Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

348 syf.
10/10 puan verdi
·
113 günde okudu
İnceleme
1946 yılında yayımlanan kitabın ülkemizdeki ilk baskısı 1963 yılında Ataç kitabevi tarafından yapılmıştır. Bugün Can yayınları tarafından 348 sayfa olarak basılmaktadır. Kitabın çevirisi Merhum Ahmet Angın tarafından yapılmıştır. Kitabın türü felsefi romandır. Bu türün alametifarikası, olay ve kurgunun yok denecek kadar arka planda kalmasıdır. Kitabın akışı olay örgüsü ile değil, felsefi görüşler ve uyandırılan izlenimlerle sağlanmaktadır. 1964 yılında filme uyarlanmıştır. Kitabın başkarakteri olan Zorba’yı, ülkemizde de yakından tanınan Antonyo Quin oynamıştır. Yazar nikos kazancakis 1883 yılında Giritin Kandiye diğer adıyla Heraklion kentinde doğmuştur. O yıllarda girit Osmanlı İmparatorluğunun bir eyaletiydi. Yazar 1957 yılında Almanyada vefat etmiştir. Mezar taşında “Hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm.” Sözü yazılıdır. Atina hukuk fakültesini bitiren yazar aynı zamanda şair, siyasetçi ve yunan filozofu olarak da bilinir. 1945 yılında Yunanistan başkanı da olmuş fakat bir yıl sonra istifa etmiştir. 1957 yılında Nobel ödülünü bir oy fark ile Albert Kamuya kaptırmıştır. Kazancakis Hristiyanlık ve Budizmin yanı sıra Homeros, Henri Bergson, Niçe ve Karl Marx gibi düşünürlerden de etkilenmiştir. Kitabın adına tekrar dönecek olursak, ilk anlamda aklımızda kaba saba bir kavram beliriyor. Aslında bilinenin aksine Zorba sadece kelime benzerliğinden ibaret bir soy isim değildir çünkü Zorba kelimesi Yunancada yer almıyor. Yazarın soy isminde bulunan Kazan kelimesi gibi Türkçeden geçmiş bir kelime olduğu da savunulmaktadır. Keza Kazancakis Yunancada, Kazancı oğlu anlamına geliyor. Kitabı okuyunca da görüleceği üzere bu iki halk arasında iyisiyle kötüsüyle türlü etkileşimler olmuştur ve Kazancakisin Osmanlı kültürünü bilmesi, bunu da bir şekilde romanına yansıtması kitabı bize biraz daha sıcak hissettirmiştir. Roman 1930lu yıllarında Yunanistanın Girit adasında geçmektedir. Girit adası hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse; 1453 de İstanbulun fethinden sonra pek çok din adamı ve şehir erkanı bu adaya sığınmıştır. Ada yıllar süren savaşlar sonunda 1669 yılında tamamen Osmanlı hakimiyetine girmiştir ta ki 1913 yılında balkan savaşları neticesinde Yunanlıların adadaki hakimiyeti yeniden ele geçirmesine kadar. 1923 yılında ise nüfus mübadelesi ile Müslüman nüfus adadan göç etmek zorunda kalmıştır. Kitabın olay örgüsüne gelelim: Tolstoyun dediği gibi, muhteşem hikayeler yolculukla başlar. Adı kitapta hiç belirtilmeyen Yunan asıllı genç bir İngiliz yazar, var oluşsal sorunlar yüzünden her şeyi geride bırakıp bir adaya çekilir. Hayatın manası üzerine kafasında net bir tanım olmayan bu entelektüel yazar Yaşamındaki büyük boşluklar üzerinde düşünüp yazılar yazmak ister. Geçimini sağlamak için de burada bir kömür ocağı işlettirir. Adaya gelirken Aleksi Zorba adında bir maden işçisiyle tanışır. Daha doğrusu zorba onun herkesten farklı biri olduğunu anlayıp iş bulma umuduyla ona kendini tanıtır ve başarılı da olur. Genç yazar zorbayı işlerin başına koyar. Kiraladıkları bir evde de beraberce yaşarlar. Çalışır, gezer, şarkı söyler dans eder ve çokça da sohbet ederler. Sohbetler hayat, aşk, siyaset, dostluk, vatan, savaş, özgürlük gibi birçok konu etrafında gelişir. Genç yazar Zorbadan çok şey öğrenir ve ona derin hayranlık besler. Yolculuğun sonunda ise genç yazar artık büyümüş ve bambaşka biri olmuştur. Kitabın arka planında büyük bir çatışma vardır. Bir tarafta Budizm gibi öğretilere uyup hayatı bedenin arzularına engel olup bu arzuların yok edilişinde yani bir nevi hiçlikte bulan yazar; öte yanda, hayatı, bedeni arzuların tatmini ve deli gibi çalışmada bulan Zorba... Zorba yaşayarak hayatı öğrenirken yazar okuyarak öğrenmeye çalışır. Niçe nin “tragedyanın doğuşu” eserinde incelediği antik Yunan tanrılarından diyonisos ve apollon bu kitapta kendini göstermiştir. Apollonla özdeşleşmiş olan akıl, diyonisos ile özdeşleşmiş olan tutku, her biri bir roman tiplemesi olan zorba ile patronda beden bulmuştur. Kitap felsefi bir roman olduğundan olay ağırlıklı kitaplar okumaya alışmış veya bu tür kitapları seven okurlara pek sıcak gelmeyebilir. Okurların büyük bir kısmı tarafından hayranlıkla karşılanırken bazıları tarafından da olumsuz eleştiriler almıştır. Zorbanın, yani ana karakterin bir yandan kadınları yüceltirken öte yandan da onları kullanılacak bir nesne olarak görmesi, çoğu kadın okur tarafından hoş karşılanmamaktadır. Bu konuda hassasiyet gösteren okurlar da çok geçmeden kitabı yarım bırakmaktadır. Kitabın başlıca karakterleri: Aleksi zorba madencilik yaparak geçimini sağlayan, iri yâri, biraz kaba saba, ileri yaşlarda, neşeli olduğunda santur çalan biridir. Giritte yaşamış gerçek bir karakter olduğu ve Kazancakisin bu kişiden esinlenerek romanını oluşturduğu da düşünülmektedir. 2. karakter, İsmi belirtilmeyen ve zorbanın patron diye seslendiği orta yaşlı yazar, zorbanın öyküsünü anlatan kişidir. Çok kitap okuduğundan zorba ona kâğıt faresi diye de takılır. 3. karakter Madam Ortans: Aleksi Zorba'nın Bubulina'm diye hitap ettiği, Girit'te kaldıkları süre içerisinde evinde misafir oldukları Fransız kökenli dul kadındır. Bir de yazarın Karayannis adındaki mektup arkadaşından bahsetmek gerek. Yarım milyon kadar Pontus rum asıllı yunanlının Kafkaslarda zor şartlar altında etnik çatışmalar yaşadıklarından ve hayatlarının tehlikede olduğundan bahseder mektuplarında. Oralarda, halkının ana vatanlarına dönmesi için bir takım çalışmalar yaptığını da söyler. Zorbanın temel yaşam felsefesi yeme içme, çalışma ve kadınlarla birlikte olmaya dayanır. Hayatı geçmiş ve geleceğin gölgesinden sıyrılıp anda yaşamada anlamlandırır. Her konuda rahat ve alaycı davranabilirken bu temel konularda son derece ciddidir. Hatta işçilere karşı sergilediği tavırlarının da sert olduğu görülür. Zorba, vatan konusundaki düşüncelerini şöyle anlatır: “Sen beni dinle; vatan var oldukça insan canavar kalacaktır, evcilleşmez canavar…” Kazancakis bu kitabı 2. Dünya savaşı sıralarında yazar. Muhtemelen şahit olduğu vahşetin etkisiyle böyle bir sonuca varmış ve bunu da zorbanın hem hayatına hem de kelimelerine nakşetmiştir.
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202016bin okunma
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.