153 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitabı hiç duymamıştım. Fakat twiterda ara ara takip ettiğim hesaplardan “Baskısı yok, yeni baskısı yapılacak, aman koşun koşun yeni baskı geldi.” şeklinde öyle çok twit gördüm ki ben de 
Büyük Defter araştırmaya ve merakla beklemeye başladım. Kitabı okuyunca hissettiğim duygu: Ben şimdi ne okudum? Gerçekten daha önce okuduğum hiçbir kitaba benzemeyen bir anlatım. Aslında kitap yazarın birkaç yıl arayla toplamda beş yılda yazdığı bir üçleme ve bu baskıda üç kitap tek ciltte veriliyor. Büyük Defter kitabı ikiz kardeşler Claus ve Lucas’ın 4 yaşlarında anneleri tarafından savaş bölgesinden anneannelerinin yanına bırakılmalarıyla başlıyor. Çok zeki iki kardeş neredeyse hiç okula gitmiyor ve yaşadıkları hayatın tüm gerçeklerini büyük defterlerine yazıyorlar. Kitapta zaman yok, mekân yok ama savaş var tüm yıkıcı etkisini, sevginin olmadığı tamamen hayatta kalmaya odaklı bir çocukluk hikayesi üzerinden okuyoruz. İkizler arasında hissettiğimiz dışında bir yudum sevgiye hasretiz kitapta. İkinci kitap Kanıt’ta ikizlerin yolları ayrılıyor. Tam da yukarıdaki nedenle. Birbirlerinden ayrı yaşamayı öğrenmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Son kitap Üçüncü Yalan baştan sona tüm okuduklarınızla kurduğunuzu sandığınız insicamı tepetaklak ediyor. Gerçek mi düş mü derken içinize öküz oturmuş gibi bir hisle okuduğunuz bir sonla bitiyor. Kitapta ikizlerden biri yaşadıkları hakkında, “Başımıza gelenleri ifade edecek bir kelime bulamadım henüz. Felaket, facia, trajedi diyebilirdim, ama buna sadece "Şey" diyorum, çünkü bir adı yok,” diyor. Evet, kitap bütün bu “şeyler” hakkında. Göç, intihar, açlık, cinayet, sorunlu aile hikâyeleri hatta pedofili empatiden yoksun bir dünyada rahatsız edici bir dille anlatılıyor. Kitaptaki bütün karakterlerin arızalı olması da okur olarak beni bunalttı açıkçası. İnsan bir karaktere az da olsa yaslanmak istiyor. Macar yazarımız 
Agota Kristof kitapta yazdıklarına benzer bir şekilde daha 4 yaşında savaşın ortasında kalmış, kitaptakine benzer göçler yaşamış, yaşadığı topraklarda düşman istilasına maruz kalmış, ülkesini terk etmek zorunda bırakılmış dolayısıyla kitap bu anlamda yazarın yaşadıklarının bir yansıması. Kitapta yazdığı gibi, “En hüzünlü kitaplardan bile daha hüzünlü hayatlar vardır.”
·
115 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.