Gönderi

Kara Çocuk-Çalıkuşu
“ Ağrılardan bir dağ geldi oturdu ömrümüze… Ama sen masal kuşlarını küstürme. Onlar getirecek güneşi, karanlık göğümüze… Tükenme! Su durur, Ay unutur Bakışsız kalır deniz, mavisi solar mehtapsız kalır aşıklar… Tükenme! Çarpa çarpa kırar boynunu serçeler, göğsümün kafesinde Ritmini yitirir solumdaki kan gülü kurur orada… Öylece… Kara çocuk… Tükenme! Kırılan kemik… Atomlarına ayrılan biblo, Tuz ve nar aşkına! Yani ki, kanayan kolumuz kanadımız, adımlarımız… dağılan avuç içi haritamız aşkına! Bitme! -Ki olmaz… Olmaz böyle dağılmak. Sevgilinin saçları rüzgarda dağılır örneğin Bir çocuk gülümser, bulutlar dağılır örneğin… Yok. değil bu benim bildiğim, dağılmak… Kırılmak… Ağrımak… Başka. Dünya adaletsiz çocuk… Dünya zorba Belki eşitleniriz bir gün aşkla Bu kekeme, toz ve duman şarkıyı iyi belle; -Öyle durdum ki sana, demirim pas içinde. İçime susmaktan, derinde besmelem, yosun içinde. Besmelem ki… Dağılan… Kırılan… Ağrıyan… Kara çocuk. Buna “amin” de. Kalk! Al göğüme bıraktığın yağmurları Al bu satırları… -Ah yetmiyor… Yetmiyor hiç bir sözcük iyileştirmeye… Bir hayali yeniden kurmak için söz sırası ellerimizde. Ama ellerin senin, Yok… ellerin gibisi yok… Kıpırda! Yürüdükçe sancıyan bir yolu geçeceğiz birlikte Ve baharın yeşilini akıtacağım, incinmiş bilek gibi bakan gözlerine… Değil bu… solmanın sırası hiç değil… Düşüp de kalmanın, yıldız saymanın… Durma! Adı illa ki umut olan bir çağa tay gibi koşmak gerektir Un ufak olsa da sol yanımız, kara çocuk, sevdayla… ”
Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin
··
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.