Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Hayat = Istırap ve sefalet. _Göz kamaştırıcı şatolarında zenginlerin şatafatı bile, aslında hayatın özünden, mutsuzluk ve sefaletten kurtulmanın beyhude bir çabasından başka bir şey değildir. _Hayatın anlamı, aslında hiçbir anlamı olmadığı. Sanatın hayatı katlanabilir kıldığını; sanat ile kısa süreliğine dahi olsa, sonsuz bir çabalama ve arzu döngüsünden kaçabileceğimiz bir durak sağlayabiliriz. _Hayat, hiçliğin mutlu sükuneti içinde, boş yere bu sükuneti bozan bir olaydır. _Ne doymaz bir varlıktır insan! Ulaştığı her tatmin yeni bir arzunun tohumudur. Dolayısıyla onun ebediyen doyurulamaz arzularının sonu yoktur. _İnsan için hiç doğmamış olmak, güneşin kavurucu ışığını hiç görmemiş olmak en iyisi olurdu ama eğer doğmuşsa olabildiğince çabuk Hades'in, yerin altında huzur bulmalıdır. _Hayatın en büyük 3 saadetini, yani sağlık, gençlik ve özgürlüğü fark etmeyiz. Ne zaman ki kaybederiz ancak o zaman farkına varırız onların çünkü onlar da varlık değil yokluğun halidirler. _Bir insan binlerce yıllık yokluktan sonra buyuk bir şaşkınlıkla birdenbire var olduğunun farkına varır, kısa bir an icin tattığı varlıktan sonra, yine aynı uzunlukta bir yokluk durumuna geri doner. Zaman ki onunla her an elimizdeki her şey boş bir hicliğe donuşmektedir. Var olmuş olan artık var değildir; hiç var olmamış olan kadar vardır ancak. Fakat var olan her şey, bir sonraki anda coktan var olmuş kabul edilir. _Yalnızca her an değişip duran şimdiden ibaret olan ve şimdi sona eren bir hayatta mutluluk olmuş mutsuzluk olmuş hepsi birdir. _Erdemler iradenin nitelikleri olmalıdır. _Kıskanclık Sen ve Ben arasındaki duvarı daha da kalınlaştırıp sağlamlaştırır; Duygudaşlık ise onu inceltip gecirgen hale getirir. _Soylu bir yaradılış hemen kolaycacık talihinden şikayet etmez; tam tersine Hamlet'in Horatio'yu ovmek icin soyledikleri: sen her şeyi cektin, ama hic birini gostermedin. Shakespeaıe. _Cocuk babadan iradeyi, yani kişiliği; anadan aklı ya da zekayı alır. _İnsan hayatı bir tragedyanın niteliklerini sergiler ve biz kural olarak hayatın bir dizi duş kırıklığıyla dolu umuttan, boşa cıkmış emellerden, suya duşmuş tasarılardan, çok geç fark edilmiş yanlışlardan başka bir şey olmadığını ve şu kederli şiirin icinde barındırdığı hakikatin onun icin de gecerli olduğunu anlarız. _Zevklerin binlercesi bir acıyı telafi etmez. _Dünya bir tasavvurdur yani o, akılda tasavvur edildiğinden başka bir şekilde düşünülemez. _Her tatmin edilmiş arzu bir yenisini doğurur. Arzular sefalet ve ıstırap getirirler. _Nasıl ki butun bedenimizin sağlığını değil fakat sadece ayakkabının vurduğu kücük noktayı hissedersek, tıpkı bunun gibi mükemmelen yolunda giden bütün işlerimizi değil fakat sadece bizi üzüp rahatsız eden önemsiz, anlamsız, kucuk bir işi duşunuruz. Her vesileyle vurguladığım gibi, acının ıstırabın muspet tabiatına karşılık olarak, iyiliğin ve mutluluğun menfi tabiatı işte buna dayanır. Mutlu günlerin dikkatini mutsuz günlerimiz çeker. Zevkler arttıkça duyarlılığımız azalır. Hoş vakitler çabuk, sıkıcı vakitler geç geçer çünkü zamanın anlamı acıdadır. Zevk boştur. Zaman ancak can sıkıntısının cenderesi icinde kıvrananların başına bela kesilmez ve onları sık boğaz etmez. Cennette Utopia ulkesine olsaydık sıkıntıdan parlardık. _Mutluluk ve mutsuzluğun temeli yine de bedensel zevk veya acıdır. Bu temel cok sınırlıdır, yani sağlık, tokluk, yağmurdan soğuktan korunma, cinsel tatmin ya da bunların yokluğu. Dolayısıyla gercek bedensel zevk bakımından insanın hayvandan farklı veya ustun bir yanı yoktur. Hayvanlarda duyguları toplayıp biriktirecek guç yoktur. Hayvanların gıpta edilecek sukunetinin sebebi budur. Fakat insanlarda düşünce ile bir duyarlık genişlemesi ortaya cıkar. Bu umutsuzluğun derinliklerine ölüme sürükler. _Can sıkıntısı: Hayattaki tek amaçları keselerini doldurmaktan ibaret olup kafalarının icini olumune boş bırakan bir suru sefil yaratıkta goruruz bunu. Bir kafesteki kuşun ruh halidir hastalık. Zevkten değil, fakat sadece hiddetten öter o. Bilgi arttığı ölçüde ıstırabın da artar. _Hakiki bir keşiş saygıya fevkalade layık bir kimsedir fakat coğu durumda keşiş kukuletası bir maskeden ibarettir, maskeli balolardaki maskelerin arkasında ne kadar gercek varsa onun arkasında da o kadar gercek keşiş vardır. _Devenin iğne deliğinden gecmesi, zengin adamın Tanrı'nın Melekutuna girmesinden daha kolaydır. _İnsan: Fakat hayattan bana kalan nedir? Hayatım dolu olduğunda dert ve tasa; eğer boşsa can sıkıntısı. Dünya Ruhu: Biliyorum. -Hayatın değerinin tam da onun istenilmeye değer olmadığını öğretmesinde yattığını ona soylemeli miydim? _Hayatımızın tabloları kaba mozaiklerle yapılan resimlere benzer, ki yakından bakıldığında hicbir etkisi yoktur, guzelliklerinin anlaşılabilmesi icin belli bir bakış mesafesi gereklidir. Her zaman daha iyi şeylerin beklentisiyle yaşıyorsak eğer, aynı zamanda coğu kez gecmişte kalan şeyler icin pişmanlık ve ozlem de duyarız. Hayatın boşluğu ve değersizliği hissine kapılıveririz; Ki biz buna can sıkıntısı diyoruz. _Gecmişte ele gecen fırsatları değerlendirememekten oturu pişman olmak bir insan icin ne buyuk budalalıktır! Şimdi onlardan geriye elimizde ne kalacaktı? Bir hatıranın golgesi sadece. _İntihar_ Bu en yuksek amaca, yaşama arzusunun, yani iradenin inkarıyla ulaşılır. _Hayat her ne pahasına olursa olsun uzatılacak kadar arzulanabilir bir şey değildir. Kim olursanız olun, eninde sonunda öleceksiniz, hatta hayatınız alçakça hareketler ve suçlarla dolu olsa bile. Müşkül vaziyetteki bir ruh için çarelerin en başta geleni tabiatın insana bahşettiği saadetler içerisinde ölüm fırsatından daha büyüğünün olmadığı hissidir; ve onun en iyisi herkesin ondan kendi istediği şekilde yararlanabilmesidir. _ Massilia ve Keos adasında hayatına son vermek icin gecerli nedenler sunabilecek olanlara kent yargıcı tarafından bir baldıran kasesi sunulurdu. Ve eski zamanların kahramanlarının ve bilge adamlarının coğu, hayatlarını kendi ozgur iradeleriyle sona erdirmişlerdir. Doğrudur, Aristoteles "İntihar şahsa karşı olmasa bile devlete karşı bir suctur," der (["Tanrı için bile her şey mümkün değildir; çünkü eğer istemiş olsaydı kendi ölümü hakkında bir karar veremezdi; **. ***{“İyi insan talihsizlikleri tahammül edilemeyecek kadar büyüdüğünde hayatı terk eder; kötü insan da ziyadesiyle müreffeh ve muzaffer anında. "). Hinduların intihara coğu kez dini bir eylem olarak baktıkları, soz gelimi dulların kendilerini Jagannatha'nın arabasının tekerlekleri altına veya Ganj'daki timsahlara, ya da tapınaklardaki kutsal sarnıclara vs. atarak kurban etmeleri de yine pek iyi bilinen bir gercektir. Oysa intiharla esas itibariyle hayatın ıstıraplarından değil zevklerinden kacmaya dayanan boyle bir inkar şurada dursun, bu irade en ust derecede olumlanmış olur. Kural olarak hayatın korkuları olumun saldığı urpertilerden ağır basar basmaz bir insanın kendi arzusuyla hayatına son verdiği gorulur. _Ki m olursa olsun, her ne zaman bir insanla ilişki kurarsan, onun hakkında vakar ve kıymetine göre nesnel bir değerlendirme cabası icerisinde olma. Onun iradesinin kötülüğünü, anlayışının sınırlılığını veya fikirlerinin tersliğini nazarı itibara alma; cunku ilki seni kolaylıkla nefrete, İkincisi küçümsemeye götürür. Tam tersine dikkatini sadece onun ıstırapları, ihtiyacları, endişeleri ve acıları uzerine yoğunlaştır. O vakit her zaman onunla akrabalığını hissedecek; onun duygularını paylaşacaksın. _Mantıkla beslenmeyen şey mantıkla yönetilemez. _200 ahmak, bir akıllı adam etmez. _Medeni dünyamız şövalyelerle, askerlerle, eğitimli insanlarla, avukatlarla, rahiplerle, filozoflarla ve bilmediğimiz başkalarıyla karşılaştığımız büyük bir maskeli balodan başka nedir ki? Bir insanın hayata adım atar atmaz kendisini içinde bulacağı maskeli balo hakkında haberdar edilmesi son derece önemlidir. _ Bilincimiz ruhun sadece yüzeyi ki yerkürenin sadece yüzeyini bildiğimiz gibi onun da içini değil, sadece kabuğunu biliyoruz. _İnsan, büyük bir hayretle, binlerce yıllık var olmayıştan sonra birdenbire var olduğunu görür; bir süre yaşar; ve sonra yeniden yok olması gereken aynı oranda uzun zaman gelir. _Dinler ateşböcekleri gibidir. Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak. _Nasıl gemide giderken ilerlememiz kıyıdaki nesnelerin geri çekilmesiyle, dolayısıyla da küçülmesiyle kendini belli ediyorsa, ihtiyarlamamız da büyük yaşlardaki insanların bize genç görünmeleriyle kendini belli eder. _Büyük acılar daha önemsizlerinin hissedilmesini engeller ve tersine, büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir. _Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor _Gençliğin bakış açısından bakıldığında hayat sonsuz derecede uzun bir yolculuktur: yaşlılıktan bakınca çok kısa bir geçmiş. _Gerçekte vahşi ve korkunç bir hayvandan başka bir şey değildir insan. Biz, onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ki uygarlık dediğimiz şey de budur. Bu yüzden de arada bir gerçek tabiatı ortaya çıkarsa dehşete kapılıyoruz _Her insan kendi görüş sahasının sınırlarını dünyanın sınırları olarak kabul eder. Görüş, etki ve temas alanımız ne kadar darsa, o kadar mutluyuzdur. Bunlar ne kadar genişlerse, o kadar ıstırap çeker, ürkeriz. Çünkü bu alanla birlikte kaygılar, arzular ve korkular da çoğalır ve büyür. _Faydalı insanları, deha sahibi insanlarla mukayese etmek, tuğlaları elmaslarla mukayese etmek gibidir. _İyi bir aşçının eski bir ayakkabıdan bile lezzetli bir yemek çıkarabileceği söylenir; benzer şekilde iyi bir yazar da en yavan konuyu ilgi çekici ve eğlendirici hale getirebilir. _Birisi sizin için gerçekten çok değerliyse, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizleyin. _Akıllı olan, sohbet sırasında ne hakkında konuştuğundan ziyade kiminle konuştuğunu düşünerek hareket edecektir. _Aşk sadece türün hayatta kalması, soyunu devam ettirmesi ihtiyacıdır. Âşık olan herkes sonunda zevke ulaştıktan sonra olağandışı bir düş kırıklığı yaşayacaktır. _Yaşam ölümden alınan bir borç, uyku da bu borcun günlük faizi olarak görülmelidir. _Yazarlar; meteorlar, gezegenler ve sabit yıldızlar olarak sınıflandırılabilirler _Arzu edilen şeyi elde etmek, onun ne kadar nafile olduğunu keşfetmektir. _Tek tanrılı toplumlarda ateizm ahlak yoksunluğu ile eş anlamlı olmuştur _Erkekler hayatlarının yarısında zamparadırlar, yarısında boynuzlu. _Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar. Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: “Bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?” _Felsefe yüksek bir dağ yoludur. Issız bir yoldur ve yukarı çıktıkca daha da ıssızlaşır. Bu yolu her kim izlerse hiç korkmamalı, her şeyi geride bırakmalı ve kış karında güvenle ilerlemelidir. Kısa süre içinde altındaki dünyayı görür; kumsalları ve bataklıkları gözünün önünden kaybolur, düzgün olmayan noktaları düzelir, yırtıcı sesleri artık kulağına ulaşmaz ve yuvarlaklığını da görür. Kendisi her zaman saf ve serin dağ havasındadır ve güneşi görür, oysa aşağıdakı herkes gecenin karanlığıyla kuşatılmıştır. _Hıristiyanlığa Papa’dan daha az inanan kimse olmadığı gibi. _Istıraptan kurtulma, istemenin susturulmasıyla sağlanabilir. _Kant tüm zamanların en büyük düşünürü, hegele tüm zamanların en büyük şarlatanıdır. _İnsanın bu dünyada yalnızlık ya da bayağılıktan birisini seçmekten başka şansı yoktur. _İnsanlarla uğraşmada üstünlüğe ulaşmanın tek yolu onlardan bağımsız olduğunuzu göstermenizdir. _En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, _İnsan varoluşu bir tür hata olmalı. İnsan varoluşuyla ilgili şöyle söylenebilir: “Bugün kötü, yarın daha da kötü olacak ve en kötüsü olana dek de bu böylece sürüp gidecek. _En büyük zevkimiz takdir edilmektir. Demek ki en mutlu insan, kendini içtenlikle takdir etmeyi başarabilen insandır. _Olağanüstü bir beyne sahip insanlar, küçük beyinlilerin o her şeyi silip süpüren iradelerine göre hareket etselerdi, amaçlarına ulaşıp, uzun zaman varlığını sürdürecek yapıtlar ortaya koyabilirler miydi ? _Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker. Nihai olarak zafer ölümün olacaktır çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar _Beyin olanca gücüyle ilerlerken, cinsel sistemlerin korkunç etkinliği daha uykuda olduğu için çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp cennet. _Bir dahi kendi çağında gezegenlerin yolunu aydınlatan bir kuyrukyıldız gibi parlar. Kültürünün normal seyriyle el ele gitmez: tam tersine çalışmalarını önündeki yolun çok ilerisine savurur. _Boş eller, işleyen kafaları yaratır. _Birisi hayatı boyunca büyük bir çocuk gibi kalmayıp ciddi, makul ve mantıklı bir adam olursa, dünyanın çok işe yarar ve adamakıllı bir vatandaşı olabilir ama dahi olamaz artık _Budala kişi yaşamın hazlarının peşinde koşar ve aldandığını görür. Bilge kişiyse belâlardan kaçınır. Bunda başarısız olsa da artık bu budalalığının değil talihin suçudur. _Can sıkıntısı, hayatın boşluğu hissinden başka bir şey değildir. _Deha, kendisinin hiç kimseden öğrenmediği şeyi, insanlığın ondan öğrendiği insandır. _Soytarıların maskarası olmak istemiyorsak ilk kural içine kapanık ve ulaşılmaz olmaktır. _Eğer hukuk ortadan kalksaydı, sokağa güvenle çıkamazdık ama eğer din ortadan kalksaydı hukuk kurallarıyla güvenle yaşardık _Eğer ki hayat kâle alınır ve hiçliğe tercih edilebilecek bir şey olsaydı, o zaman hayatın çıkış kapısı bu denli korkunç bekçiler olan, ölüm ve ölüm korkusu tarafından tutulmazdı _Evlenmek, haklarını ikiye bölmek ve görevlerini ikiye katlamak demektir. _Hiç kimse ne ise o olarak kabul edilmez, başkaları onu ne yaptıysa o öyle bilinir, öyle kabul edilir. _Her şeyden evvel hiçbir insan mutlu değildir; bütün hayatı boyunca hayali bir mutluluk peşinde koşup durur, onu nadiren ele geçirir ve ele geçirse bile, geçirmesiyle birlikte bir yanılsamadan, bir düş kırıklığından başka bir şey kalmayacaktır geride; ve kural olarak sonunda bütün umutları suya düşecek ve limana bir enkaz halinde girecektir. _Kendi budalalığımızı aklımızdan çıkarmayarak diğer budalalara hoşgörüyle yaklaşmalıyız _Kendi yargısını kendi dünya görüşünü oluşturmak çok zordur. İnsanlar genel olarak başkalarının yargılarıyla yaşayıp başkalarının gözleriyle görürler. _Kötü insanların içlerindeki kötülük, bir yılanın zehirli dişlerinin ve zehir torbasının ona doğuştan verili olması gibidir. Kötülük insana doğuştan verilmiştir. _Mutluluk diye bir şey yoktur. _Ne sevgiye ne de nefrete yol açmamak dünya bilgeliğinin yarısıdır: hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye inanmamak da öteki yarısı _Öfkeli bakan değil, akıllı bakan korkunç ve tehlikeli görünür. Kuşkusuz insan beyni aslanın pençesinden daha korkunç bir silahtır. _Seks, onurlu ve dimdik olan insanların vicdanını çalar. _Üstün, nadir bulunan zekaya sahip insanlar yalnızca yararlı olan bir işe girmeye zorlandıklarında en güzel resimlerle süslenip sonra da mutfak kabı olarak kullanılan değerli bir vazoya benzer. _Çiçek yanıt verdi: seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret _Dünya, 15 yaşından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz. _Kadınlar_ _İkiyüzlülük kadınlarda doğuştandır. Bundan ötürü, saldırıya uğradıklarında savunma silahlarına müracaat eden hayvanlar için bu durum ne kadar doğal ise, kadınların da her fırsatta ve vesileyle bundan yararlanmaları o kadar tabiidir ve bundan yararlanırlarken belli bir ölçüde haklarını kullanmaktan başka bir şey yapmadıkları düşüncesi içerisindedirler _Kadın fıtraten itaat etmek için yaratılmıştır ve bağımsızlık konumuna yerleştirilmiş olan her kadının hiç vakit kaybetmeden kendisini denetşeyip yönetileceği bir erkeğe bağlamasından anlaşılır. Bunun nedeni onun bir efendiye ihtiyaç duymasıdır. Kadınlar, herhangi bir konuda bir yeteneğe sahip olabilirler fakat bir dahi olamazlar. _Kadınlara aşırı bir saygı ile davranmak tek kelimeyle gülünçtür ve böyle bir şey bizi onların gözünde küçük düşürür. Kadınlar nazik ve kibar erkekleri itici bulurlar. Masaya yumruğunu vuran maskülen erkekleri benimserler. Şiddet eğilimleri gösteren, cahil hatta kendisini sevmeyen erkeğe bağlanırlar ve daha sonra da bunlardan yakınırlar. Yakınmalarına rağmen yine de vazgeçemezler. İşte kadınlar bu yüzden hayvani güdülerini harekete geçiren vahşi erkekleri severler çünkü ilkel duygularını korurlar. Sebebi güçtür. Erkekteki zeka eksikliğinin kadınlara bir zararı dokunmaz; doğrusu fevkalade bir zihni üstünlük, hatta deha, anormallik olarak kadınlar üzerinde olumsuz bir etki bile doğurabilir. Bu sebepten ötürüdür ki kadınların sık sık budala, çirkin ve kaba saba bir erkeği, iyi eğitilmiş, zihni nitelikleri yüksek, nazik bir erkeğe tercih ettiğini görürüz. _Şövalye Onuru_ Ortaçağda x kişisi karşı tarafa meydan okur ve bu kişi onu kabul etmek zorundadır. Aksi halde onurunu kaybederdi. İlla kendi savaşmak zorunda da değildir. Mesela güvendiği bir savaşçıya onurunu teslim ederek düelloyu kabul edebilir. 5 para etmez, yalancı bir hırsız bile orta çağda sizin onurunuzu size meydan okuyarak kolaylıkla alabilirdi. O kişiden almak için savaşmanız gerekir. Mahkeme bile tanrıya ve düelloya başvurulurdu. bu yüzden bu döneme karanlık bir çağ diyoruz _Tasarım olarak dünya, yeter sebep ilkesine bağlıdır. Bu dünya uzam, zaman ve nedensellik bağı içerisinde, zorunluluğa tabidir. Bir şey ancak başka bir şeyle olan ilişkisi nedeniyle anlamlı gelir. Tasarım olarak dünya bir yanılsamadır. Onun arkasında, mutlak, değişmez, sonsuz ve sınırsız isteme yatar. _Ben kalabalıklar için yazmadım. Çalışmalarımı, zamanın seyrinde nadir rastlanan istisnalar olarak ortaya çıkacak düşünen bireylere miras bırakıyorum. Onlar da benim gibi ya da gemisi batıp ıssız bir adaya çıkan ve kendisinden önce aynı sıkıntıları yaşayan birinin izlerinin, ağaçlardaki bütün papağanlardan ve maymunlardan daha fazla teselli sunduğu bir denizci gibi hissedeceklerdir. _En değersiz gurur, milli gururdur. insan neden milyonlarca insanlarla paylaştığı bir özelliğe tutunma gereği duyarbilirki başka türlü? Ama dünyada gurur duyabilecek hiçbir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduğu ülkesi ile gurur duyar. _İnsanlar, yasalar ile şekillendirilebilirler. Fakat gerçek manada ahlaklı olamazlar. Kişilerin davranışlarında değişiklik yaratmak, yasalarla sağlanabilmektedir; fakat insanların içindeki kötü arzuları dindirmek mümkün değildir. Bu şekilde, ancak kişinin yolunu değiştirmesine vesile olursunuz. Fakat kötü niyetli insan, her ne koşulda olursa olsun kötülüğünü sergilemek için uygun bir yol bulma çabasından vazgeçmeyecektir. _Kapısının önünde tasmaya vurulmuş, iri yarı bir köpek besleyen bir İngiliz lordu'nun bir gün bahçede yürürken köpeğine bakmak aklına gelmiş, yanına gidip hayvanın başını okşamış. Bunun üzerine köpek bir atılışta lordun kolunu parçalamış: Hayvan gayet haklıydı, sanki bununla şunu söyler gibiydi: Sen benim efendim değilsin, benim şu kısa hayatımı cehenneme çeviren şeytanımsın. _Kant bilmeyen beni okumasın. _Kant ne demiştir? Deneyimler bilgiler yaratır ve bu deneyimlerin içeriği de duyu organlarına bağlıdır. Eğer gözümüzün yapısı farklı olsa tüm deneyimlerimiz farklı olurdu. Bilgilerimizin de içeriği farklı olurdu ve sonuçta, oluşturacağımız tüm üst düzey kavramlar da bunları temel alacağından, bu duyu organlarının yapısına bağlıdır. Bundan hareketle madem dedi deneyimler duyularımıza bağlı, demek ki biz bir nesnenin gerçek halini algılayamıyoruz. İşte bizim algıladığımız dünyaya fenomenler dünyasıdır. Nesnelerin özlerinin oluşturduğu dünyaya da numenler. Biz doğuştan hiçbir bilgi getirmesek bile (a priori) yine de tüm bilgiler deneyimlerden kaynaklanmaz. _Shopen ise bu tutarsızlığın hakkından gelmek için dedi, anlamalıyız ki fenomenler de numenler de aynı gerçekliğin dışavurumlarıdır. Bu gerçekliğin adına irade dedi. Modern fizikteki karşılığı enerjidir. _Onun dünya hakkındaki karanlık tablosunu tamamen tasvip ediyorum. Jung __
·
580 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.