Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

332 syf.
1/10 puan verdi
Bu seri neden bu kadar çok övülüyor?
Bana biri bu serinin neden bu kadar çok abartıldığını söyleyebilir mi? Çoğu kitap blog sayfalarının öve öve bitiremediği bu serinin artı olarak okuyucuya sunabileceği ne gibi farklılığı olduğunu biri bana söyleyerek aklımda kavrayamadığım, anlam veremediğim bu soru işaretini açıklığa kavuşturabilir mi? Ahım şahım anlatımı mı, şekilli cümleleri mi, içine çeken şaşırtıcı olay örgüsü mü, şok edici olaylar silsilesi mi... Hayır, değil çünkü hiçbiri yok! Abartılacak hiçbir yanı yok. Bana Dokunma serisinin sırası şu şekildedir: 1)
Bana Dokunma
Bana Dokunma
2)
Beni Bırakma
Beni Bırakma
3)
Beni Yakma
Beni Yakma
4)
İnan Bana
İnan Bana
5)
Beni Kışkırtma
Beni Kışkırtma
6)
Hayal Et Beni
Hayal Et Beni
Tahereh Mafi, edebiyat alanında eğitim görmüş bir İran kökenli Amerikalı genç kurgu yazardır. Birkaç dil üzerinde edebiyat eğitimi görmüş olsa da şahsi fikrimce yazarın dil anlatımı hiç ama hiç beğenmedim. Çok acemice olduğunu düşünüyorum.
Bana Dokunma
Bana Dokunma
’yı okurken serinin ilk kitabına bu kadar düşük puan vereceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Sevebileceğimi düşünmüştüm, serinin altı kitaptan oluşmasına rağmen gerçekten hoşuma gidebilecek kurgusu ve olay örgüsü olabileceğine inandım. Ben altı—yedi kitaptan oluşan kitapları okumaya pek hoş gözle bakmıyorum sanırım ve çok sevmediğime karar verdim. Uzun soluklu kitaplar beni yoruyor. Tabii kendini çeken konusu ve olay örgüsü olmadığı sürece uzun kitap serilerini sevmediğimi fark ettim. Bu kitabı yavan anlatımın, yazım hatalarının, üslubun garipliğine rağmen içimde yeşeren büyük bir umutla ilginç bir konuya sahip olduğundan dolayı bir şekilde bu eksileri kapatacak bir roman olacak diye düşünüp okumaya devam ettim ama bu kitap beni oldukça büyük hüsrana uğrattı. Benim için uzun ve eziyet dolu bir okuma oldu, bu kitabı okurken başka kitaplar okuyup bitirdim fakat o süreç boyunca bu roman akıp gitmedi. Akıcı değil, olay yok, tasvir yok, yeni dünya hakkında hiçbir bilgi yok. Bu kitaptan daha önceleri okuduğum, çok övülecek bir tarafı olmadığını söylediğim, yerden yere vursam da belli bir süre sonra meraktan okumaya devam ettiğim
Dikenler ve Güller Sarayı
Dikenler ve Güller Sarayı
serisinde bile kurgunun içinde sevilecek bir tarafını bulurken bu serinin ilk kitabının neresi tutsam elimde kalıyor. Tek bir şey dışında sevebileceğim bir şey bulamıyorum. Bu serinin ne özelliği var da kitap blog sayfalarının dilinden düşmüyor? Booktok tarafından en sevilen erkek karakter seçilen Aoran Warner’ın sevilecek ekstra bir özelliği bile yoktu. Konusu hoşuma gitti. Bu kitapla ilgili hoşuma giden ve ilgimi çeken tek özelliğin bu olduğunu söyleyebilirim. Resmen böyle bir konuyu nasıl kötü bir şekilde ele alarak kitap yazılabilir oluşunun somut örneği
Bana Dokunma
Bana Dokunma
. Ele tutulur hiçbir yanı yoktu. Yalan yok ilk üç bölüme kadar doğru düzgün bir şey anlamasam da Juliette’nin iç dünyası bir nebze olsa da — sadece ilk bölümlerde— tasvir şekli ilgimi çekti fakat sonradan oldukça rahatsız edici bir boyuta ulaştı. Çoğu zaman betimleme eksikliğinden dolayı gelişen durumu anlamakta zorluk yaşadım. Daha doğrusu ne olduğunu kavrayamadım, anlam veremedim. Serinin giriş kitabı genelde yaratılan evren konusunda bize ufak tefek bilgiler, yeni dünyanın düzeni, kuralları vb. durumlar hakkında bilgilerin bol olduğu, bol olmasa da ufak tefek köşeye sıkıştırıldığı bir bilgi akışı olduğu bir konunun alt yapısını oluşturulan giriş kitabı olur ama yok, hiçbiri yok ya! Ne karakterlerin derinliği ne doğru dürüst diyaloglar ne de elle tutulur olay yoktu. Booktok okuyucuları ahalisi neden Warner karakterini de abarttıklarını anlamış değilim. Kıyıda köşede birkaç kez kendini kötü karakterim ben diyerek gösterdi. Başka hiçbir şey yoktu. Karakterde garip bir psikopatlık olsa da Warner’ı Adam karakterine oranla daha iyi buldum çünkü Adam bana çok yapmacık bir karakter enerjisi verdi. Hiçbir karakterin bir derinliği olmasa da sanırım bu tür fantastik romanlarda kadın karakterin kötü gözüken ama aslında iyi olan erkeği seçme ters köşesi pek artık ilgi çekici olmaktan çıktı galiba. Bu ters köşe baydı artık çünkü ters köşe olunmuyor, başından beri ne olacağının enerjisini genelde çok net anlaşılıyor. Adam’dan bahsetmek gerekirse sevimsiz bir şekilde sempatik olma çabası vardı. Neymiş çocukluk aşkı için yapmış da falan filan. Yani oldukça samimi olmayan bir görünüm çiziyordu. Üstelik Juliette’nin bu kadar kolay kanıp onunla kaçmayı kabul etmesi çok saçmaydı. Aralarında geçmişleri dışında hiçbir şekilde elle tutulur düzgün sohbet geçmedi, birbirlerini sevebilecek kadar derinlik olduğunu düşünmüyorum. Çocukluk aşkı olmaları bir şeyi değiştirmiyor benim fikrimce. Şimdi gelelim olay örgüsüne... Hadi ilk başları anlıyorum fakat belli bir süreden sonra yapılan tekrarlar gözüme kanatacak dereceye geldi. Olay yok ya! Adam ve Juliette kaçıyorlar, evet, bu bir olay niteliğinde ama hiçbir heyecan gösterilecek yanı yok çünkü yazar oluşturduğu karakteri okuyucuya yedirebilecek kadar iyi bir kaleme sahip değil bence. Bir şey oluyor ama ne olduğu belli değil. Juliette ise muallak. Bir ara tepki verir gibi oluyor, sonra “okey ya, her şey yolunda” der gibi bir tavra bürünüyor. Konu çok güzel bir şekilde ele alınabilir fakat karakterler sığ, hiçbir derinliği, hikâyesi yok. Olay örgüsünün olayla alakası yok, tek bir tane düzgün olay olsa betimleme olmayışı ve anlatımın şeklinin yavan oluşuyla hiçbir şey anlaşılmıyordu. İşin garip yani kızın bir gücü var, doğru düzgün bir şekilde o gücün nelere sebep olacağını, neye dönüşebileceğini, neyin sebep olduğunu bilmiyoruz. Evet, elbette bilmeyebiliriz ama bu bile olay örgüsüne katkı sağlayabilecek fikirlerden biri olabilirdi. Bu kısmı yazar çok iyi bir şekilde ele alsaydı belki de daha iyi olabilirdi ve Juliette’nin kendi gibi insanlarla karşılaşma durumu bana oldukça komik geldi. Yani hükümetin —artık baştaki insanlara ne diyorlarsa— sadece Juliette’yi fark etmesi işin ironisini daha da beter hâle getiriyor bence. Evren var ama yok. Dünya tam olarak ne durumda? Niye söylenmiyor, niye okuyucu bu durum hakkında bilgi sahibi olmuyor? Evet, belki uzun süredir içeride olması toplumla iç içe olmadığı anlamına geliyor olabilir ama ondan önce illaki dünyayla iç içeydi. En büyük eksikliklerinden biri de buydu. Zamanında
Dikenler ve Güller Sarayı
Dikenler ve Güller Sarayı
için bunu diyordum ama kitaba yemin ediyorum haksızlık ettiğimi düşünmeye başladım. Bu kitabın PDF’ini okuduğum için çok mutluyum, bu kitaba para verseydim —hele ki yüz Türk lirası civarında bir para— sanırım oturup ağlardım. Kafa dağıtmak için okunabilir veya çerezlik olarak okumak isteyip alırsınız falan diyerek tavsiye edebileceğim bir roman değildi. Bunaltıcı, anlamsız kitap okudum. Tavsiye etmiyorum, okumayı düşünenlere de keyifli okumalar dilerim çünkü şahsi fikrimce çok ihtiyacınız olacaktır.
Bana Dokunma
Bana DokunmaTahereh Mafi · DEX Yayınları · 20181,343 okunma
·
136 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.