Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Cemal Paşa, 4. Ordu ve Garbi Arabistan Komutanı bulunduğu sıralarda kendi vasıtalarıyla Nuri Şalan’ı ve oğlu Nevvaf’i birkaç defa Şam’a davet etmiş fakat Nuri Şalan şüphelendiğinden yanına gitmemiş ve soğuk dav­ranmış. Bir defa da Taberiye sırtlarında bulunduğu sırada bir şifreli emirle beni Nuri Şalan’a gönderdi ve çok acele cevap verilmesini istedi. Ben derhal on beş yirmi süvariyle Nuri Şalan’ın yanına gittim, emirlerini yerine getirdim ve hemen dö­nerek görüşmenin özünü şifreyle, ayrıntısını da postayla ken­dilerine arz ettim. Paşa bu kadar uzun mesafenin nasıl katedildiğine ve döner dönmez de cevabın yazıldığına hayret et­miş. Hele kendi emri de alınıp getirilmemiş olsaydı bu hale inanamayacağını da söylemiş.Bir hafta sonra Dera’dan geçerken Paşa beni çağırttı. Yal­nız olarak görüştü. Son vaziyeti açtı. Hayretini gizlemedi. Ev­velki bazı safhaları da anlattı. Kendisine bazı hususların yan­lış olarak anlatıldığını anlayarak pek hiddet etti. Benden çok memnun olduğunu ilave ederek iltifat etti. Fakat başkasına hiddetle yapılmasına imkân olmayan çok ağır emirler verdi. Paşa’nın bana karşı büyük bir sempati beslediğini yakinen bildiğim ve Paşa’nın da gayesine vakıf olduğum için, Kurmay Başkanı vasıtasıyla bu işin daha iyi bir şekilde halledilebilece­ğini ve bütün kusurların telafi edilebileceğini ileri sürerek m ü­saade istedim. “Selahattin deruhte ediyorsa, eski âyan azasın­dan Abdurrahman Paşa’yla da görüşülsün, bir karara bağ­lansın” diye emir buyrulmuş. Bu durum, hususi treni Dera istasyonu’nda bulunurken cereyan etti. Cemal Paşa’yla Nuri Şalan’ın arasım bulacak ve bilhassa Cemal Paşa’mn mevki ve şahsi gururunu okşayacak surette bir mülakat tertip ettim. Abdurrahman Paşa da uygun buldu. Kendisi de bu hususta son derece çalışacağını vaat etti ve fil­hakika pürüzsüzce bu işlerin cereyanı temin edilmiş oldu; Ce­mal Paşa da bu durum dan memnun kaldılar. Ben, yalnız bir arkadaş mülahazasıyla bu son gün bizzat bulunamadım. Za­ten o gün de bana düşecek bir vazife kalmamıştı. Velhasıl her iki tarafın da yüksek ve asil kalpleri hükümet ile aşiretler ara­sında şüpheli bir durum bırakmadı.Büyük Cemal Paşa’nın emir ve komutası hususunda söz söylemek rütbe ve mevkiim itibarıyla haddim değildir. İda­recilik bakımından, dışarıdan yapılan onca tenkitlere rağ­men, diyebilirim ki çok yüksek evsaftadır. Değerli valileri­miz kendi yanlarında ancak ikmali tahsile muhtaç talebe ha­linde bulunabilir, dürüst, her türlü ahlaki bozukluğundan aridir ve çok yüksek vasıflı vatanperverdir. Mizacı sert, bu­nunla beraber hakkı daima teslim eder ve vicdanım bilerek suiistimal etmez. Sayın Korgeneral Ali Fuat (Erden), o za­manki rütbesiyle bildireyim; Erkânı Harp Reisi Miralay Ali Fuat Beyefendi, kendisine lâyık ve askeri usul ve kaidelere çok uygun bir kurm ay başkanıydı. Kendilerinin yüksek hiz­metlerini o sırada Garbi Arabistan’da bulunanlar çok iyi takdir ederler.Âliye Divân-ı Harbî kararıyla asılanların içyüzlerini bil­mem, yalnız Fransız ve İngiliz konsoloshanelerinden elde et­tikleri bildirilen vesikaların fotoğraflarına bakılırsa verilen cezalar kanuna uygundur. Biz bu vesikaların fotoğraflarım ve hüküm özlerini ajans ilan salonlarında gördük. Bu idam keyfiyeti, kendisini uzun boylu tenkite maruz bırakmıştır. O sırada ne Âliye’de ne de Şam’da bulundum. Yalnız memleket idaresi hususunda Cemal Paşa tek cepheli hiçbir iş görme­miştir. Eğer Paşa, almış olduğu bilgiler çerçevesinde şiddet gösterilmesi icap edeceği ve bu şahısların asılmasıyla aksi te­sir yapmayacağı yolunda yanlış yola sevk edilmişse, bu ola­bilir. Esasen bu idam keyfiyetinin önemi, şahıslardan ziyade idealde idi.Benim bildiğime göre Araplar, askerlik yapm a­m ak ve elden geldiği kadar vergi vermemek, hükümete karşı soğuk davranmak, yabancılık göstermekle kalmayıp, oku­muş tabakası da elden geldiği kadar aleyhte propagandaya girişmiş, bunlar harbin başlangıcından itibaren pek güç ida­re edilegelmişti.Sonsuz müşkülatı ancak silah kuvvetiyle telafiye daima mecbur kalınıyordu. Kitle halinde firarlar, küçük müfrezelere taarruz ve cinayetler o derece artmıştı ki soğukkanlılıkla bun­ları karşılamak her zaman mümkün değildi. Benim mıntıka­mın haricinde, mesela gerek mutasarrıflık gerek hükümet ko­nağı önündeki nöbetçilerin sık sık vurulmasının tabii hale geldiği söyleniyordu. Kendi mıntıkama ait olanlar da sırası geldikçe arz edilecektir. Koca Garbi Arabistan’da kimbilir ne gibi önemli vakalar olmuştur da böyle kanuni fırsat bulunca umumi idare bakımından lüzumlu görülmüştür.
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.