Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Freud
_Söz ile Sihir eskiden aynı şeydi; sözlerin sihirli güçleri vardır. _Sevgi ve sinir doğru orantılıdır. _Aşk yoktur; libido vardır. Aşık insan deIidir. _Dünün mutsuz çocukları, bugünün psikopatlarıdır. _Hiçbir önerme, kendi kendisinin kanıtı olamaz. _Sanat, çocukluk tecrübelerinin büyüklüğe
·
2 artı 1'leme
·
2.889 görüntüleme
Mea Culpa okurunun profil resmi
Ellerinize, zihninize sağlık. Çok güzel bir derleme olmuş. Hepsi çok anlamlı ve etkili.
Onur okurunun profil resmi
_Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkileri_ _Nükte’yi anlamak oldukça güç. _Nükte, benzemezin içindeki gizli benzerleri açığa çıkarma yeteneğidir. _Nükte, zeka ürünü olarak haz üretmeye yarayan bir etkinliktir. Esprilerin malzemesi, yasaklanmış arzulardır. _Bazı Nükte formülleri: Şaşırtma, aydınlatma, karşıtlıklar, anlamsızlıktaki anlam. _Kraeplin: Karşıt iki kavramın birleşimi ve zorunlu bağlantısıdır. _Vischer: Özünde olduğu kadar, karşılıklı ilişkilerinde de birbirlerine tümüyle yabancı birçok temel bilgiler arasındaki birliği içeren bir hüner. Ailelerin hoşlanmadıkları evlilikleri sağlamlaştırmaktan hoşlanır nükte diyor. _Theodor Lipps: Nükte, gülünç’ün bilinçli ve ustaca çağrıştırılmasıdır. Bu gülünç’ü de bizim görüş açımız ortaya çıkarır. Kesinlikle öznel bir gülünç’tür. Karşıtlık sözcüklere bağlı tasarımlarda değil, sözcüklerin anlamlı ya da çelişik niteliğindedir. İlk aşamayı, bizi çarpan, şaşırtan aşamayı, sözcüğün anlamsız olduğu aşamayı, ikinci bir aşama izliyor. Bu ikinci aşamada, bizi başlangıçta çarpan, şaşırtan sözcük gerçek anlamını kazanıyor. İşte gülüncü yalnız ve yalnızi şaşkınlıktan, çarpılmadan sonraki ışık, konuşulan dilin anlamsız bir sözcüğüyle yanıltılan bilinç üretiyor. _Kant: Nükte’nin özelliklerinden biri de bizleri bir an için aldatıp tuzağa düşürmektir. Espri, ince zekalıları ve avanakları ortaya çıkarır. _Jean Paul: Nükte, sadece bir fikirler oyunudur. Özgürlük nükteyi, nükte de özgürlüğü üretir. Nükte, çiftleri evlendiren kılık değiştirmiş papazdır. Söz konusu ister savaşçılar ister tümceler olsun, utkuyu kazanan konumdur. _Shakespeare: Özlülük ve kısalık nüktenin bedenidir, ruhudur; özlülük nüktenin ta kendisidir. _Fischer: Nükte, oyunsal bir yargıdır ve düşünceler dünyasının gizli çirkinliği olan nesnelere bağlıdır ve estetik özgürlük ister. Yargı, önce biçimiyle nükte halini alır. _Sağduyu’ya uygun olarak kabul ettiğimiz şey, daha sonra sağduyu’ya aykırı görülebilir. Komiğin süreci böyle oluşur. Söze, psikotik yönden zorunlu bir anlam yükler ve hemen ardından bu anlamı yadsırsak, o söz dinleyene nükte gibi gelir. Bir anlamın birçok farklı yorumları yapılabilir. Bir öneriye mantığın karşı olduğunu bile bile bir anlam yükleriz. Bu öneride bir gerçek bulabiliriz ama düşüncemizin alışılmış biçimleri, daha sonra bizi bu gerçeği yadsımaya zorlar. Bu gerçekten onun gerçekliğini aşan mantıklı sonuçlar çıkarır. Bu öneri gerçek niteliğini ortaya kor komaz da çıkardığımız sonuçları bir yana atarız. Nükteli sözcüğün bizde uyandırdığı ruhsal gelişim, gülünç duygusunda var olan girişim şudur: Nükteli sözcüğü benimser benimsemez, sözcüğe kayıtsız şartsız katılır katılmaz onu az çok anlamdan yoksun buluruz. Nüktenin civatası olan sözcük bize önce, dile yeni girmiş, kusurlu, anlaşılmaz, mantıksız, bilmece türünden bir şeymiş gibi geliyor. Böylece bizi çarpıp şaşkına çeviriyor. Çarpılma ve şaşkınlık geçince, sözcük anlam kazanınca gülünç ortaya çıkıyor. _Nükte çok kısa olmalı. Nükte, söyleyeceğini az sözcükle bile değil, çok az sözcükle hatta yetersiz sayılan sözcüklerle, kopuk düşünceler biçiminde hatta bazen susarak söyler. Nüktenin özü, gizliliğin ortaya çıkarılması zorunluluğudur. Gülünç, çeşitli görünümlerde çirkinliği kendine konu edinir; hedefi çirkinliktir. “Çirkinlik gizleniyor mu? Gülünç’ün gözlemi ışığında onu bulup ortaya çıkarmak gerek. İşte karikatürün kökeni budur. _Zihinsel evrenimiz, düşüncelerimizin zihinsel dünyası, tasarımlarımızın dünyası, dış gözleme açılmaz; gözle görülen ya da simgesel görünümlerle kendilerini ortaya koymazlar. Bu zihinsel dünya, kendi yasaklarını, güçsüzlüklerini, biçimsizliklerini, gülüncün ve gülünç çelişkilerin geniş payını da içerir. Bunları ortaya çıkarmak ve estetik gözlemce kabul edilebilir hale getirmek için nesneleri yalnızca doğrudan göstermeye değil, bizzat gösterimlerde yansıtmaya ve onları ortaya çıkarmaya elverişli özel bir güç, tek sözcükle düşünceyi aydınlatan bir güç gerekir. Bu güç ise yalnız ve yalnız yargıdır. Gülünç’ün karmaşıklığını ortaya çıkaran bu yargı, nüktedir. Nükte daha önce sessizce karikatüre katılıyordu. Ama özel şekli altında sadece yargıda ortaya çıkar ve özgür gelişimini yargıda sağlar. _Soğuk espriler, karşı tarafı bir yandan soğutan bir yanda da eğlendiren espriler olarak tanımlanabilir. Genel amaç güldürmekten çok eğlendirmektir. Espri ne kadar kötü olursa eğlence o kadar yüksek olur. Zeka ürünü komik espriler insanın içinde sıcaklık hissi uyandırırken, soğuk espriler de buz gibi soğutur. _Zenginler et, fakirler hayalet yer. _Dondurmayı ben yalamam, himalayalar. _Eşek yavruları en çok nerede bulunur? Spa merkezinde. _Yemeğin suyuna kim bancı? Kolibandı. ___ _Josef Breuer_ _Hayat, doğru cevapları olmayan bir sınavdır. _Yalnızlık, hastalıkların üreyebileceği en iyi ortamdır. _İnsanda hayallerin yerini anılar almaya başlamışsa, yaşlılık başlamış demektir. _Hipnoz, yapay bir histeri'dir; Histeri ise bir psikoz'dur; Psikoz ise delilik'tir. Histerikler arasında açık zekalı ve sağlam kişilikli olanların bulunması, çelişkiye neden olur. Sonuçta hipnoid durum, düşlerde olduğu gibi deliliktir. _Başlatıcı nedenle hastalıklı gorungu arasındaki ilişki "simgesel" denebilecek bir ilişkidir. Sağlıklı insanların duşlerde oluşturduğu turden bir ilişki. Örneğin zihinsel bir acıyı, bir sinir ağrısı ya da ahlaki bir tiksintiyi kusma izleyebilir. Neden sona erince, sonuç da sona erer. Bu özdeyiş, tersine de çevrilebilir. _Tepki, bir katartik sağaltım yöntemidir. Anının silinmesi ya da duygusunu yitirmesi, değişik etmenlere bağlıdır. Bunların en onemlisi enerjik bir tepkinin bulunup bulunmamasıdır. Eğer tepki oluşursa duygunun buyuk bir kesimi yok olur. "Tepki" sözcuğuyle duyguların deşarj edildiği tum bir istencli ya da istencsiz refleksler sınıfını kastediyoruz. _Oldukca sık olarak izleyen yıllarda inatla suren az ya da cok ağır belirtileri oluşturan şey, cocukluktaki bazı olaylardır. _Gözlemlerimiz, histerik görüngülerin belirleyicileri olan anıların uzun bir sure şaşırtıcı bir tazelik ve tum duygusal renkleriyle ısrar eder hale geldiğini gostermiştir. _Denebilir ki patolojik hale gelmiş fikirlerin böylesine bir tazelik ve duygusal güçle ısrar etmesinin nedeni serbestleştirme ve ketlenmemiş çağrışımlarla yeniden üretilme yoluyla gerçekleşen silinme süreçleri tarafından yadsınmış olmalarıdır. _Gözlemler bize, sıradan histeri ile ruhsal zedelenmesel nevrozların, hastalık oluşumu arasında bir ilişki kurulabileceği ve zedelenmesel histeri kavramını genişletmenin haklı olacağı gibi görünmüştür. Zedelenmesel nevrozlarda hastalığın işleyen nedeni onemsiz fiziksel yaralanma değil, korku duygusudur. Rahatsız edici duyguları -korku, anksiyete, utanc ya da ruhsal acı gibi- doğuran herhangi bir yaşantı bu tur bir zedelenme gibi işleyebilir. Etkilenen kişinin yatkınlığına bağlıdır. Ruhsal zedelenmenin anısının, girişinden uzun sure sonra bile işleyen bir kışkırtıcı sayılması gereken bir yabancı cisim gibi davrandığını varsaymalıyız _Hastalandırıcı fikirlerin doğduğu anormal bilinc durumlarından soz etmek ve ruhsal zedelenmenin anısının, hastanın normal belleğinde bulunmadığını ama hipnoz altındaki belleğinde bulunduğunu vurgulamak zorunda kalmış oluyoruz. _Zedelenmenin anısı serbestleştirilmemiş de olsa buyuk bir cağrışımlar butunune katılır; kendisiyle celişebilen başka yaşantılarla birlikte ortaya cıkar ve başka duşunceler tarafından törpülenir. Yine bir kişinin aşağılanması da, kendisinin değeri uzerinde durması vb. ile duzeltilir. _Histerik atakların altında yatan nedenler de serbestleştirme ya da cağrışımsal duşunce etkinliğiyle kurtulunmamış ruhsal zedelenmelerle ilişkilidir. Bu zedelenmeler de normal bilincli belleğinin ulaşamadığı bir yerdedir. _Histerik atakların devinimsel evrensel tepki bicimleri, kucuk bebeklerin bile yaptıkları turden tekme atma gibi dışa vurum olarak yorumlanabilir. _Atak ilk ortaya cıktığında bu hipnoid bilincin oznenin tum var oluşu uzerinde kontrol sağlamış olduğu anı işaret eder. ___ _Freud – Kendisi hakkında_ _Bu yayının zarar verebileceği tek kişi benim. Yüzeysel, dar görüşlü, bir idealden veya insanlığın en yüce çıkarlarını anlamaktan yoksun olduğum konusunda en can sıkıcı serzenişleri dinlemek zorunda kalacağım. Gençliğinde çağdaşlarının ayıplamalarının üzerine çıkabilmeyi öğrenmiş olan ve yakın bir gelecekte tüm beğeni ve karşıtlığın artık kendisine ulaşamayacağından emin olduğu yaşlılık çağında bulunan bir adam için bu sitemler ne ifade edebilir ki? _Eğer deneyimler bizim yanılmış olduğumuzu gösterirse, beklentilerimizden vazgeçeceğiz. Yitirilmiş bir davayı savunduğumuzu düşünüyorum. 1927 _Ortaçağda suçlular teşhir direğine bağlanır ve halkın hakaretlerine uğramaya bırakılırlardı; işte benim durumum da böyle oldu. _Yaptığım şey: Büyük öncüllerimin eleştirilerine psikolojik bir temel eklemek olmuştur. _Psikanalizin din gibi karmaşık bir olguyu tek bir kaynaktan çıkarmaya kalkışacağından okurlarımız korkmamalıdır. _Psikanaliz teorisinden önceki romanlarda analiz yapılır ve neye göre, sadece alaycılık ve küçümseme için. _Adlerin kuramı bireysel psikoloji asalak yaşamı sürmektedir. Adîer'in bireysel psikolojisine bağlı biri, hastalığı öznenin kendine değer verdirme, aşağılığını gidermeye, dişilik düzeyinden erkeklik düzeyine süzülmeye, yükselmeye giriştiğini söyleyerek açıklayacaktır. Psikanalizi eleştirmenler, bireysel psikolojiye yumuşak davranmaktadırlar. Bu psikanalize karşı duydukları kin yüzündendir. Çocukluğa inmeyen adlerinki bir bilgelik okuludur, ama psikanaliz değildir. _Victor Hugo'nun İskoçya kralı ile büyücü öyküsü. Bir kral bütün büyücüleri tanımak için yanılmaz bir yöntemi olduğunu ileri sürmektedir: Büyücü kadını bir leğen suda kaynattırır ve arkasından bu kaynar suyun tadına bakarak bildirir: «Evet, o bir büyücüdür!» Ya da «Hayır, bu büyücü değildir!» Bizim olgumuzda da böyle olacak, fakat her halde kaynatılan bizleriz. _Psikanalize karşı olan nefret tutumu da eski hurafe dinler gibi yaşamakta. _Freudun en çok kullandığı sözler: Bilmiyorum. Emin değilim. Emin olmanın hazzını yaşayamıyorum. Bu ilk deneme üzerine ağır bir yargıda bulunmayınız. Biliyorum çok ağır eleştireceksiniz ama zamanla bana hak vereceksiniz. Kendi çalışmamdan emin olma hissini tadamıyorum. _Freud'un yaşamı olaysızdı ama duşunceleri yalnızca bircok uzmanlık alanını değil son yarım yuzyılın tum duşunsel yaşamını da bicimlendirmiştir ___ _Otobiyografi - Psikanaliz_ _Entelektüel yetersizliği ve geleneklere bağlılığından kaynaklanan bocalamaları ve kendi içindeki pasif eğilimler karşısında takındığı son derece çelişik tutum düşünülürse, Freud'un bu teknik yenilikleri hatrı sayılır içsel karşı koymaları yenerek gerçekleştirdiğini tahmin edebiliriz. _Şahsımı kasten bir örnek diye öne sürdüm hep, asla bir model olarak değil çünkü ilk deneyleri hep kendi üzerimde denedim. Bilimsel çalışmayı ve özgözlemi bağdaştıran Freud, nevroz belirtilerini sistemli biçimde kendi üzerinde incelemeye koyulur giderek; çünkü kendi ruhundaki depresyonun mantıksal bir nedene mi dayandığını, yoksa hipokondrik (hastalık hastalarına özgü) bir durum mu sayılacağını bilmemesi tatsız bir şeydir. _Keyfi doğmacalardan başka bir gözle bakılmayan şeyi, biz kutsal bir metin gibi ele aldık. _Düşlerin, istekleri gerçekleştirici işlevi vardır. _Pariste raporum hiç de iyi karşılanmadı. Bir cerrah yüzüme karşı şöyle haykırdı: «Aman rica ederim. Sayın Meslekdaşıml Nasıl böyle saçma konuşabilirsiniz! Hysteron, rahim demektir. Bir erkek hiç isterik olabilir mi?» _Hastalıkları tedaviye çalışırken kullandığım silahlar ise ikiyi geçmiyordu: Elektroterapi ve ipnotizma. Hipnotik yöntemle mucizeler yaratan bir hekim olarak ün yapmak insanın gururunu okşuyordu. Takıldığım iki nokta vardı; birincisi: yaşlı hastaların ipnotize edilemeyişi; ikincisi: hastalarrn gereği kadar derin bir ipnotik uykuya daldırılamayışıydı _Kendi ırkımdan ne diye utanç duymam gerektiğine bir türlü akıl erdiremiyordum. Kendine özgü bir karekter taşıyan yeteneklerim ve gençliğin o aşırı hamaratlığıyla üzerine atıldığım birçok bilim dalında hiçbir basarı elde edemiyordum. Brücke'nin fizyoloji laboratuarı, bana tam bir huzur ve doyum sağladı; Uzaklarda ise Charchot'nun (Şarko) o büyük ismi ışıl ışıl parlayıp durmaktaydı; dolayısıyla, kurduğum plana göre, Viyana'da nöroloji doçentliğini elde edip bilgi ve görgümü arttırmak üzere Paris'e gidecektim _Otopsi tarafından tanılarımın doğrulanmasından ötürü Amerikalı hekimlerin saldırısına uğradım. Nevrozlar konusunda hiçbir bilgim yoktu. Bir nevrozluyu kronik bir menenjit vakası diye takdim edince, dinleyicilerimin hemen hepsi haklı olarak itirazlar yöneltip yüz çevirdi benden. Gençlik yıllarında üne kavuşmamışsam, bunun nişanlımın yüzünden ileri geldiğini belirtmek isterim. (Kokainin analjezik özelliklerini keşfetmişti ve psikiyatri de de kullanılabileceğini öngörmüştü.) Dolayısıyla, Coller, haklı olarak koksinle lokal anestezinin bulucusu diye biliniyor bugün. ___ _Öz analiz_ _Freud, kendisinde aşırı duyarlılık ve sinir zafiyetinin varlığından söz açar ve bunun ailesinden devraldığı kalıtsal bir özellik sayılacağını söyler. _Öz analiz yani metodik bir kendini deşme ve sorgulama işleminin nedeni ruhunda esen korkunç duygu kasırgasıdır. O duygu, savunu mekanizmasında gedikler açmıştır. Freud, kendi bilinçdışının tarihöncesini araştırmaya devam etmiş, «bir kez kesinlikle açılmış olup artık asla kapanmayacak yoldan» ilerlemesini sürdürmüş. Freudun devrimci nitelikteki radikalizmi, klinik çalışmalardan kaynaklanır ve belirtilerden belirtilerin oluşumunun araştırılmasına geçmiştir. Çalışmalarda ortaya konan kesin nesnelliğe, yanılgılarına karşı her türlü duygusallıktan uzak amansızlığa, şahsıyla çalışmaları arasına koyduğu o doğal sayılamayacak uzaklığa akıl erdirilecek gibi değildir. Öyle ki, adeta iki ayrı kişi aynı işi sürdürmüştür. ___ _Biyografi_ _Mektuplarının ve kitap özetlerinin büyük bölümünü yok etmiştir. Şöyle der: Sfenks’in çevresinde kumların oluşturduğu yığınlar gibi kuşatıyorlar insanı, o bir sürü kağıt ortasında çok geçmeden burundan başka görünen bir yerim kalmayacak; bu eski kağıtların ileride kimlerin eline geçeceğinden tasa etmeksizin ne yaşayabilir, ne de ölebilirim. Freud un kendini gizlemede başvurduğu bir başka taktik de görüşlerini hayali kişilerin ağzından dile getirmek. _Freud’un yaşadığı kayıplar annesini ve babasını kaybetme ve ölüme dair uzun vadeli korkular duymasına neden olmuştur. Dadısı aniden öldüğünde, Freud 2.5 yaşındaydı. Tüm bu yaşantılar ’ben kime aidim’ duygusunu geliştirmişti ve onu yalnızlığa itmişti. Kendisini terk edilmiş çocuk olarak görmüş, olasılıkla erken dönem çocukluk depresyonu geçirmişti. Baba iflas etti. Freud’ un üvey ağabeyleri de İngiltere’ye gittiler. Freud bu döneme ait ‘bütün varlığımı etkileyen önemli bir felaketti’ tanımını kullanmıştır. 3,5 yaşında Freud’da trenle seyahat etme korkusu ilk olarak baş gösterdi. Trenin onu almadan kalkacağından korkuyordu. Seyahat fobisi. _Babasının ölümünden ‘bir erkeğin hayatındaki en önemli olay, en büyük kayıp’ diye söz edecekti. Kendimi adeta köklerim sökülmüş gibi hissediyorum. Kendi kendini analiz etmesine Jacob’un ölümünün neden olduğunu ifade etmişti. Freud oldukça ciddi bir kaygı ve depresyondan mustaripti, özel semptomları da ölüm korkusu ve seyahat fobisiydi. Yaşamı boyunca etkisi altında kaldığı suçluluk duyguları içine girmişti. _Amelia, Freud’un oğlu Martin tarafından şöyle tanımlanmıştır. Çelik iradeli bir kadın, saldırgan, başkalarının hislerine duyarsız, kendi bildiğini okuyan biri. Freud babasını, hayatın silleleri karşısında hep bir çıkar yol bulunacağına inanan o iflah olmaz iyimsere benzetir. Çocuklukta bir babanın himayesine duyulan ihtiyaçtan daha kuvvetlisini düşünemiyorum’ diye yazmıştı. İki kültür arasında kalış Freud çocukluğundan beri bir kimlik ve varoluş krizi yaşar. Bu durum onun çelişkilerle dolu melankolik dünyasının da temelini oluşturur. Gerçek ben ile ideal ben çatışması yaşamı boyunca etkisini göstermiştir _Freud, hisleriniyse gayet sıkı kontrol ediyordu. Duygusal ilişkilerden uzak durmuştu. Son derece ‘ahlaklı, aşırı iffetli, kendini ifade etmeyen, sansürcü bir çocuktu. Freud biraz utangaçtı, kadınlardan da korkardı. Başka bir mektubunda Kadınların yanında kendimi tuhaf hissetmekten hiç kurtulamayacağım diye yazıyordu. Profesörü özlem duyduğu güçlü ve koruyucu babaya dönüşmüştü. Freud’un sonradan kendine malettiği delici bakışların bir modeli de Brücke’nin ‘korkunç mavi gözleriydi. _Breuer şu yorumda bulunacaktı: ‘Freud‘un zekası çok yükseklerde. Bir tavuğun bir şahine bakması gibi bakıyorum ona’ diyordu. Yüzeydeki çekingenliğimin altında son derece cüretkar ve korkusuz bir insan yattığını keşfetmiş. Breuer öğüt vermiyor, kendi yolunu bulması, eğilimlerini açığa çıkarması için Freud’u teşvik ediyordu. Breuer’le konuşmak, demişti Freud, ‘güneşte oturmak gibi. Işık ve sıcaklık yayıyor. Öyle güneşli bir insan ki bende ne görüyor da bana bu kadar düşünceli davranıyor bilemiyorum. Karşısındakini daima anlayan bir adam. Depresyonunu ve endişesini azaltacağına inandığı için kokain deneyleri yapmış. _Jean Martin Charcot(Şarko): Nörolojinin babası (Nevrozların Napolyon’u). Histeride ilk hipnozu kullanan kişidir. Sanatı klinikoanatomik yöntemin çok önemli bir aracı olarak düşündü. Charcot’ta dışardan görünen cazibenin ve görmüş geçirmişliğin altında demir yumruklu bir karakter vardı. Hırslı bir adam, kendinden üstün olanları kıskanır, davetini kabul etmeyenlere muazzam hınçlı davranır. Üniversitede tam bir despottur, hastalara karşı serttir. Bir bilim adamı olarak Charcot dehayla şarlatanın karışımıdır diye tarif etmişlerdir. Charcot, histerinin yumurtalıklarla değil, beyinle ilgili olduğunu kanıtladı. Aynı zamanda bu çırpınma, sıcak basma, felç ve diğer açıklanamayan semptomların geçmişte yaşanan durumlarla ilişkili olduğunu bir teoriye dönüştürdü. Hemen hemen aynı zamanda, bu korkunç durumun hipnoz ile tedavi edilebileceği fikrini ortaya attı. _Oğullarının üçüne de Freud un idolü ve yol göstericisi olan güçlü adamların isimleri verilmişti, üç kızının isimleri ise, ona fakir zamanlarında maddi destek veren ailelerin kadınlarından geliyordu _Kızları Anna, Martha’dan söz ederken şunları söylemişti.’ Annem babama inanırdı, psikanalize değil’. ___ _Nevrasteni: Sinir zafiyeti. Sinir sisteminin aşırı çalışma sonucu baş gösteren bitkinlik. _Ambivalens: Kararsızlık, ikili duygu. Zıt duyguların aynı anda oluşması. _Rekonstrüksiyon: Yeniden inşa tekniği. Mimarlıkta, cerrahide kullanılan bir terim. Restorasyonla ilintilidir. _Hipokondriya: Hastalık hastası _Temaruz – simulasyon - Benzetim (Sahtelik, taklit): Kişinin sorumluluktan kaçmak amacıyla var olan bir rahatsızlığını aşırı derecede abartması veya olmadığı halde bir rahatsızlığı varmış gibi göstermesi durumuna temaruz adı verilir. _Anestezi: Hissizlik. Bedenin tümünün ya da belli bir bölümünün ağrıya duyarsız hâle gelmesini sağlayan işlem _Stigma – Damgalama: Ayrımcılık, etiketleme, aşağılama, kurban edici yaklaşım, leke, utanç. İtibar kaybettirici, gözden düşürücü, hor görücü bir tavır veya negatif bir davranış sergilemek. Hayvanların ya da esirlerin ayırt edilebilmesi için vücutlarına yapılan işaretler. Stigmata, İsa'nın çarmıha gerilişi sırasında vücudunda oluşan yara ve lekelerin ve de acının verdiği duyarlığın ismidir. _Hemianestez: Görme alanının daralması _Güneşli bir insan. _Konuşma kürü ve baca temizliği onun terimleriydi _Yücekalplilik _Tinbilimsel çözümleme – Psikolojik. _Ekin (kültür) ___ _Tekinsizlik_(Uğursuzluk-Tabu)_ _Tekinsizlik yani uğursuzluk, bir zamanlar tanıdık olanın bastırma yoluyla benliğe yabancılaştırılması ve geri döndüğünde hissedilen korkunç duygu. Bilinçaltında gizli kalan şey, zamanla farklı kılıklarda ortaya çıkar. Örneğin: Hayaletler lanetli şatoyu terk etmemiş ölülerdir ve sürekli ev halkını rahatsız ederler. Simgesel olarak bastırılan duygular ile gömülen ölüler benzetilir ve tekrar tekrar geri dönüp kişiyi rahatsız ederler tıpkı hayaletli şatodaki gibi. _Freud’a göre, bastırılan geri döner ve geri döndüğünde hissedilen korkunç duygu, tekinsizliktir. Bu, dehşet veren bir ruh durumudur. Tekinsiz, bir zamanlar tanıdık olanın bastırma yoluyla benliğe yabancılaştırılması, bir nevi bilinçdışına gizlenmesi sonucu oluşur. Bilinçdışında gizli kalması gereken bu malzeme, sonraki bir zamanda, hatırlatıcı bir durumda tekrar ortaya çıkabilir. Tekinsiz, tanıdık olanın verdiği güven hissinden de çok uzaktır. İnsanoğlunun ‘aşmış olduğu’ ilkel inanışlarını yeniden canlandıran durumlar da tekinsizlik yaratırlar. Örneğin, cansız nesnelere canlılık atfetmek. Tekinsizlik hissi nesnenin niteliğinde değil, algılanışında oluşur. Bunu oluşturan iki kavram vardır. bunlardan biri "belirsizlik-yabancılık-ait hissetmeme"'dir. Bir diğeri ise bilinçaltında bastırılanların geri dönmesiyle yüzeye çıkan korku ve kaygıdır _Tekinsizliğe örnek: Bir ölü niçin hortlar? Niçin bir ev perilidir? “Evin Bilinçdışı” isimli kitapta Eiguer, perili ev mitinden bahsedilir. Hayaletler, o evi terk edememiş ölülerdir. Çünkü ya zamansız ya da şüpheli biçimlerde ölmüşlerdir. Kapanmamış bir hesap, geri dönülerek hâlledilmesi gereken bir mesele kalmıştır. Evlerini terk etmeyen hayaletler istedikleri onarın gerçekleşene kadar tekrar tekrar geri gelirler ve ev halkını rahatsız ederler. ‘Gömülen’ yani ‘bastırılan’ yaşantıların, tekrar tekrar geri döndüğü ve kişiyi rahat bırakmadığı durumlarda olduğu gibi…) _Fare Adam_ (Saplantı Nevrozu Üzerine)_ _Askerken, uzakdoguda esirlere yapılan; donlarına fare koyup, farelerin anüsü kemirmesi seklindeki bir iskenceyi duyup, sıcamayan ve psikiyatriste müracaat eden erkek hasta… _Fare adamin Freud'a gelme sebebi, babasinin ve sevdigi kadinin ölmesinden delice korkmak ve boynunu usturayla kesip intihar etmek istemekti. Fare adam ismini de, rüyasinda gördügü tuvaletin icindeki onlarca fare ve bu farelerin anusten iceri girmeleri korkusundan dolayi freud ona vermistir. Terapi sonucunda adamcagizin asil derdinin bilincalti babasindan intikam almak ve onu öldürmek istemek oldugunu ortaya cikartan freud, buna sebep olarak adamin babanin kendi cinsel zevkini yasaklamak istedigini düsünmesini bulmustur ama adam babanin ölmesini istedigi icin kendisini suclu hissetmekte ve ceza olarak kendisine usturayla zarar vermektedir. _Fare cezası öyküsü, onun erkenden baskılanmış bencil ve cinsel suçluluk itkilerinin ateşini körüklemişti. Ama sıçanlar keskin dişli, açgözlü ve pis olup da cezasız kalamazlar. İnsanlar tarafından acımasızca kovalanır ve hastanın sıklıkla dehşet içinde gözlemlediği gibi bağışlanmaksızın öldürülürler. Sıçanda “kendisinin canlı bir benzerini” bulduğu söylenebilirdi. _On iki yaşındayken bir kıza aşık olmuş fakat kız ona ilgi göstermemiştir. Bunun üzerine hasta, başına olumsuz bir olay gelirse kızın onu seveceğine inanır. Zihninde olumsuz olaya örnek olarak ise babasının ölümü vardır. Bu düşünce ile paralellik gösteren başka bir düşünceye, babasının ölümünden altı ay önce ikinci kez kapılmıştır. O dönem, maddi engellerden dolayı aşık olduğu kadınla evlenememektedir ve “babasının ölümünün kendisini evlenebilecek kadar zengin yapacağı” düşüncesi aklına gelir. _Kurt Adam_ _Kurt Adam öyküsü Freud'un en uzun, en karmaşık ve en ünlü olgu öyküsüdür. Çocukluğunda kurtlara karşı histerik bir korkusu ve dinsel saplantıları olan zengin ve genç bir Rus hasta Freud tarafından dörtbuçuk yıl süreyle sağaltılmıştır. _Schreber vakası: Nevrotik bir vaka _Schreber aslında çok saygın bir doktor, zeki, kültürlü ve hoş sohbet biri. Uzun zamandır devam eden güzel de bir evliliği var. Dışarıdan bakıldığında olağanüstü bir durum yok tabii ama işte olaylar öyle değil. Schreber tanrı'nın onu seçilmiş insan olarak yarattığını ve verdiği görevleri yerine getirmek için bir kadına dönüşmesi gerektiğine inanıyor. _Otto Rank_ (1884-1939) Viyana. _Yoksul bir Yahudi ailenin oğluydu. Freud’un Düşlerin Yorumu yapıtından etkilenerek, sanatsal yaratıcılığı psikanalitik ilkelerle açıkladığı (Sanatçı) yazdı. Metni okuyan Adler aracılığıyla tanıştığı Freud’un evindeki ünlü Çarşamba toplantılarına katılmaya başladı, Jung ve Adler’e karşı Freud’un görüşlerini savundu. Doğum travması yaşadığını iddia eder. İnsanlar, nevrotik hale gelmemişse, doğum travmasını çeşitli şekillerde bastırırlar. Rank, Doğum Travması’nda Freud’un libido odaklı yaklaşımının odağını değiştirir ve her nevrozun doğumla başladığını iddia eder. “Doğduğumdan beri zayıf ve çürüğüm ben…” diye bahseder. Lise diploması almaya ikna eden Freud’un deyişiyle Rank, “alışılmışın dışında bir kavrayış” sahibidir. En başta mitolojinin psikolojideki öneminden ve genel teorilerden bahseder. Sonrasında, ele aldığı kahraman mitlerini anlatır. Çocuklukta anne babanın yüceltilip babanın en güçlü erkek, annenin en güzel kadın olarak hayal edilmesi mitlerde karşılığını üst sınıf ailede (genellikle kraliyette) doğan çocukla kendini gösterir. Çocuğun bu fanteziden kopuşu ise gerçekle yüzleşerek olur. Çocuk bu sefer de babayla mücadeleyi girip saf dışı bıraktıktan sonra anneyi kazanma derdine düşer. Bunun mitlerdeki karşılığı “babanın başına gelen lanet” olur. Sepet, sandal, kutu vb cisimler, Rank’a göre rahimi simgeler. Suya bırakılma ise doğumun simgesidir. Çocuktan bir şekilde kurtulan aile, çocuğu genellikle öldü sanır; ancak mitlerde kahramanlar birileri aracılığıyla alt sınıftan ailelere (çiftçiler, balıkçılar vs) gider. Bu da Rank’a göre, aileye dönüşün simgesidir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.