi Soysal · İletişim Yayınları · 20122,195 okunma
·
52 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.