Rasulullah (s.a.s.), hevâsının yönlendirmesiyle değil vahiyle emredip vahiyle yasaklıyordu. Kur'ân olarak konuştuklanı zaten vahiydi. Kendi hevâsından Kur'ân-ı Kerim'e bir şey katmiyor, hevâsından kaynaklanarak Kur'ân-ı Kerim'den bir şey de çıkarmıyordu. Kendisinden söylediği ve kendisinden yaptığı zaman isabet edemediği de oluyordu. Isabet edemediği durumlar da, olduğu gibi kalmıyor, derhal uyarılıyor ve düzeltiliyordu. Zira O (s.a.s.), daima ilâhî bir kontrol altındaydı. İsabet edememesi ile beşer olduğu ortaya çıkıyor, uyarılıp düzeltilmesiyle de peygamber olduğu ortaya konmuş oluyordu.