Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

376 syf.
7/10 puan verdi
Sen Tam E(ğ/v)lenilecek Kadınsın ;)
Kadınlar, kendilerini umarsızca yiyip tüketen erkeklerden hoşlanır. P.M. Peki siz, kadınınızı nasıl alırdınız efenim? Sarışın, esmer ya da kumral? Gözleri renkli olsun mu? Saçları düz mü yoksa dalgalı mı, kısa mı yoksa uzun mu? Dudakları biraz dolgun olsun, tavsiye ederim. Bu model çok revaçta... Memeler? Meme deyip geçmeyin, önemli. Beli ince olsun ister misiniz? Kalçalar geniş olmalı kesin ama, eee malum, kutsal kase, veya bizdeki tabirle "ince belli çay bardağı". Bacaklar eğri olmamalı, dolgun ve de pürüzsüz olursa ekstra ücrete tabi. Biraz da içeriğe yükleme yapalım. Huyu nasıl olsun mesela? Yumuşak başlı bir karakteri mi olsun yoksa biraz aykırılık sever misiniz? İlişkilerde tartışma ortamı, herkesin gözü kapalı reddedeceği bir seçenek olmasa gerek. Arada talep eden müşterilerimiz de oluyor doğrusu. Ev işlerinden anlasın mı? Yemek yapabilmesi sizin için önemli mi yoksa makarnanın her türlüsünü de yerim mi diyorsunuz? Kültür paketi yükleyelim mi peki? Veya biraz espri anlayışı? Espri yapmasa da olur, espriden anlasa yeter diyorsanız bu size daha ucuza gelir. Eğitim seviyesi hangi düzeyde olsun, en kötü bi yüksekokul bitirmiş mi olsun? Mümkün, zaten halihazırda ülkemiz fabrikaları bu modelden bolca üretiyor, bir sürü yüksekokul, bir sürü de mezunu var elimizde. Hatta biliyor musunuz, şimdi moda çift çift üniversite bitirenler. Ama siz bana fazlası yaramaz diyorsanız, paranızı başka bir özellik için kullanmanızı salık veririm. Anası, danası, arkadaşı akrabası, osu busu veee siparişiniz hazır efenim. Aaa pardon, müessesemizin ikramı kırmızı elbisesini almayı unutmayın sakın. Çok yakışır, bence hep kırmızı giymeli... ;) Margaret Atwood teyzecim bu kitabıyla beni belki o meşhur, "distopya" ve "ütopya" harmanlamasıyla oluşturduğu "üstopya"sıyla tanıştırmadı ama, bana farkında olduğum bazı şeylerin tekrarını gösterdi. Kendisine teşekkürü borç bilirim. Kitabın adı, bazı feminik bedenlerde ufak çaplı tepkilere sebebiyet verse de, kitabın orijinal adı kullanılsa kim bilir neler düşünürlerdi. Kitabın orijinal adı "The Edible Woman" yani "Yenilebilir Kadın". Ha bunu metaforik olarak da ele alabilirsiniz, tercih meselesi. Ama Margaret teyzem bunu, yamyamlığın sembolizmi üzerine düşünürken yazmış ve de 24 yaşındayken yazmış. Helal olsun. Düğün pastalarının üzerlerindeki şekerden "gelin-damat"ı hiç bu açıdan ele almamıştım doğrusu. Yukarıdaki seçimlik özellikleri boşuna eklemedik sonuçta, yiyecekseniz iyi bir kadın yiyin değil mi ama? Margaret teyzem, feminizmin tırmanışa geçtiği bir dönemde yayınlanan kitabının, bu hareketin bir ürünü olduğunu düşünmenizin kitaba haksızlık olduğunu düşünüyor. Çünkü kendisi gayet de öngörülü bir kadın, feminizmin yaklaşan ayak seslerinden bihaber değil, dahası Betty Freidan ve Simone de Beauvoir okuyor. Yani kitabımız proto-feminist bir kitap. Kapaktan başlayalım. Bir kere mavi yerine kırmızı elbise tercih edilse çok daha çarpıcı olurdu benim için. Neden mavi tercih edilmiş anlamadım. Yoksa, "yenilebilir kadın"ların işlendiği bir kitapta, üstüne üstlük canlı bir kırmızı renkle iyice iştahımıza hitap edip, kitabın kapağından bi kıt alacağımızı mı düşündü yayıncılar, bilemedim doğrusu :) Gidin salyalarınızı başka yerde akıtın pis erkekler sizi... Çeviriye gelecek olursak, alıntıda da sövmüştüm, incelemede de sövmeden edemeyeceğim. Yapacağınız çeviriye boydan gireyim... Yani şu "inşallah, maşallah, vallahi, billahi vs."li yabancı kitap çevirilerine uyuz oluyorum. Bunun dışında bir falsosunu göremedim. Akıcı ilerledi doğrusu. Bir de şu var. Kitap üç bölümden oluşuyor ve Margaret teyzecim nedense, ilk bölümü birinci tekil şahıstan, ikinci bölümü üçüncü tekil şahıstan, üçüncü bölümü ise tekrardan birinci tekil şahıstan aktarmış. Bunu neden yaptı anlamadım ama karakterimiz hep Marian'dı yani. Sürekli onun penceresinden ortalığı seyrederken böylesi bir değişime gerek var mıydı? Bence yoktu. Yani kitap komple üçüncü tekil şahıstan işlense makbule geçerdi, naçizane yorumum teyzeciğim. Marian dedik, biraz da karakterlere odaklanalım madem. Ortalama sıkıcılıkta bir işte çalışan, ortalama özelliklere sahip, ortalama bir karakter kendisi. Kararsızlıklar, hezeyanlar, ikilemler, kendi yolunu çizmektense kendine bir yol gösterilmesine dair, acınası beklentilerden mamul bir kadın. Ev arkadaşı Ainsley ise, saçma veya değil, aldığı kararların arkasında duran ve de sonuna kadar gidebilen bir kadın. Tamam, uçuk fikirleri olabilir, ki mesela babasız çocuk büyütmek fikrine dibine kadar karşı çıktım ben de. Fakat hayatın akışı içerisinde, aldığı kararların kendine set çektiğini düşündüğü anda, direkt suyun yönünü çevirip akmaya devam etmeyi becerebildi. Tarzından hoşlanmasam da takdir ettim kendisini. Özellikle içinde bulundukları dönem, böylesi karakterleri kaldırabilecek türden bir dönem sayılmaz. Dine yedirilmiş safsataların, hurafelerin kol gezdiği, dinozorların yeni jenerasyona ve de fikirlerine, eylemlerine tu kaka gözüyle baktıkları, eğitimli kadınların kötü gözle görüldüğü, bu kadınların, kafalardaki geleneksel evlilik ve kadın-erkek ilişkilerine aykırı ve de bu kalıbın dışında kabul edildiği, korseler ve bilumum "güzellik" ürünleriyle kadınların "şekillendirildiği" bir dönemden bahsediyoruz. Düşünün ki, kadınlar çalışabilir, ama sadece bekar kadınlar ve artık evlenip çocuk yapabilecek evreyi geçmiş kadınlar... Evlenirseniz hooop, işi bırakıyorsunuz, artık kocanız baksın size değil mi ama? Hoş, şimdi böyle bir engel olmasa da, totişi rahatlık isteyen kadınlar bu kuralı uygulamaya sokmaktan hiç de geri durmuyorlar. Nil'cim, işine bak, çocuk da yaparım kariyer de fikri herkese uymuyor maalesef... Ha bir de, üniversite bitirmiş kadınlar ortaokul öğretmeni, evde kalmış teyze, uyuşturucu müptelası ya da üst düzey yönetici falan olabiliyormuş anca. Gerçi Marian'ın işyerinde tepe kadrosu komple erkek ama olsun. Ya da şoke edici bir fiziksel değişim geçirip aşırı gelişmiş adalelere, erkek gibi kalın bir sese ve tüylere de sahip olabilirsiniz siz değerli üniversite bitirmiş, eğitimli kadınlar. Size diyorum! Kendinize çekidüzen verin! Kadınları ele aldıktan sonra biraz da erkeklere dönelim. Bir kadın iki adam üçgenimizin bir köşesinde Peter var. Başarılı bir avukat olacak ilerde. Gelecek vadeden bir erkek ve eş adayı. Yakışıklı, karizmatik, prezentabl. Ama ilerleyen dönemlerde ve işler ciddiye bindiğinde, içindeki o buyurgan, çekip çeviren, şekillendiren erkek modeli de yüzeye çıkıyor. "Ben sizin kocanızım ben ne dersem o olur" şekli. Diğer köşede ise Duncan var. Paspal, umarsız, hayalperest, bir dediği bir dediğini tutmayan, köhne bir dairede iki yüksek lisans öğrencisi arkadaşıyla birlikte yaşayan bir yüksek lisans öğrencisi. Teziyle boğuşuyor, ya da boğuşmuyor, dünya s.kime minare g.tüme bir eleman işte. Şimdiii, demin nasıl ki erkeklere seçimlik bir "yenilebilir kadın" modeli ürettik, bu sefer de kadınlara sormalı. Bu iki modelden hangisi olsun isterdiniz? Gelecek vadeden Peter mi, yoksa maceracı ve sürprizli Duncan mı? İkisinden biraz biraz mı? İkisi birden mi? Ay yok ben ikisini de istemem, yeni gelecek model var mı mı? Yoksa hiçbirine lüzum yok, ben böyle iyiyim mi?.. Bana kalırsa hayatının belli dönemlerinde hemen her kadın Duncan'cı, sonra biraz Duncan biraz Peter'ci, daha sonraysa doğrudan Peter'cidir... Naçizane fikrim... Bu arada, okuyanlar bu fikre kapıldı mı bilmem ama, bu adamların evleri de sanki, vadettikleri hayatın birer modeli gibiydi. Peter'in evi henüz inşaat aşamasında bir lüks daire. Marian hayatına girmeye yaklaştıkça evin değişimine de şahit oldum okurken. İşler ciddiye bindikçe daire de daha yaşanılabilir, daha tamamlanır hale geldi sanki. Duncan'ın evi ise loş, dağınık, nerden ne çıkacağı belirsiz, içinde herkesin kendine ait bir alanının olduğu ve sonradan gelenin kendine yer açmak için kıçını sağa sola sallayıp durduğu bir ev. İkisini de dene, tarafını seç ;) Derinlemesine inceleyemeyecek olsam da, Marian'da, evlilik yaklaştıkça ortaya çıkan yeme bozukluğu, evliliğe karşı gelişen bir tepki gibiydi. Yenilebilir bir kadın olmaktan yana korkusuyla geliştirdiği bir tepki. Önce etlerden vazgeçti, sonra yumurtadan, böyle böyle yiyecek bir şey bulamayacaktı fakat neyse ki bu durumdan dönmeyi becerebildi. Hoş, beceremese banane, hiç hoşlandığım bir karakter olmadı kendileri, rahatlıkla açlıktan ölebilirdin de Marian, umurumda değil ;) (Bu arada, bu satırları yazarken aklıma geldi, çözümlemeyi beceremeyeceğimi sanmıştım ama bana kalırsa önce etlerden vazgeçmesi, bedeninin arzulanır olmasına karşı geliştirdiği bir tepki, yumurtalardan vazgeçmesi ise, doğurganlığından vazgeçmesine yönelik bir tepkiydi. Yani belki de ben, arzulanır güzel bir bedenden veya bir kuluçka makinesinden daha fazlasıyım demek istedi. Şimdi sana az buçuk ısındım Marian, hadi yine iyisin ;) ) Kitabın ve de incelemenin yeteri kadar ırzına geçtimse artık sonlandıralım. Bu arada, kitabın konusundan bağımsız, Duncan'ın ev arkadaşı Fish'in "Alice Harikalar Diyarında" çözümlemesi gayet hoşuma gitti. O kısımlara okurlar ayrıca nazar-ı dikkat ederlerse sevinirim. Kadın olun, erkek olun, kendinizi kimseye "yedirmeyeceğiniz" ilişkileriniz olsun dilerim efenim, keyifli okumalar :) (İncelemenin başında yazdığımla çeliştiğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bunların biri tespit, diğeri temenni ;) )
Evlenilecek Kadın
Evlenilecek KadınMargaret Atwood · Doğan Kitap · 2019399 okunma
·
404 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.