Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Liberalizm hakkında, düşündürücü sözler
[Kara Kemal Bey:] "O zaman daha bu kanunlar ortada yoktu. Gördüğüm tehlikeleri sayıp döktüm. En çok yabancı örgütler üstünde durdum. 'Doğulu toplumlarda bütün kalkınma çabalamalarının gerçek celladı, Batı sömürüsüdür,' dedim. 'Ekonomide liberalizmi kabullenmek, içimize yerleşmiş gizli açık yabancı örgütlerle boğuşmaktan, onları söküp çıkarmaktan vazgeçmektir, dedim. 'Gene bu çeşit iktisat politikasının olağan sonucu sizi, kesinlikle devlet gücünü kullanarak yerli zengin yetiştirmeye götürür, tıpkı bizim gibi,' dedim. Sonra uzun uzadıya anlattım: 'İçerde devlet desteğiyle yerli zengin yetiştirmeye sapıldı mı, bunun bizim gibi memleketlerde üst idareci kadrolara sıvaşmaması mümkün değildir. Üst idareci kadrolar milli zenginliklerle ortaklıklar da kursalar, rüşvet karşılığı aracılık da yapsalar, keselerine attıklarının her zaman on katını, çoğu zaman hatta yüz katını şuna buna sus payı verip çarçur ettirirler. Bu durum içerde ister istemez bazı alanlarda zengin edeceklerinin işlerini kolaylaştırmak için tekeller kurmaya zorlar hükümetleri... Devlet işletmelerinin zararına katılmadan kay-mağını alarak, fazladan pazarı tekel şartları içinde tutarak iş yapanlar, Batı anlamında kapitalist olamazlar. Bunlar ne kadar çok zenginleşirlerse, devleti o kadar çok didikler, temellerini o kadar çok oyar. Bunlar, içinde bulundukları şartlar dolayısıyla sınıf şuuruna varamadıkları için kendi devletlerini kurmaya yönelemezler. Tersine hiçbir sorumluluk yüklenmeden Batı anlamında sınıf karakteri olmayan enikonu sahipsiz devleti kendi hesaplarına çalıştırıp soymayı çıkarlarına çok daha uygun bulurlar,' dedim. 'Bu düzende Doğulu devlet, halklara karşı ödevlerini yerine getiremez olur. Halkın düşmanlığı, bir anlamda da umutsuzluğu arttıkça artar. Yüksek idarecilerle onların hırsızlık ortakları da bu umutsuz halklara gittikçe daha etkili kötü örnek olurlar. Bir yandan zenginlik düşmanlığı alıp yürürken öte yandan insanlar içinde debelendikleri kara yoksulluktan ancak vurgunla, kanunsuz çarpmalarla, lotaryalar yoluyla kurtulacakları inancına varırlar. Böyle ortamlarda hırsızlık ayıp olmaktan çıkar. Toplumun en alt tabakalarında sürünenler bile hiç olmazsa çocuklarını okutup bu soygun çetesine katmayı biricik amaç edinirler. Böyle ortamlarda halklara doğruları anlatmak giderek imkansızlaşır. En akıl almaz yalanlar, hayaller tabulaşarak en açık gerçeklerin yerini tutar. Bu sebeple böyle ortamlarda siyasi partiler ister istemez birer yalan fabrikası haline gelir. Seçmen söylenene değil, bunlardan hangisinin iktidara daha yakın olduğuna, yakın olanlardan da hangisinin vurguna daha açık, daha yatkın olduğuna bakar. Böyle durumlarda politikacıları hırsızlıkla suçlamak, onların seçim güçlerini azaltmaz, tersine artırır!' dedim. Böyle bir ortamda iktisat bakımından örgütlenemedikleri için güçsüz kitleler yani köylüler ve çobanlar, ne kadar iyi niyet sahibi olursak olalım, savunulamaz, desteklenemez!' dedim. 'Halk Partisi'nin zenginlerle yoksulları bir arada barındırabilmesi için çoğunluğu meydana getiren azgelirli vatandaşlara üstünlük tanıması şarttır. Ancak bu yolla gerçek halktan partiye idareci kadrolar yetiştirmek mümkün olur ki, varlıklıların giderek iktidarı yoksullar aleyhine ele geçirmeleri önlenebilsin!' dedim. Tam tamına bu kelimelerle değilse de, bu fikirleri anlattım. Arada başımızdan geçenleri örnek aldım. Vatanseverliklerine yüzde yüz güvenip zengin ettiklerimizden ezici çoğunluğunun, piyasayı akpazarda tutmaya çalışacaklarına nasıl karapazarı kurup işlettiklerini, devleti destekleyeceklerine ona nasıl kötülük ettiklerini, en gerekli yerde nasıl paralarını toplayıp savuştuklarını sayıp döktüm. "
Sayfa 234
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.