-Bir film çekerler, nerede hamal, boyacı varsa, nerede gecekondu varsa gösterirler. Öyle filmleri gösterelim de ellinci yılda elâleme rezil mi olalım?
-Canım Hatice Hanım, boyacıyı, hamalı gelen yabancı zaten görüyor. Gecekondular falan da pek gizlenecek gibi değil.
- Canım olsun. O kadar güzel yerlerimiz var, onları çeksinler. Efes var, Bergama var. Sanat eserleri var. Süleymaniye var. Boğaziçi var. Hisar var. Moda köyü var. Güzelim yalılar var.
- Hatice Hanım sanattan söz ediyoruz, turistik propaganda filminden değil.
- Aman, iyi şey göstermek, iyi şeyden söz etmek sanat değil mi? Önce güzelliktir sanat!
- Değişmez, dural bir kavram değil ki, bu! Umutsuz insanları konu edinmek, umutsuzlukların mutluluğa dönüşmesini istemek, sanatı böylesi bir oluşumun hızlandırıcısı kılmak güzel bir düşünce sayılmaz mı?
-Ne derseniz deyin. Çıplak ayaklı, yükten kamburlaşmış hamalı göstermekle sanat yapılacağına beni inandıramazsınız. Sanat ruhun gıdasıdır bir kere.
-Brecht'in bir dizesi var: "Önce ekmek gelir, sonra ahlak". Yani karın doymadan ruh gıdası meselesi biraz....