Gönderi

Yaşama ve ölüme insan iradesinin mütevazı penceresinden bakabilen olgun kişiler, söz konusu çalkantıları düzenin için de, onun bir parçası olarak görürler. Değerini geçiciliğinden alan beden, onların engin basiretinde asla yaşam manasına dönüşmez. Bedenleriyle yaşarlar ama onda yaşamazlar. Bu yüzden bedenlerinde ölürler ama bedenleriyle ölmezler. Ölüm yaşamlarının sonunda değil; daima ortasındadır. O kaçılan değil; beraber yaşanılandır. Erdemin mihenk taşıdır. Ölüm hayatidir, çünkü o neyin gerçekten kalıcı ve esaslı, neyin ise geçici ve pespaye olduğunun ölçüsüdür. Yaşamı varlığın kırılganlığı gerçeğinden hareketle okuyabilenler, hastalıklara tedbir almakla yetinirler ve tedaviyi -sırf aranması gerektiği için ararlar. Hastalıklara tedbir alan ama hastalıkları yadırgamayan ve tedaviyle beraber tedaviciyi de mutlaklaştırmayan biri, ancak resmin bütününü gösteren ölüm projeksiyonunun dirilttiği kişidir. Ölümü anmak, yani ölmeden önce ölmek, bozguncu arzunun ve yıkıcı tekebbürün terbiyecisidir. Fânilik hissinin kazandırdığı tevazu, samimiyet ve inanç, yalnızca ölüm-sonrasının değil; yaşamın da şaşmaz pusulasıdır çünkü.
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.