Biri Allah’ın dinini anlamazsa dini bu sefer kendine göre; yani kendi bilgisiyle, öğrendikleriyle, duyduklarıyla anlamaya
çalışır. Dolayısıyla dinini Allah’tan öğrenmediği için o öğrendiği din Allah’ın dini olmaz. Allah ayet-i kerimede; “Allah sizin için İslam’ı din olarak seçmiştir”1 buyurur. Yani kim İslam’dan başka din arar, kendine göre bir din üretirse o din ondan kabul edilmez.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Cibril Hadisi’nde, Hz. Cebrail (a.s.) ile yaptığı konuşmasında Allah’ın dinini beyan etmişti. Daha önceki kitaplarda bu Cibril hadisini anlatmıştım. İsterseniz
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in Cebrail’e verdiği cevaplarda ne buyurduğunu kısaca hatırlayalım:
Sahabe anlatır; Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’le birlikte açık bir alanda otururken beyaz elbiseli biri geldi, üzerinde yolculuk yaptığına dair en ufak bir iz bile yoktu. Sonra Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in yanına dizi dizine değecek kadar yaklaşıp oturdu ve Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e;
-İman nedir, diye sordu.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz;
-İman; Allah’a, meleklere iman etmendir. Ve bi likaihi; Allah’a kavuşmaya, vuslat etmeye, vasıl olmaya, Allah ile karşılaşmaya, seni huzura almasına iman etmendir, buyurdu.
Lika; karşılaşmak, mülaki olmak anlamına gelir. Demek ki Allah’a
mülaki olmaya iman etmek imanın şartıymış.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz imanı anlatmaya devam edip;
Allah’ın resullerine iman etmen, öldükten sonra dirilmeye, Allah’ın
huzuruna çıkıp hesap vermeye iman etmendir, buyurdu.
Demek ki “imanın şartı altıdır” deyip amentuyu okumak
yetmiyormuş; çünkü imanın şartlarından daha sonradan bir şeyler
çıkarılmış, bir şeyler de ilave edilmiştir.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bu şekilde cevap verince o zat;
“doğru söylediniz” deyip, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i tasdik etti.
Muhammed Hüseyin, Fatiha Suresinin Tefsiri, s.23.