Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Uyanmanız için ne kadar çok tiksinti biriktirmemiz gerekiyor? _Nerede tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet - geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?" _Zengin adam evine Filozof Diogenes’i davet etti ve sakın yerlere tükürme dedi. Canı tükürmek isteyen Diogenes, adamın suratına tükürdü ve ona, bulduğu tek pis yerin orası olduğunu haykırdı. _Yamyam olmak isterdim, politikacıları parçalayarak yeme zevkinden çok, onları kusma zevkini tatmak için. _Sanat, bir şeye hizmet ettiği zaman soysuzlaşır. "Misyon" ezgiyi soluksuz bırakır. _Dünyaya getirmek istemediğim çocuklar, bana borçlu oldukları mutluluğu bir bilseler. _Havailik bir sanattır. O olmasa aşın hassas yalnızlıklarımız, ötekiler için ne cehennemdir! _Zayıflıklarınız kararlarınıza üstün gelirse düşünmek boş iş olur. _Gercek yurtsever, ulkesindeki insanlarin buyuk cogunlugunun olmesini isteyendir. -Bana güvenmemeliydiniz. Kim söyler bu sözü? Tanrı ya da ipsizin teki. _Her saplantı kendi aşınlıklarıyla kendini ortadan kaldırır. _İktidar şeytanidir. Hükmetmek bir zevk olduğu için kendi isteğiyle iktidardan feragat eden hiçbir diktatör yoktur. Şeytan, iktidar hırsı olan bir melekti sadece. _Varoluşun ta kendisidir bu hiçlik; her şeydir. _Her tarafta vaaz veren solucanlar var ve bu İlkesizlerin sadece kaprisleri ve çıkarlan var. Kötülüklerin nedeni budur ve onlara inanan saflar... Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük biraz daha artar. Çöpçüsünden züppesine kadar herkes, mutluluk reçeteleri dağıtır; hepsi, herkesin adımlarına yön vermek ister: (Anti peygamber) _Yeryüzünde parıldayan, ilginç diye tarif ettiğimiz her şey sarhoşluğun ya da cahilliğin bir meyvesidir. _Gömlek değiştirir gibi ümitsizlik değiştirdim. Arzularımın cenaze törenlerine bulaşmaktan yorgun düştüm. Ölmeden cehenneme girmiş azılı bir ateistim. _Ergenlikten hiçbir zaman çıkamadı. _Hayatla dolup taştıgı için, şeytan'ın hiçbir sunagı yoktur: insan kendini şeytan'da çok fazla buldugu için ona tapmaz; ondan bilerek nefret eder, "kendinden yüz çevirir" ve tanrı'nın yoksul vasıflarını ayakta tutar ama şeytan bundan şikayetçi degildir. _Herkes kendinin sanatçısıdır. _Dinlerin tarihi en kanlı tiranlıkların tarihinden daha kanlıdır. _Deniz manzarası buda’nın öğretisinden daha etkileyicidir. _Delileri çoğaltmak istiyorsanız, küfrü yasaklayın. _Aşka, tutkuya, topluma sırt çevirenlerden kendinizi sakınınız. Vazgeçmiş olmanın intikamını alacaklardır. _En büyük zalimler kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar. _Kayıtsızlık sonsuz güç verir. _İnsan, başarısız bir proje idi. Tanrının inadı neden? _Hayat, Tanrı’nın bir takma adı mı? _Kendi başına yalnız kalabilen tek bir kişi yoktur. Günümüzdeki felaketlerin nedeni budur. Kendi başına yaşaması gereken herkes alelacele televizyonu ya da radyoyu açıyor. Hükümetin biri televizyonu ortadan kaldırsa, sanırım insanlar sokaklarda birbirini öldürürdü, çünkü sessizlik onları dehşete düşürürdü. _Yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil. İnsanlar arasında acı çekendir. Kendi çölünü peşi sıra panayırlarda sürükleyen ve mütebessim cüzzamlık, tamiri imkansızlık komedyenliği sergileyendir. Eski zamanlardaki büyük yalnızlar mutluydular, ikiyüzlülüğü bilmiyorlardı, gizleyecek bir şeyleri yoktu. Bir tek kendi yalnızlıklarıyla söyleşiyorlardı. _Afrikada hayvan bilimci gorillerin saatlerce hiçbir şey yapmadan aylak duruşlarına şaşırır. Yoksa can sıkıntısı nedir bilmiyorlar mı? Hayvanlar tekdüzelikten kaçmak şöyle dursun, onu ararlar; en çok korktukları şey o tek düzeliğin bozulmasıdır çünkü yerini korku alır ki o da her türlü aşırı meşguliyetin nedenidir. Eylemsizlik tanrısaldır ama insanın başkaldırdığı şey de budur. Doğada, sadece insan tekdüzeliğe katlanamaz; sadece insan, ne pahasına olursa olsun, her ne olursa olsun bir şey olmasını ister. Bununla da atasına layık olmadığını gösterir. Yenilik ihtiyacı yolunu şaşırmış bir gorilin ihtiyacıdır.' _Deliliğe ancak gevezelerle suskunlar ulaşabilir: Bütün sırlarını boşaltmış olanlar ve fazla biriktirmiş olanlar. _Ne zaman inançlı birine rastlasam; ruhunun hangi kusuru, hangi deliliğidir ona bu inançları kazandıran? Diye sorarım kendime _Hitler kadar bugün bizi etkileyen, sempati uyandıran ve hayranlık bırakan başka bir politikacı lider göremiyorum! _İnsan türü ancak kendini mahvedene hayran olur. _Sonunda hep son düşmanıma benzediğimi gördükten sonra kimseyi eleştirmemeye karar verdim. _Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük biraz daha artar. Her insan, kendinin bir şey önereceği anı bekler: ne önerdiği önemli değildir. Bir sesi vardır ya, o yeter. Ne sağır ne dilsiz olmanın bedelini pahalıya öderiz.. _Ölüm, yaşamı tutkuyla sevmiş olanlar için anlamlıdır ancak. _Schopenhauer, ölüleri tekrar yaşama davet etsek, onların bunu reddedeceklerini savunur. bana kalırsa, tam tersine, ikinci kez çok daha büyük bir zevkle ölürler. _Bilinç dikenden çok daha fazlasıdır,o ete saplanıp kalmış hançer gibidir. _Tanrı, sadece kendine eklenen sıfatlarla yaşar; ilahiyatın varoluş nedeni budur. _Nuh geleceği görseydi, hiç şüphesiz gemisini batırırdı. _Bitki olmak ne hoşuma giderdi, bir dışkının başında dikilmem gerekse dahi! _Kötümser, kendine her gün başka var olma nedenleri icat etmek zorundadır: bir hayatın "anlamı" kurbanıdır. _İnsanlarla düşüp kalktıkça düşüncelerimiz kararır; ve bunları aydınlığa kavuşturmak için yalnızlığımıza döndüğümüzde, düşürdükleri gölgeyi buluruz. _Her düşünce bastırılmış bir duygudan kaynaklanır. _Bütün devrimler tiranlara karşı oldu ama hiçbiri tiranlığa karşı olmadı. Halbuki gözlerin işlevi görmek değil ağlamaktır; gerçekten görmek için de gözlerimizi kapatmamız gerekir. _Başkasına kıymamak için her birimiz kendimize mutsuzluğu seçeriz. Mutsuz olmak, mutsuz etmekten bin kat daha iyidir.’ _Dibe vurana onu dipte nelerin beklediğini anlatır ve "boğul" der. Oysaki biz yüzme öğrenmek istiyoruz. _Cennet: insan yokluğu. _Ben arzuları kurumuş bir çölüm. _Fransızlarla görüşe görüşe insan nazik bir şekilde mutsuz olmayı öğrenir. _Avrupa karanlığa gömülse, Fransa mezarında güle oynaya yatar. _Başkalarının omuzlarını basarak yükselen bir insan, aşağıdakilerden daha az özgürdü. Selameti pahasına onlara değer verir. _Hiççilik insanı duyum inancına zorlar. Hiçbir şeye inanmadığımız zaman duyular imanlaşmaya başlar. _En büyük sanat kendinden üçüncü şahıs olarak bahsetmeyi bilmektir. _Hastalığın gizli arzusu herkesin hasta olması; _Neden intihar etmiyorum? Çünkü ölüm de hayat kadar midemi bulandırıyor. _Aşkın hayatta yeri yoktur: bundan dolayı kadınların parfümünde mezar çelenklerinin ölü kokusu vardır _Her birimiz en gizli arzuyu itiraf etse, herkes “övülmek istiyorum” derdi. _Sıkıntı, zamanın yankısıdır. Boşluğun açığa çıkmasıdır, sıkılmayan insan dünyanın var olmadan önceki zamanlarında kalmış ahı gitmiş vahı kalmış biridir. _Evren, sara hastalığına tutulmuş bir geometri. Rüzgar, havanın çılgınlığı! Müzik, sessizliğin çılgınlığı! _Kanatlarını yitirmiş melek, ister kıllarını yitirmiş maymun… _Fransa'da bulaşıcı olan tek şey zihin açıklığıdır; aldanmaktan, ne olursa olsun bir şeye kurban olmaktan nefret etmedir _Cehennem bile bir sığınaktır. _Gerçekliğe dua edilmez: Kesin, tapınma nesnesi değildir. _Pazar öğleden sonraları uzasaydı insanlık nereye varırdı? her saniyeyi dayanılmaz bir azaba çevirirdi. Yenecek tırnaklar, kilometrelerce tırnak. Artık akmayan bu zaman başka türlü nasıl öldürülür? _Bazen bir şey içinde kendimizi unutmayı başarırız; ama dünya içinde kendimizi nasıl unutabiliriz? Bu olanaksızlık o acının tanımıdır. Varolma'nın da tek bir anlamı vardır: Acısına gömülmek. _Dünya hayatın önünde pes ederek hiçliğe karşı kusur işlemiştir. _Kuvvetimizi, unuttuklarımızdan ve algı yetersizliğimizden alırız. _Hayattaki gayem çalışmadan yaşamımı bitirebilmekti. Kırkıma dek öğrenci kalarak az kalsın bunu başaracaktım ama 40 yaşındayken okulla ilişiğimi kestiler. _Yirmi yaşımdayken, gecenin üçünde evden çıkan ve şehirde öylece dolanan bir oğlu olduğu için annem elbette ki ümitsiz bir durumdaydı. Hiçbir şey yapmayan ve okuyan bir oğlu olduğu için ama bunun hiçbir anlamı yoktu: kısacası tam bir başarısızlık örneğiydim. Çok şey vaat etmiş ve hiçbir vaadini yerine getirmemiş bir tiptim. Dolayısıyla, yirmi yaşındaydım ve evde annemle benden başka kimse yoktu. Saat öğleden sonra ikiydi; hep saati belirtiyorum çünkü hayatın olağanüstü anlarında saat önemlidir, hatırlıyorum, kendimi kanepenin üzerine attım ve 'artık dayanamıyorum!' dedim ve bir ortodoks papazının eşi olan annem, bana şöyle dedi: "böyle olacağını bilseydim kürtaj yaptırırdım!" söylemem gerekir ki bu sözler, beni bunalıma sokmak yerine, bir kurtuluş gibi oldu. Bana iyi gelmişti çünkü hakikaten sadece bir kaza olduğumu anladım. Hayatımı ciddiye almak gerekmiyordu. Kurtarıcı bir sözdü bu. _Emil Cioran 1900-95 rumen. Sistemli bir düşünceye değil, parçalı düşünceye sahiptir. ‘Parçalar halindeki bir düşünce, tecrübenizin tüm yönlerini yansıtır. ___________ _Slavoj Zizek_ _Yamuk Bakmak, (Popüler Kültürden Jacques Lacan’a Giriş)_ _Ne zaman bir nesne yok edilmeye çalışılsa libidinal etkisi artar. Yahudiler ne kadar yok edilir, tehditleri de o oranda artar. Ona karşı ne kadar savaşırsak, üzerimizdeki gücü o kadar artar. _Bir şeye dosdoğru bakarsak, onu gerçekte olduğu gibi görürüz, halbuki arzu ve endişelerimizin karıştırdığı bakış (yamuk bakış) bize, bulanık bir görüntü verir. Endişelendiğimiz zaman, küçük bir güçlük dev boyutlara ulaşır, mesele bize gerçekte olduğundan çok daha beter görünür. Tam tersi bir ilişki de söz konusudur: Bir şeye dosdoğru bakarsak, şekilsiz bir noktadan başka bir şey göremeyiz, nesne, ona ancak belli bir açıdan, şahsi bir bakışla baktığımız takdirde açık seçik özellikler kazanır. A nesnesi, sadece arzu tarafından çarpıtılmış bir bakışla algılanabilen bir nesne, nesnel bir bakış için var olmayan bir nesnedir. _Shakespearein, paranın her şeyi karşıtına dönüştüren, bir sakata ayak veren, bir hilkat garibesini yakışıklı bir adam haline getiren paradoksal gücüne karşı duyarlılığı buradan gelir. (Atinalı Timondan Marxın alıntıladığı dizelerdir) _ Marxın, artı değer kavramını, model almakta: Artı-keyif de şeyleri tersine dönüştürmeyi, genellikle gayet hoş olarak görülen şeyi iğrençleştirmeyi, genellikle iğrenç bir eylem olarak görülen şeyleri de (işkence yapmayı, vb.) fena halde cazip kılmayı sağlayan o paradoksal güce sahiptir. _Gerçeği gerçeklikten ayıran bariyer, bir delilik alameti olmak şöyle dursun, asgari bir normalliğin önkoşuludur: _Kant: Evlilik, karşı cinsten iki yetişkin şahıs arasında cinsel organlarını karşılıklı olarak kullanma konusunda yapılan bir sözleşmedir. _Bu kitapta Lacanın en yüce teorik motifleri çağdaş kitle kültürünün numunelik örnekleri yoluyla okunuyor: Lacana kendi ünlü formülü Kantın eriğini Sadeci sapıklık açısından yorumlayışını uyguluyoruz. _1-Gerçeklik Ne Kadar Gerçektir? Brecht’in Üç Kuruşluk Operasında:> Şansın peşinden fazla ateşli koşma, zira onu sollayabilirsin, o zaman da şans arkanda kalır. Aşil ve kaplumbağa paradoksu, özne ile arzusunun hiçbir zaman yakalanamayacak olan nesne-nedeni arasındaki ilişkiyi sahnelemektedir. _Lacan: Dürtünün hedefi, tatmin edilmek değil, amaçtır. Hedef, varış yeridir, oysa amaç yolun kendisidir. Sisyphos’un paradoksu da burada yatar. _Fantezide Hedef ve Amaç_ Fantezi öznenin arzusunu gerçekleştiren bir senaryo olarak tasarlanır. Fanteziyle arzulamayı öğreniriz. Arzu, inşa edilmesi gereken bir şeydir. *__Robert Sheckleyin Dünyalar Deposu hikayesi: Bay Wayne, şehrin terk edilmiş bir köşesinde, harap bir kulübede tek başına oturan yaşlı ve esrarengiz Tompkinsi ziyaret eder. Söylentiye göre Tompkins özel bir ilaç sayesinde, insanları bütün arzularının gerçekleştiği paralel bir boyuta taşıyabilmektedir. Wayne tereddüttedir, Tompkins de ona acele etmeyip karar vermeden önce her şeyi iyice bir düşünmesini tavsiye eder. Wayne eve dönerken sürekli bu konuyu düşünür; ama evde karısı ve oğlu onu beklemektedir. Kısa sürede kendini aile hayatının sevinçlerine ve küçük dertlerine kaptırır. Her zaman yapılması gereken bir şey, gitmesine engel olan, ziyaretini ertelemesine neden olan bir aile meselesi çıkar önüne. Önce karısıyla bir yıldönümü toplantısına gitmesi gerekir; sonra oğlunun okulda bazı sıkıntıları olur, yazın tatil zamanıdır ve oğluyla tekne gezintisine çıkmaya söz vermiitir; sonbaharla birlikte yeni meşgaleler çıkar. Bütün yıl böyle geçer ama aklının bir yerlerinde Tompkinsi eninde sonunda kesinlikle ziyaret edeceğinin hep farkındadır. Birden kulübede Tompkinsin yanında uyanıp onun müşfik bir sesle sorduğu şu soruyu duyana kadar: Ee, şimdi nasılsın? Memnun oldun mu? Wayne, şaşkın, kafası karışm bir halde evet, evet, tabii… Oradan ayrılır; çevredeki çürüyen yıkıntılar arasından hızla geçer, akşamki patates tayınını kaçırmama telaşına düşmüştür. Sıçan sürülerinin deliklerinden çıkarak nükleer savaş artığı yeryüzünde egemenliklerini ilan ettikleri vakitler olan karanlık basmadan yeraltındaki sığınağına varır.__ Okurunun kaçınılmaz olarak düştüğü tuzak, arzunun paradoksunu oluşturan tuzaktır: Şeyin kendisinin ertelenmesini zaten şeyin kendisi olan şeyle karıştırırız, arzuya özgü arama ve kararsızlığı aslında arzunun gerçekleştirilmesi ile karıştırırız. Yani arzunun gerçekleştirilmesi, karşılanması, tamamen tatmin edilmesi değildir, daha çok arzunun kendisinin yeniden üretilmesiyle örtüşür. _Hiçbir Şey‘den Nasıl Bir Şey Çıkar? Patricia Highsmithin Karanlık perili ev hikayesi, erkeklere arzularını ve anılarını yansıtabilecekleri boş bir mekân işlevini görüyordu; genç mühendis karanlık evin eski bir harabeden başka bir şey olmadığını alenen söyleyerek, onların fantezi mekânını sıradanlığa indirgemiş oluyordu. Gerçeklik ile fantezi mekân arasındaki farkı hükümsüzleştirmiş, adamlar arzularını dile getirebilecekleri bir yerden yoksun bırakmış oluyordu. Adamlar dehşete kapılır; mühendise saldırır ve mühendis ölür. Adamlar niye bu kadar dehşete kapılırlar?_ Bardaki adamların, arzu nesnesinin büyüleyici hatlarını seçebilen bakışları, düpedüz, hiçliği görebilen bakıştır. _Vitrindeki kadın resmini çok beğenir ve resim bir süre sonra canlanır. Onunla ilişkiye girer ve kavga ederek onu öldürür. Tutuklanacağını anlayınca zehir içer ve uyur. Uyanınca bunların rüya olduğunu anlar. Mesaj: bilinçaltımızda hepimiz katiliz. Kelebek miydim rüyasıyla yorumlarsak. Adam, katil olduğunu düşünen kibar bir burjuva değil, burjuva olduğunu düşünen bir katildir._ _Lacana göre endişeyi doğuran şey, nesnenin eksikliği değil, nesneye fazla yaklaşmamız ve böylece eksiğin kendisini kaybetmemiz tehlikesidir. Endişe arzunun ortadan kalkmasıyla oluşur. _Adamın birisi işinden hayatından bunalıp başka bir şeyre kaçar ve orada da benzer şeyler yapar. Adamın yaşadığı kopuş zahmete değmez; olmayacak şeylerin peşinde koşmak yerine, kısmetimize razı olmayı ve günlük hayatımızın küçük ayrıntılarından haz almayı öğrenmemiz gerekir. Adamın hayatını değiştirmeye iten aldatıcı sahteliktir. _Sıradan günlük gerçekliğimizin, kibar insanlar rollerimizi oynadığımız toplumsal evrenin gerçekliğinin, belli bir bastırmaya, arzumuzun gerçeğini gözden kaçırmaya dayalı bir yanılsama olduğu ortaya çıkar. Demek ki bu toplumsal gerçeklik, gerçeğin müdahalesiyle her an parçalanabilecek kırılgan, simgesel bir örümcek ağından başka bir şey değildir. _Ötekinin Ötekisi paranoyanın Ötekisidir: Biz farkında olmadan bizim ağzımızdan konuşan, düşüncelerimizi kontrol eden, kendiliğinden ortaya çıkıyormuş gibi görünen şakalar yoluyla bizi manipule eden, dünyamızın onun fantezi yaratımı olduğu sanatçı. _Yaşayan Ölülerin Dönüşü_Terminatör arzudan yoksun dürtünün cisimleşmiş Halidir_ Çağdaş kitle kültürünün temel fantezisi, yaşayan ölülerin dönüşü fantezisidir: Ölü kalmak istemeyip yaşayanları tehdit etmek üzere sürekli geri dönen bir kişi fantezisi. Ölüler niye geri dönerler? ölüler bazı ödenmemiş simgesel borçları ödetmek üzere geri dönmektedirler. _Yıllar önce, kız kardeş, adamın doğum günü kutlaması sırasında durmadan tekrar ettiği “Baba pastasını istiyor!” talebine karşılık kafasına vurarak onu öldürmüştür. Birdenbire, evin arkasındaki aile mezarlığından garip bir ses duyulur; ölü baba mezarından çıkar, cani kız kardeşi öldürür, karısının kafasını kesip bir tepsiye koyar, kremayla kaplar, mumlarla süsler ve memnuniyetle, Baba pastasını aldı! Diye mırıldanır, adam ölmesine rağmen talep, karşılanana kadar ölmemiştir.{ _Totem ve tabuda, ölü babanın yaşayandan daha güçlü olduğu ortaya çıkar. Yanılsama, bütün kadınlara sahip olan ilk babanın var olduğu yanılsamasıdır; süperegonun baskısının, kurallar koyularak kesinlikle azaltılamayacağıdır._oedipus ve totem ve tabudaki babayı öldüren kardeşlerin birbiriyle zıtlığından bahsediyor çünkü oedipus anneyle ilişkisi için engel olan babayı öldürür, totemdeki ise farklı bir nedenden. __Demokrasiyi yolsuzluk, demagoji ve otorite zayıflığına yol açan bir sistem olarak görüp karalayanlara cevap olarak Churchill şöyle demişti: Demokrasinin mümkün bütün sistemlerin en kötüsü olduğu doğrudur; sorun, başka hiçbir sistemin ondan daha iyi olmayacak oluşudur paradoksu. _Freud paradoksu: Kadından hoşu yoktur; onla birlikte yaşamak imkânsızdır.
546 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.