Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

399 syf.
5/10 puan verdi
·
20 günde okudu
Mustafa Kamal Atatürk! Atatürk! Türk'ün atası! -Abi neden Kamal diyorsun? -Kendisi öyle kabul etmiş kardeşim, Kemal ismini beğenmemiş. Buyur: #218920060 -Peki neden Atatürk, Türk'ün atası kısmını vurguladın? -Çünkü kendisi zamanın olan ve şimdi olan ervaha "sanki biz Türkler Mustafa Kamal'le beraber var olduk ve o da bizim tek atamız" diye kafalarımıza çakmasına tepki gösteriyorum! -Ohoooo! Abi sende çok inceliyorsun! Ölümü üzerinden daha yüz sene geçmeden sanki bin senedir bütün mevzuların ana göbeğinde bahsi geçecek kadar yoğun konuşulup; kiminin ilahlaştırdığı, kiminin peygamberleştirdiği, daha büyük güruhun hatasız olarak saydığı ve karşısında olan güruhun ise bu iddiaları tenkit etmesine dahi tahammül edilemeyen bir insandır Mustafa Kamal Atatürk. Yukarıda verdiğim misalde sadece isminin tenkidi bile başlı başına kitaplar yazdıracak meseleler doğuracağı bellidir. Ve iddia ediyorum ki; memleketimizde siyaseten keskin bir sistem dönüşü olmadığı sürece iki yüz sene daha bu meseleler kör dövüşü şeklinde akıp gider. Bu da bizi bir arpa yolu mesafe ileriye götürmez. O'ndan bahsetmek gerçekten kitap çaplı bir mesele. Tenkit edebilene ise; aşk olsun! Bir kaç kelam etmek isterim -hakkını vereceğim iddiasında değilim- az çok derdimi anlatmak adına: Türklerin İslam'ı kabulünden sonra dinin bir devlet nizamı haline getirmiş olup bu Atatürk zamanına kadar sürmüştür. Devleti şahlandıran dönemlerde bu şahlanma dinden biliniyordu. Ama ne zaman ki o ihtişam yavaş yavaş düştü sözde aydınlarımız faturayı kendilerine kesmek yerine -haşa- İslam'a kestiler! Bir anda değil 300 senelik bir sürecin başında; İslam'dan alınan heyecanla Viyana kapılarına dayananların torunları sürecin sonunda İslam'ı idam sehpasına çektiler! Burada da Atatürk'ün oynadığı rol ise "idam sehpasındaki dinin altındaki tabureye tekme atmaktan ibaret" oluvermiştir. İşte sonrasında Kemalizm ve İnkilapları ortaya çıktı. Ve oradanda buralara kadar geldik. Kitaplık çaptaki mevzuyu çok kısa anlatmak zor, mazur görün. Birazda kitaptan bahsetmeliyim: Kitap ismiyle müsemma bir uşağın dilinden yaşadıkları hatıralar. Uşak olması hasebiyle sofra başı mevzularını anlatıyor genelde. Köşkte akşam kurulan ve sabaha dek süre içki ve fikir sofralarını anlatıyor bolca. İçki derken Atatürk'e saygısızlık edip sarhoş diyemeyiz! Çünkü "sabaha kadar içer ama tık demezdi hazrete." Artık bu nasıl bir irade oluyorsa, bilemedim. İçki sofrasından bahsetme sebebim aşağı yukarı kitabın çoğunu burasının kaplaması. Bir mevzu daha ilgimi çekti hatıralarda. Cemal bey sürekli Atatürk'ün çok şefkatli, yumuşak, anlayışlı olduğundan bahsediyor. Ama gel gelelim bir fare tıkırtısı gibi akışı bozan bir durum olsa herkesin buz kesmesi ve korkması. Anlayamadım bu duyguları gerçekten. Neyse efendim böyle mevzular deyip kısadan bitirelim...
Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri
Atatürk'ün Uşağının Gizli DefteriCemal Granda · Kent Kitap · 2010381 okunma
·
640 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Asya okurunun profil resmi
"Kamalizm ise, tam bir ergişliğin bütün istediklerini toplıyarak ulusu amacına yönelten bir din olmasına göre ne savsacı bir siyasa, ne oportun gündelik, bir yönetge gütmez ve güttürmez." "Kamâlizm, bir dindir ki onun en büyük ve ana sıfatlarından birisi de devrimci olmasıdır." Syf/33 "Türkün ulusal heyecanı çok derindir, çok kuvvetlidir. Halbuki Arabı tutuşturacak kadar vaadler dolu İslam dini tam Araba yakışan bir dindir. Çöller beyin kavuran ateşleri ortasında tasavvur edilen yeşil bahçeler, her yanından sular fışkıran, çaylar akan uçmak hayalleri, cennet tasavvurları Arabı tutuşturmağa yetişiyordu. Bunun için Arap kızgın çöller ortasında cennetin yeşilliklerini düşünerek yürüyordu. Türk ise İlahiyatsız olduğu için bunları düşünmedi..." Syf/73 Ve daha niceleri...
Kamalizm
Kamalizm
basım yılı 1936. Yani Atatürk henüz hayatta iken.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.