Marksizm' e göre, geçici bir "proletarya diktatörlüğü" aşamasından sonra, devlet yavaş yavaş yok olacak ve bireylerin üzerindeki -devletten kaynaklanan-baskılar da ortadan kalkacağı için, gerçek bir özgürlük ortamı doğmuş olacaktı.
Oysa bu konudaki en eski örneğe bakınca, çok farklı bir gelişim çizgisiyle karşılaşıyoruz. 1917 Rus Devrimi'nden sonra, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet düzeni kaldırıldı, ama tam anlamıyla sınıfsız bir toplum ortaya çıkmadığı gibi, devlet de giderek yok olacağına, daha etkin ve güçlü bir duruma geldi. "Proletarya diktatörlüğü" Lenin zamanında tek partinin diktatörlüğüne, Stalin döneminde de tek kişinin diktatörlüğüne dönüştü. Tarihin hiçbir döneminde rastlanmadığı kadar müdahaleci bir devlet modeli oluştu. Milovan Cilas'ın deyimiyle, ayrıcalıklı bir yönetici "yeni sınıf" ortaya çıkh ve işçi sınıfını temsil ettiğini öne süren bu küçük azınlığın ayrıcalıklarının sürmesi için baskıa bir devlet gücünün varlığı zorunlu hale geldi.