Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Retorik, ikna etme ve tartışma sanatıdır; Diyalektiğin eşdeşi ve bir dalıdır, aynı zamanda da törebilimin dalıdır. _Retorik, bilimsel inceleme değil, sadece kanıtlar sağlama yetisidir. _Retorik, mantık bilimi ile politikanın etik dalının bir bileşimidir ve kısmen diyalektiğe, kısmen de sofistik usavurmaya benzer. Fakat biz ister diyalektiği ister retoriği, gercekte olmadıkları, kılgısal(pratik) yetiler değil de bilim yapmaya calıştıkca, onların gercek doğalarını elimizde olmadan o derece bozmuş oluruz; cunku o zaman onları yeniden şekillendirmiş, usavurma sozcukleri ve bicimlerinden cok kesin konularla uğraşan bilimlerin bolgesine girmiş oluruz. _İkna, bir tür gösteridir, çünkü bir şeyin gösterilmiş olduğunu düşündüğümüzde tam olarak inanmış oluruz. _Retorik kuramı, belli bir bireye olası görünen şeyle değil, belli tipten insanlara olası gorunen şeyle ilgilenir. Tasımlarını, delilerin hayalleri gibi rastgele gereclerden değil, tartışma gerektiren gereçlerden kurar. _Retoriğin gorevi, karmaşık bir tartışmayı bir cırpıda anlayamayan ya da uzun bir usavurma zincirini izleyemeyen kişilerin karşısında, bize yol gosterecek sanatlar ya da sistemler olmaksızın uzerinde duşunduğumuz konularla uğraşmaktır. Bizim duşunce konularımız, bize değişik secenekler sunar gibi görünenlerdir. Olduklarından başka turlu olamamış, bugun de, gelecekte de olamayacak olan şeyler; onları bu yapılarıyla kabul eden hic kimse, duşunmekle boşa harcamaz zamanını. _İnandırma yontemlerinden bazıları retorik sanatına aittir. Örneğin ilkeler. Bazılarıysa değil.(tanıklar, işkence altında verilen tanıklıklar, yazılı anlaşmalar) _Sahte retorik gösterilerine politika bilimi, bunu öğretenlere de politika uzmanları denilebilir. _Retoriğin önermeleri: Eksiksiz Tanıtlar, Olasılıklar ve Gostergelerdir. Her tur tasım, önermelerden oluşur; örtuk tasım ise daha once soylenmiş onermelerden oluşan ozel turden bir tasımdır. _3 tür ikna tarzı vardır_ _1- Karakter, 2- Dinleyiciyi belli bir ruh haline sokmak, 3- Konuşmacının kendisi _Karakter, sahip olunan en etkili ikna yoludur. İyi insanlara, ötekilerden daha kolay inanırız. _Bunlara egemen olan insanın, mantıksal olarak duşunebilmesi, insan karakterini ceşitli biçimleri icinde anlayabilmesi gerekir. _Retorik, dinleyiciye göre 3 bölüme ayrılır. Cunku konuşma isteminin 3 oğesinden -konuşmacı, konu ve seslenilen kişi- konuşmanın amacını ve hedefini belirleyen, dinleyicidir. Dinleyici, ya gecmiş ya da geleceğe yönelik bir karar verme durumunda olan bir yargıc, ya da bir gözlemci olmalıdır. Meclisin bir uyesi gelecek olaylar uzerine, bir juri uyesi gecmiş olaylar uzerine kararlar alır, oysa yalnızca hatibin ustalığı uzerine karar veren kişiler gözlemcilerdir. Bundan da şu sonuc ortaya cıkar: _3 türlü söylev vardır: Politik, Adli ve Törensel. _Politik konuşma bizleri ya bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya iter ve gerçekçidir. Adli konuşma bir kişiye ya saldırır ya da onu savunur. Torensel gosteri söylevi, birini ya over ya da kötüler. Bu 3 tur retorik farklı 3 zaman turune işaret eder. Politik soylev gelecekle ilgilidir. Adli, gecmişle ilgilidir. Torensel ise şimdiki zamanla ilgilidir. Retoriğin, her biri bu 3 turden birine giren 3 amacı vardır. Politik hatip, onerilen bir eylem yolunun uygunluğunu ya da zararlı olduğunu tanıtmayı amac edinir; eğer onun kabulunu zorluyorsa, yararlı olacağına dayanarak yapıyordur; Bir insanı oven ya da ona saldıranlar, onun onurlu ya da tersi olduğunu kanıtlamayı amaclarlar, butun diğer duşunceleri bu amacla ilgili olarak ele alırlar. __ _Tasım - Örtük Tasım_ (Kıyas - Kanıt - Yarısı söylenen kanıt) _Örtuk tasım, bir tur tasımdır(kıyas) ve ikna tarzlarının en etkili olanıdır. _Neyin gercek olduğu, neyin yaklaşık olarak gercek olduğu aynı yetiyle kavranır; burada, insanların neyin gercek olduğunu anlamak icin yeterli doğal icgudusu olduğu ve hakikate genellikle ulaştıkları soylenebilir. Dolayısıyla hakikat uzerine iyi bir tahmin yapan insan, olasılıklar uzerine de iyi bir tahmin yapacaktır. _Bir tasımın nasıl ve hangi öğelerden yapıldığını en iyi bilen kişinin, bir de, konusunun ne olduğunu ve katı mantığın tasımından hangi bakımlardan ayrıldığını daha iyi oğrenirse, örtuk tasımlarda da en ustalaşmış kişi olacağı acıkca cıkar ortaya. _Tanıtla ya da sözde tanıtla başarılan inandırmaya gelince. Tıpkı diyalektikte olduğu gibi, bir yanda tumevarım, öteki yandaysa tasım ya da sözde tasım vardır, retorikte de oyle. Örnek, bir tumevarımdır; örtuk tasım, bir tasımdır, sözde örtuk tasım ise sözde bir tasımdır. Örtuk tasıma bir retorik tasımı, örneğe ise bir retorik tumevarımı diyorum ben. Tanıt yoluyla inandırma işini gerçekleştiren herkes, aslında ya örtük tasımlar ya da örnekler kullanır. Bunun başka bir yolu yoktur. Ve bir şey kanıtlayan herkes, ya tasımlar ya da tumevarımlar kullanmaya zorunlu olduğu icin de örtük tasımların tasımlar, örneklerin de tumevarımlar olduğu sonucuna varırız. Önermenin tanıtını, benzeri bircok orneğe dayandırdığımızda, diyalektikte tumevarım, retorikteyse örnektir bu; bazı önermeler gerçekse, oldukca farklı bir başka önermenin de, sonuc olarak, ister her zaman isterse genellikle, gercek olması gerektiği gosterildiğinde, buna diyalektikte tasım, retorikteyse örtuk tasım denir. Örneklere dayanan konuşmalar öteki tur kadar inandırıcıdır, fakat örtük tasımlara dayananlar daha buyuk alkış koparır. _Tasımlar oluşturmak ve daha onceki tasımların sonuclarından, ya da boyle olduğu tanıtlanmamış oncullerden kararlar çıkarmak mumkundur. Birinci turden usavurmaları izlemek, uzun olmaları nedeniyle mutlaka zor olacaktır, cunku eğitimsiz düşünenlerden oluşan bir dinleyici kitlesini var sayıyoruz; ikinci türden olanlar, genel olarak kabul edilmeyen oncullere dayandıkları icin onay kazanamazlar. _İki tur ortuk tasım arasında, gormezlikten gelinen onemli bir ayrım vardır. Tasımın gercekten diyalektiğe ait olduğu gibi, bir tur örtuk tasım da retoriğe aittir: diyalektik ve retorik tasımlara ozgu konular, duzenli ya da evrensel Kanıtlama Yollarıyla ilgili olduğunu soylediğimiz şeylerdir; yani doğru sorulmuş sorulara, doğal bilimlere, politikaya ve birbiriyle ilişkisi olmayan daha bircok şeye ait sorulara aynı şekilde uygulanan kanut dizeleridir. _Öte yandan, ozel kanıt yollarına uygun onermelerden ne kadar iyi bir secim yapılırsa, diyalektik ve retorikten farklı bir bilim kurmaya farkında olunmadan o kadar yaklaşılabilir. Bir insan gerekli ilkeleri ifade etmede başarılı olabilir, onun bilimi artık diyalektik ya da retorik değil, bu şekilde bulunan ilkellerin ait olduğu bilim olacaktır _Örtuk tasımları ele alırken, üzerinde kurulabilecekleri ozel ve genel Kanıt Yollarını birbirinden ayırmak zorundayız. ************ _Sevmek hoştur; sevilmek de hoştur, çünkü insana kendini değerli hissettirir ve ayrıca sevilmek bir onur nişanıdır. Akıllı olmak hoştur ve bizi başkalarından üstün kılar ve üstün olmak da hoştur. Değişmek de hoştur. Değişiklik, doğaya bir yaklaşmadır ve her şeyden tatlıdır. Vermek ve almak da hoştur. Bir şey almak, insanın istediği şeyi elde etmesidir; bir şey vermekse hem mülkiyeti hem de üstünlüğü gösterir. Öğrenmek ve şaşmak da hoştur. Öğrenme ve şaşma hoş şeyler olduğuna göre, taklit eylemleri gibi şeylerin hoş olması gerektiği sonucu çıkar bundan. Örneğin, resim, heykel, şiir ve ustaca taklit urunu her şey. Bu sonuncu örnekte, taklit edilen nesnenin kendisi hoş olmasa bile, cunku burada tat veren şey o nesnenin kendisi değildir; seyirci kendisi sonuclar çıkarır. _Benzer nedenlerin doğuracağı sonuçlar da benzer olabilir. Kişi, kendi ülkesinin olduğu kadar başka ülkelerin yaptığı savaşları da, nasıl sonuclandıklarını da incelemiş olması gerekir. Yalnızca olağan şeyi bildiren sonuclar, aynı şeyi yapan öncüllerden cıkarılmalıdır, tıpkı 'zorunlu' sonucların 'zorunlu' öncüllerden çıkarılması gerektiği gibi. _Mutlu olduğumuz zamanlardaki yargılarımız, düşmanlık duygularıyla dolu olduğumuz zamanlardakilerin aynı değildir. Yargı verenler, coğu kez, dostluk duygularının, nefretin ya da kişisel çıkarların etkisinde o kadar kalabilirler ki, hakikati acık olarak göremeyebilirler ve yargılarına kişisel hoşnutluk ya da acı gibi düşüncelerin gölgesi düşebilir. _Zenginlik, çok paraya, mala mülke sahip olmaktan cok onları kulanmaktadır; zenginliği yaratan şey, gercekten de malın hareketidir. İnsanlar yalnızca var olan gelirlerini artırmakla değil, giderlerini kısmakla da zenginleşir. _Bir şeye 'daha büyük' ya da 'daha çok' demek, daima onun 'daha küçük' ya da 'daha az' bir şeyle karşılaştırıldığını gösterir, oysa 'büyük' ve 'küçük', 'cok' ve 'az', normal büyüklükle karşılaştırmada kullanılan terimlerdir. 'Büyük', normali aşan şeydir, 'küçükse normalin aştığı şeydir; 'çok' ve 'az' icin de aynı şey. O halde biz 'iyi' terimini bir başka şey olarak değil, kendisi olarak arzu edilebilir olan şeye uyguluyoruz demektir. _Bir şey ikinci bir şey olmadan var olamıyorsa, ya da bir varlığa kavuşamıyorsa, oysa ikincisi birinci olmadan var olabiliyorsa, ikincisi daha iyidir. Bir başka şeye gereksinimi olmayan şey olandan daha kendine yeterlidir, bu nedenle de daha buyuk bir iyi olarak gosterir kendini. Yine, başka şeylerin başlangıcı olan şey, olmayandan daha buyuk iyidir, ve bir neden olan şey, olmayandan daha buyuk iyidir; her ikisinde de neden aynıdır, yani bir nedeni ve bir başlangıcı olmadan hicbir şey var olamaz ya da varlık kazanamaz. _Bir insan doğal gücünün ötesinde, veya yaşının ötesinde, veya kendisi gibi insanların ölçütünün ötesinde, veya özel bir tarzda, veya özel bir yer ve zamanda bir şey başarırsa, hareketi yüksek derecede bir soyluluk, iyilik, adalet ya da bunların zıtlarını kazanacaktır. _Aşırı olmayan şey de iyidir, olması gerekenden daha büyük olan şey kötüdür. Uzun bir araclar zincirinin sonunda ulaşılan bir son, ve her son iyidir. Doğal olan edinsel olandan daha iyidir, cunku onu edinmek zordur. Homeros da bunu soyluyor: Kimseden değil kendimden öğrendim. _Bir kentte insanlar köle yapılırsa, o kente haksızlık olup olmadığı onları hic mi hic rahatsız etmez. Bu gibi durumlarda bir insanı öven ya da kötüleyenler, onun davranışlarının uygun olup olmadığını akıllarına getirmez de, coğu kez, onun onur verici şeyi yapmak icin kendi cıkarını gözardı etmiş olmasını gercek bir övgü nedeni yaparlar. _Zevki hemen, acıyıysa daha sonra duyabilirsiniz; ya da kazancı hemen, kaybıysa daha sonra. Zayıf iradeli kişileri çeken de budur işte. İrade zayıflığı, arzulanacak butun nesnelerle ilgili olarak gosterilebilir. Bunun tersine, kendilerine hakim olan akıllı kimselerde olduğu gibi, zevk ve kazanç daha sonra gelir ve daha uzun surerken, acının ve kaybın hemen olması sizi çekebilir. _İnsanlar sıradan saldırılara karşı korurlar kendilerini, tıpkı sıradan haslıklara karşı korudukları gibi; fakat hicbiri o gune kadar hic kimsenin gecirmediği bir hastalığa karşı onlemler almaz. Dış görünüşleri kendilerine karşı yapılacak suclamalara zıt düşüyorsa, suc işledikleri anlaşılmayacaktır: Örneğin, cılız, gucsuz bilinin saldırıyla, ya da cirkin ve yoksul bir insanın zinayla suçlanma olasiliği zayıftır. _Suçtan sonra elde edilecek yarar, olası herhangi bir cezadan buyuk de olabilir. Genel goruşe gore, despotik iktidar durumunda olduğu gibi. Suçlarınız size bir miktar saygınlık getirebilir. _Kim ki babayı öldürür de intikam alması için oğullarını sağ bırakır, delinin biridir. Atasözleri, bir kanıt bicimidir. _Kendilinizi, çıkarılması bile bir hata olmuş olan kötü bir yasaya uymak zorunda görmeyiz. Kötü ve yanlış bir sözleşmeye uymak zorunda olduğumuzu var saymak, gülünçtür. _Kentleri düşman tarafından işgal edilen bir halkın yılgısı, bütün erkekleri kılıçtan geçirdiklerinde, yangın kenti kasıp kavurduğunda, yabancılar çocukları köle edip götürdüğünde, güzel kadınları utanca saldığında. Homeros işte bunun icin Meleagros'un bunları duşunerek dövüşe katıldığını söyler. _Kentin genc erkeklerini savaşta yitirmek 'sanki yılın icinden baharın cekilip cıkarılması' gibiydi. Perikles'in gömme töreni söylevinde dediği bir sözdür bu. _Bir şeyin en iyi parcası ise özellikle iyidir. _Kadınların durumunun kötü olduğu yerlerde insan yaşamının hemen hemen yarısı çürümüş ve bozulmuştur. _Bir zevk, acıyla daha az karışmışsa ya da daha kalıcı ise, bir diğerinden daha buyuktur. _Kutsal şeylere saygısızlık etmiş olan bir insan daima hile yapabilir _Mutluluğu ya da onu artıran ne varsa onu yapmalıyız; mutluluğu yok eden ya da önleyen ne varsa, yapmamalıyız. _Şansa bağlı şeyler aslında doğaya zıt olabilir. Örneğin sağlık, yapay beceriye bağlı olabilir. Kıskançlık, şanslılığın bir sonucudur. _Demokrasinin amacı özgürlüktür; oligarşininki zenginlik; aristokrasininki eğitimin ve ulusal kuramların devamı; tiranlığınkiyse tiranın korunmasıdır. _Cesaret, güçten daha iyidir. _Aptal insan, dürüst biridir. _İyilik, mutluluğun bir parçasıdır. _Şeylerin en iyisi su’dur. ___ _Bir ülkenin tüm varlığı ve zenginliği, yasalarına bağlıdır. _İnsanlar, iyi olanı değil, kendi menfaatleri icin iyi olanı seçiyor ve yasaları göz ardı ediyor. Yasa’yı umursamamak, hiç yasaya sahip olmayıp hayvanlar gibi yaşamak gibi kötüdür. _Bütün insanları birbirlerine bağlayan bir doğal adalet ve adaletsizlik vardır. Bu, evrensel doğa yasasıdır. Doğa yasası hiç değişmez ve sonsuza kadar yaşar ama yazılı yasalar sürekli değişir ve değişmek zorundadır. _Adaletin yazılı veya yazılı olmayan yasalarını istemli olarak çiğneyerek haksızlık yapmak, kötülüktür. Kötü edim, kişiyi utanca sokan, bu yolla kendisine iyiliği dokunanlara da kötülük ettiği iştir, cunku onlara yalnızca zarar vermiş olmakla kalmayıp onların iyilik yapmasını da önleyerek birden fazla kotuluk yapmıştır. _Hırslı insan onur adına kötülük işler, tez canlı insan öfkeden, zafer tutkunu zafer adına, gücenik insan öc aşkıyla, aptal insan doğru ve yanlışın ne olduğu hakkında yanlış yonlendirildiği icin, utanmaz insansa insanların kendisi hakkında ne duşuneceğine aldırmadığı icin kotulük işler; geriye kalanlar icinde aynı şey - bir insanın başkalarına karşı işlediği kotuluk onun belli karakter hatalarına denk duşer. Başkalarına para konusunda kotuluk yapan insan cimri; bedensel zevk konularında kotuluk yapan edepsiz; kendi rahatı, huzuru icin kotuluk yapan kadınsı; tehlike soz konusu olduğundaysa korkak insandır - korkusu, aynı tehlike icinde olan kimseleri terkettirir ona. _Bir insan düşmanlarına kötülük yapabilir, hoş bir şeydir bu çünkü aynı şekilde dostlarına kötülük yapabilir, çünkü kolaydır bu. ___ *_Onur, değerin bir ölçüsüdür. Onur verici şeyi istemek de iyidir. Bircok kimse, küçük görünen şeylerden dolayı onur kazanır, ama bunun zamanı ve durumudur onun değerini yapan. Bir armağan yalnızca bir parca malın bağışlanması değil, aynı zamanda bir onur nişanıdır. _Sevmek hoştur; sevilmek de hoştur çünkü insana kendini değerli hissettirir ve ayrıca sevilmek bir onur nişanıdır. _Soyluluk, arzu edilen ve övgüye değen şeydir. Onur da, Utku(Zafer) da soylu şeyler sınıfına girer, cunku bunlar ürün vermeseler de arzu edilir şeylerdir ve bizim iyi niteliklerde üstün olduğumuzu kanıtlarlar. _Kendinizden cok aşağıdakilerin -örneğin cocukların ya da hayvanların- verdiği onur ve saygınlığa değer vermezsiniz: ama eğer ona değer veriyorsanız, onur ya da saygınlık adına değil, herhalde başka bir nedenledir bu. _Ahlaksız insanlar bile yararlı işler yaparlar, ama iyilik icin değil de menfaatleri ya da zevk verici olduğu icin. (Bir insan çok iyi ve güleç yüzlü görünebilie ama yine de yılanın biri olabilir.) ___ _Soyluluk, arzu edilen ve övgüye değen şeydir. Sahiplerinden cok başka insanlara zevk veren nitelikler soyludur; adaletin ve doğru eylemlerin soyluluğu buradan gelir. Birisinin, düşmanlarından öc alması soylu bir eylemdir; cunku karşılık vermek doğrudur, doğruysa soyludur; teslim olmamaksa bir cesaret belirtisidir. Utku da, onur da soylu şeyler sınıfına girer, cunku bunlar ürün vermeseler de arzu edilir şeylerdir ve bizim iyi niteliklerde üstün olduğumuzu kanıtlarlar. Bir erkeğin isteği, bir kadınınkinden daha soyludur. Bir bireyin soylu doğumu o soyun kurucularının özgürlük, erdem, varlık ya da değerli herhangi bir şeyden dolayı seckinleşmiş olduklarını; o ailede kadın, erkek, genc, yaşlı bircok seckin kimsenin bulunduğunu gösterir. (tıpkı dinlerdeki gibi soylu bir kavimden gelmek tüm kavmi soylulaştırır.) _Bir insan yazgıya ve şansa değil kendine borçlu olduğu şeylerle övünmelidir. (Soylulukla değil, iyi bir erdemle ama soylu kişilerce yetiştirilenler de genellikle iyi erdem sahiptir.) ___ _İnsanlar söyledikleri şeylerin çürütülemeyeceğini duşunduklerinde, konunun tamamlandığı anlamına gelen 'tam bir tanıt' one surduklerini duşunurler; çünkü sozcuğu, eski dildeki sozcuğuyle aynı anlama ('son' anlamına) sahiptir. İmdi, desteklediği onermeyle ilişkisi tikelin tumele ilişkisiyle aynı olan bir tur gosterge bu şekilde gosterilebilir. 'Sokrates'in akıllı ve durust oluşu, akıllıların durust olduğunun bir gostergesidir' denildiğini var sayalım. Burada gercekten bir gösterge vardır elimizde; fakat onerme gercek olmuş olsa bile, kanıt curutulebilir, cunku bir tasım oluşturmuyor. Öte yandan, 'Onun ateşi oluşu hasta olduğunun bir gostergesidir' ya da 'Kadının sütünün gelmesi yakınlarda bir cocuk doğurduğunun gostergesidir' demiş olalım. Burada elimizde yanılmaz turden bir gosterge, tam bir tanıt oluşturan tek turden bir gosterge var demektir, cunku, tikel ifade gerçekse, çürütülemez olan tek türdür bu. ___ _İkna_ _Gercekleri bilince, onların zıtlarını da biliriz; eleştiri konuşmaları da bunlardan oluşur zaten. Gercek ve doğru olan şeyler, karşıtlarına ustun gelecek doğal bir eğilime sahip olacağı icin, yararlıdır. Gercek olan şeylerle ötekilerden daha iyi olan şeyler, doğaları gereği, kanıtlanması ve inanılması daima daha kolaydır. Bir ifade, ya kendiliğinden acık olduğu icin, ya da böyle olan başka ifadelerle kanıtlanır göründüğü icin inandırıcı ve inanılırdır. _Tam bilgiye sahip olmak bile, söylediğimiz şeylere inanılmasını kolaylaştırmayacaktır. Çünkü bilgiye dayalı kanıt, öğrenim gerektirir, ve bir şey öğretilemeyecek kişiler de vardır. Bu durumda inandırma ve kanıtlama tarzı olarak, herkesin bildiği genel kavramları kullanmamız gerekir. Dahası, bir sorunun karşıt yanlarında, tıpkı kesin uslamlamayı kullanabildiğimiz gibi inandırmayı da kullanabilmeliyiz. Uygulamada onu her iki şekilde kullanabilelim diye değil (cunku insanları yanlış olan şeye inandırmamamız gerekir), olguların ne olduklarını acıkca gorebilelim ve bir başkası durust olmayan bir bicimde tartışıyorsa, onu yalanlayabilelim diye. Başka hicbir sanat karşıt sonuclar çıkaramaz. _Retorik inandırma yalnızca kanıtla değil, aynı zamanda etik kanıtlarla da başarılır; eğer konuşmacının kendisinin iyilik, ya da bize karşı iyi niyet veya her ikisi gibi bazı niteliklere sahip olduğuna inanırsak, bizi ikna etmesine yardımı olur bunun. Kişileri başkalarının iyiliğine inandırma yolları aynı zamanda kendimizin iyiliğine de inandırma yollarıdır. _Birçok haklı iş yapabilmek icin bazı haksız ve çelişik şeyler yapmanın görev olduğu zamanlar da vardır ve bu hiçbir kötülük yapılmamış gibi gelir. Örneğin bir kişinin başkalarına sık sık yaptığı kötülüğün, bu insanlara yapılırsa kötülük sayılmayacağının sanılması gibi. _Her durumda ayrı ayrı fikirler yürütüp haklı çıkmak mümkündür. Bazı çelişik görüşlerimizin yüksek ilkelere bağlılıktan ileri geldiğini ileri sürebiliriz. Daha önce, şimdiki yemininize ters duşen bir yemin etmişseniz, bunun yalan yere yemin olmadığını, cunku yalan yere yeminin bir suc olduğunu, sucunsa istemli bir eylem olduğunu, oysa başka birinin gucu ya da hilesi yuzunden yapılan eylemlerin istemsiz olduğunu ileri surebilirsiniz. Buradan yola cıkarak yalan yere yeminin soylenmiş sozlere değil, niyete bağlı olduğu uslamlamasını söyleyebilirsiniz. Ama şimdiki yeminiyle celişen bir yemin etmiş olan sizin hasmınız ise, yeminine bağlı kalmıyorsa onun bir toplum düşmanı olduğunu, insanların yasaları uygulamadan once yemin etmelerinin nedeninin bu olduğunu soylemelisiniz. 'Hasımlarım, siz yargıcların etmiş olduğunuz yemine bağlı kalmanızda ısrar ediyorlar, ama kendi yeminlerine bağlı kalmıyorlar.' _Sizin kanıtınız yoksa, yargıcların olası olandan bir karara varması gerektiğini ileri surebilirsiniz; 'insanın durust kanısına uygun olarak bir karar vermesi' budur; olasılıklar hicbir zaman yalan yere yemin olarak suclanamaz. Eğer sizin tanıdığınız var da oteki adamın yoksa, olasılıkların duruşmaya sokulamayacağını söylersiniz. _Etkiyi arlırma yontemi, soz soyleme sanatlarına uygundur. Yapacağımız tek şey bunları saygınlık ve soylulukla doldulmaktır. Bizim lehimize bir şeyler soyluyorlarsa her ikisini de artırmaya, karşıtımızın lehine şeyler soyluyorsa azaltmaya calışırız. _Bir insanın kendisi hakkında soyleyecek fazla bir şey bulamıyorsa, onu başkalarıyla kapıştırabilirsiniz. Karşılaştırma unlu kişilerle yapılmış olmalıdır; bu, davanızı güçlendirecektir. Buyuk insanları gecmek soylu bir şeydir. Her turlu ustunluğun seckinliği ortaya cıkaracağına inanılır. _Örnekler amaclı konuşmalara cok uygundur; cunku gelecekteki olayları, gecmişteki olaylardan yapılan kehanetle yargılarız. _Bir öneriyi ileri surmede ve ona karşı cıkmada, gelecekteki ya da şimdiki amaclarımızın ne olması gerektiği artık acıkca ortada; ikincisi birincisinin zıttıdır. _Tartışmacının amacı yarardır. Tartışma, sonucları değil sonuclara götüren yolları, yani yapılacak en yararlı şeyin ne olduğunu saptamayı duşunur. Dahası, yararlılık iyi bir şeydir. _Teknik olmayan inandırma yöntemleri de vardır. Bunlar 5 tanedir: Yasalar, tanıklıklar, anlaşmalar, işkenceler, yeminler. _Bütün insanlar cıkarlarına saygı duyularak inandırılırlar; bu cıkarlarsa kurulu duzenin surdurulmesinde yatar. İnsanlar kendi yollarını, kendi amaclarını hesaba katarak secerler. Politik bir tartışmada, bir yargı oluşturan bir insan, kendi yaşamsal çıkarları hakkında bir karar veriyor demektir. Bu yüzden herhangi bir şeyi kanıtlamasına gerek yoktur. _Butun insanları birbirlerine bağlayan bir doğal adalet ve adaletsizlik vardır. Bu, evrensel doğa yasasıdır. Eğer yazılı yasa, bizim davamıza karşı şeyler söylüyorsa, mutlaka evrensel yasaya başvurmalı ve onun daha büyük hakkaniyetinde ve adaletinde direnmeliyiz. Adaletin yazılı veya yazılı olmayan yasalarını çiğnemek, kötülüktür. _Jüri üyesini: 'Kararı dürüst kanıma göre vereceğim' yemininin, o insanın yalnızca yazılı yasanın metnine uymayacağı anlamına geldiğini ileri sürmeliyiz. Hakkaniyet ilkelerinin devamlı ve değişmez olduğunu, evrensel yasanın da değişmediğini, cunku doğanın yasası olduğunu, yazılı yasaların sık sık değiştiğini inatla ileri sürmeliyiz. Onlar bugün ya da dün değil, Ebediyen yaşarlar: <kimse bilemez ne zaman doğduklarınını. Herhangi bir insanın öfkesinden korkmam <Ve yiğit Tanrıların gazabından,> bunlara karşı çıktığım için. Gercek adaletin doğru ve yararlı olduğunu, sahte adaletin ve sonuç olarak da yasanın gercek amacını yerine getirmediği icin yazılı yasanın boyle olmadığını ileri surebiliriz. Ya da adaletin gumuşe benzediğini, gerceği sahtesinden ayırılacaksa yargıclarca değer bicilmesi gerektiğini. Ya da bir insan ne kadar iyiyse, yazılı yasadan cok doğal yasayı o kadar izleyeceğini, ona o kadar dayanacağını. Ya da kimbilir belki de soz konusu yasanın son derece saygın bir başka yasayla, hatta kendisiyle celiştiğini. Orneğin, bir yasa butun sozleşmelerin bağlayıcı olacağını soyleyebilir, oysa bir başkası yasadışı sozleşmeler yapmamızı yasaklayabilir. Ya da bir yasa iki anlamlıysa onu evirip cevirir, adalet ve kullanım cıkarlarına hangi yapının uyduğunu duşunur, daha sonra da ona oyle bakmaya başlarız. Ya da yasa hala var olmasına karşın, ona karşılık olan durum gecmişse, halen yoksa, bunu kanıtlamak icin elimizden geleni yapmalı ve yasayla bu yoldan savaşmalıyız. Bununla birlikte yazılı yasa davamızı destekliyorsa, 'kararımı durust kanıma gore vereceğim' yemininin, yargıclara yasaya karşı bir karar verdirmek anlamına gelmediğini, yasanın gercekten ne anlama geldiğini yanlış anlıyorlarsa, onları yalan yere yemin sucu işlemekten kurtarmak anlamına geldiğini inatla ileri surmeliyiz. Ya da hic kimsenin mutlak olarak iyi olanı değil, fakat herkesin kendisi icin iyi olanı seçtiğini ya da yasaları kullanmamanın, hic yasaya sahip olmamak kadar kotu olduğunu. Oteki sanatlarda olduğu gibi doktordan daha akıllı olmaya calışmanın işe yaramadığını, cunku doktorun hatalarının getireceği zararların, yetkelere boyun eğmeme alışkanlığına yakalanmaktan daha kucuk olacağını. Ya da yasalardan daha akıllı olmaya calışmanın, en iyileri olarak kabul edilen yasa kitaplarınca yasaklanmış şeyden başka bir şey olmadığını. (bizim icin yapılmış olan yazılı yasalarımızın soyut yetkinlik idealine ulaşamayacağını, olsa olsa bize daha cok uyduklarını.) ___ _Anlayışlı - İyi_ _Anlayışlı kimseler tarafından iyi bir şey diye yargılanmış olan şeyin öyle olması gerekir; ya niteliğine bakmaksızın ya da yargılarını oluşturmak icin akıllarını kullandıkları kadar. Bu gercekten de bütün yargılara da uygulanabilecek genel bir ilkedir; şeylerin yalnızca iyiliği değil, aynı zamanda özleri, büyüklükleri ve genel doğaları da, aslında bilgi ve akıl onları nasıl açıklıyorsa öyledir. Burada ilke, iyilik yargılarına uygulanmaktadır, çünkü 'iyi'nin bir tanımı, 'aklı, anlayışı olan kimselerin belli bir durumda seçeceği şeydir. Daha iyi bir insan tarafından secilen şey daha büyük bir iyidir; örneğin, daha doğru bir insanın secimi olacağı icin, yanlış yapmaktansa yanlış yere acı çekmek daha buyuk bir iyidir. - Herkesin sectiği bir şey, secmediğinden, coğunluğun sectiği şey azınlığın sectiği şeyden daha buyuk bir iyidir. Cunku daha once de soylediğimiz gibi, herkesin istediği şey iyidir; (ama akli yetenekleri yüksek kişilerin seçimleri) Bazen, herkesin ortakca paylaştığı şeyin iyi olduğu, cunku ona katılmamanın onursuzluk olacağı ileri surulebilir; bazen de ender olduğu icin hic kimsenin paylaşamadığı ya da az kişinin paylaştığı şeyin daha iyi olduğu ileri surulebilir. _Gerçekliği amaçlayan şey, görünüşü amaclayan şeyden iyidir. Gorunuşu amaclayan şeyi, hic kimse ona sahip olduğunu bilmeyecekse bir insanın secmeyeceği şey olarak tanımlayabiliriz. Bir insanın olmak istediği şey, gorunmek istediği şeyden daha iyidir, cunku bunu amaclamakla daha cok gercekliği amaclıyordur. Dolayısıyla, insanlar, adil görünmek, adil olmaktan daha arzu edilir olduğu icin, adaletin fazla değeri olmadığını soyler, oysa sağlık için bu boyle değildir. Farklı bircok amaclar icin yararlı olan şeylerden daha yararlı olan şey daha iyidir, örneğin yaşamın değerini artıran, iyi yaşama, zevke ve soylu davranışa göturen şey gibi. Bu nedenle, zenginlik ve sağlık butun bu yararları kapsadığı icin genel olarak en yuce değer olarak duşunulur. Yine, sahip olur gorunduğumuz şeyler sahip olur gorunmediğimiz şeylerden daha iyidir, cunku birincide gerceklik havası vardır. _2 farklı nedenden ortaya çıkan iki grup sonucun bulunduğu durumda, daha önemli nedenin sonuçları da daha önemlidir; tersine, daha önemli sonuçtan olan nedenin kendisi de daha önemlidir. Leodamas, Kallistratos'u suclarken, işi kışkırtan kişinin yapan kişiden daha suclu olduğunu, cunku kışkırtan kişi tasarlamamış olsaydı sucun işlenmeyeceğini soylemişti. Öte yandan, Khabrias'ı suclarken de işi yapan kişinin kışkırtandan daha kotu olduğunu, cunku yapacak bir kişi olmasaydı yapılan işin de olmayacağını soylemiştir; insanlar, demişti, bir şeyi ancak yapmak icin planlar. _Şeylerin kendileri, işlevleri soylu ya da aşağılık olduğu oranda iyi ya da kotudurler; tersine, şeylerin kendileri iyi ya da kotu oldukları oranda işlevleri de iyi ya da kotudur; cunku sonucların doğası, nedenleriyle uyumludur; bunun tersine, nedenlerin doğası bunların sonuclarıyla uyumludur. _Belli bir icgudunun nesnesinin onemi, icgudunun kendisinin önemiyle uyumludur. _Şeyler, sırf parcalarına ayrılmış olduğu icin daha iyi gorunurler, cunku o zaman oncekinden cok daha sayıda gecer gorunurler. _Olaylar birbiri ustune yığılarak bir düğüm noktasında toplanır. _Bir şeyin en iyi parcası ise özellikle iyidir. _Kendimize cıkar sağlamak, başkasına çıkar sağlamaktan daha istenir bir şeydir ___ _Düşünce tarzı_ _Ne düşündüğümüz değil, nasıl düşündüğümüz önemlidir. _Bir şeyi aldığını, ama onu 'çalmadığını'; birine ilk kez vurduğunu, ama ’saldırı'da bulunmadığını; bir kadınla cinsel ilişkide bulunduğunu, ama 'zina' yapmadığını; hırsızlıktan suçlu olduğunu, ama caldığı şey kutsal bir şey olmadığı icin 'kutsal şeye karşı saygısızlık' etmediğini; bir hakka el uzattığını, ama 'Devlet mulkune el uzatmadığını'; duşmanla bağlantıları olduğunu, ama 'ihanet’ten suclu olmadığını ileri surer. Dolayısıyla burada amacımız, bir insanın ister sucluluğunu, isterse sucsuzluğunu saptamak olsun, davamızda adaleti acıkca ortaya koyacaksak, hırsızlık, zulüm, zina olan şeyi olmayandan ayırabilmemiz gerekir. Bir vuruş her zaman 'saldırı' demek değildir, ancak vurulan adama kotu davranmak ya da vuranın kendisini hoşnut etmek gibi amaclarla yapıldığında saldırı olur. Sahibinin bilgisi olmadan bir şeyi almak her zaman 'hırsızlık' demek değildir, ancak saklamak ve sahibini zarar uğratmak niyetiyle alındığında 'hırsızlık' olur. Butun oteki suçlamalarda da buna benzer şeyler vardır. _Sokrates'in söylediği gibi, Atinalılar’ın önünde Atinalılar’ı övmek zor bir şey değildir. Bir övgü konuşması yaparken dinleyicilerimizin doğasını da dikkate almak zorundayız. Aslında, değer verilen, sayılan her şeyi soylu olarak göstermemiz gerekir. Dinleyiciler belli bir niteliği saygın buluyorsa kahramanımızın o niteliğine sahip olduğunu sçylemeliyiz. _Herhangi bir insanı hep onun gercek niteliklere yakın erdemlerinden yararlanarak yuceltebiliriz; orneğin tutkulu ve kolay heyecanlanan insanın 'sozunu sakınmaz' biri olduğunu, ya da kibirli insanın 'üstün' ya da 'etkileyici' olduğunu soyleyebiliriz. Uçlarda gezinenlerin buna uygun duşen iyi nitelikleri olduğu soylenir; aceleciliğin cesaret olduğu, israfın comertlik olduğu soylenir. Coğu insan boyle duşunecektir; bu yontem, bir yandan da, bir insan gereksiz yere tehlikeye atlıyorsa soylu bir nedenle haydi haydi boyle yapacağını; herkese, her insana karşı eli acık biriyse dostlarına karşı da oyle olacağını, cunku herkese karşı iyi olmanın, iyiliğin en uc şekli olduğunu ileri sürerek, sebeplerden aldatıcı bir sonuc cıkarılmasına yol acar. _Kahramanımızın soylu hareketlerinin istemli olduğunu kanıtlamaya calışmamız gerekir. Onun daha once de coğu kez boyle hareket ettiğini kanıtlayabilirsek daha da kolay olur bu. _Birtakım iyi eylemler yapın, hepsi de aynı turden olsun, insanla bunların bilerek yapılmış olduklarını ve bunların, yapan insanın iyi niteliklerinin kanıtı olduğunu duşunecektir. _Kendisi iyi olan babaların cocukları da iyi olacaktır, iyi bil eğitim buyuk olasılıkla iyi bir karakter doğuracaktır. Gercek edimler, yapanın karakterinin kanıtıdır. Eğer bir insan belli bir iyi şey yapmamışsa bile, eğer onun bu tur işler yapacak bir insan olduğundan eminsek overiz onu. ___ _Eylemler_ _Her eylem 7 nedenden birine bağlı olmak zorundadır: Şans, doğa, zorlama, alışkanlık, uslamlama, öfke ya da bedensel arzu. Eylemleri, yapanın yaşına, moral durumuna, ya da benzeri şeylere gore daha fazla ayırmanın gereği yok; orneğin, genclerin sert karakterli ve guclu bedensel arzulara sahip olacağı acık bir gercek; yine de, genclikten değil, öfke ve bedensel arzudan dolayı boyle hareket ederler. _Bir insanın kendisine bağlı olmayan butun eylemler, ya şansa ya doğaya ya da zorlamaya bağlıdır. Bir insanın kendisine bağlı olan ve kendisinin neden olduğu butun eylemler ya alışkanlık ya da mantıklı veya mantıksız özlem yuzundendir. Mantıklı ozlem, iyiye duyulan bir ozlemdir, yani bir arzu - hic kimse iyi bir şey olduğunu duşunmedikce bir şey arzu etmez. Mantıksız özlem ikiye ayrılır, öfke ve bedensel zevk. _Bir insanın sarışın ya da esmer oluşuna ilişkin kesin eylem türleri olmamasına karşın, onun genc veya yaşlı, durust olması ya da olmaması bir farklılık yaratır. Ve genel olarak soylersek, insan karakterinde ayrılıklar yaratan butun nitelikler onemlidir: zenginlik ya da yoksulluk duygusu, şanslılık ya da şanssızlık duygusu gibi. _Butun öc alma eylemleri hırsa ve öfkeye bağlıdır. Öc alma ve cezalandırma farklı şeylerdir. Cezalandırma, cezalandırılan kişinin iyiliği icin yapılır; öc almaysa cezalandıran kişinin iyiliği için, onun duygularını tatmin etmek icin. _Şans, doğal olmayan şeylerin kısmen nedenidir. Şansla olan şeylerin hepsi, nedenleri saptanamayan, amacı olmayan, ve ne her zaman, ne coğunlukla, ne de belirli bir zamanda olan şeylerdir ___ _Hoş_ _Yapmak icin içimizde arzu duyduğumuz her şey de hoştur, çünkü arzu, zevk arayışıdır. _Bedensel zevk, hoş gorunen butun eylemlerin nedenidir. _Zorlamayla yapılan her şey ruha acı verir. Bunların tersi hoştur; dolayısıyla kolaylık, zahmetsizlik, gevşeme, eğlence, dinlenme ve uyku hoş şeyler sınıfına girer; cunku bunların hepsi herhangi bir zorlama oğesinden kurtulmuştur. _Alışkanlıklar da hoştur; cunku bir şey alışkanlık haline gelir gelmez, gercekten doğaldır. Doğal olan şey hoş olduğuna gore ve birbirine benzer şeyler birbirine doğal gorunduğune gore, butun yakın ve benzer şeyler genellikle birbirine hoş gelir; orneğin, bir insan, bir at ya da bir delikanlı, bir başka insana, ata ve delikanlıya hoş gelir. 'Eş eşten hoşlanır', 'benzeri benzerinden', 'hayvan hayvanı tanır', 'karga kargayı' ve buna benzer butun özdeyişlerin nedeni budur. İnsana benzer ve yakın her şey hoş olduğuna, her insansa bir başkasından cok kendisine yakın ve benzer olduğuna gore, bundan hepimizin az ya da cok kendimize duşkun olmamız, kendimizi sevmemiz gerektiği sonucu cıkar. Cunku butun bu benzerlikler ve yakınlıklar ozellikle bir kişinin kendisiyle ilişkisinde vardır. Ve hepimiz kendimize duşkun olduğumuz icin, bundan, kendimizin olan şeyin hepimize hoş geleceği sonucu cıkar, kendi yaptıklarımız, ettiklerimiz ve kendi sozlerimiz gibi. İşte bunun icindir ki, genellikle dalkavuklarımıza [aşıklarımıza] duşkunuzdur; cocuklarımıza da duşkunuzdur, cunku onlar bizim kendi eserimizdir. *_Onur ve iyi ün, her şeyden hoş olan şeylerdir; insanın kendini, özellikle yargılarına guvendiği kimselerin güvenini kazandırdığında, iyi bir insan karakterinde gormesine neden olur. İnsanın komşuları uzaktaki kimselerden, arkadaşları ve yurttaşları yabancılardan, cağdaşları gelecektekilerden, duyarlı kimseler budalalardan, cok sayıda kimse az sayıda kimseden daha iyi yargıclardır; her ornekte ilk sınıftan olanlar, buyuk bir olasılıkla, kendisinin iyi yargıclar dediği kimseler olacaktır. Kendinizden cok aşağıdakilerin -orneğin cocukların ya da hayvanların- verdiği onur ve saygınlığa değer vermezsiniz: ama eğer ona değer veriyorsanız, onur ya da saygınlık adına değil, herhalde başka bir nedenledir bu. _Sevmek hoştur. Eğer şarabı seviyorsanız, onu elbette hoş buluyorsunuzdur; sevilmek de hoştur, cunku bu da sizi kendinize, iyiliğin, duyarlığı olan her varlığın sahip olma arzusu duyduğu bir şeyin sahibi gibi gösterir. Sevilmek, insanın kendi kişisel niteliklerinden dolayı değerlendirilmesi demektir. Hayran olunmak da hoştur, sırf icinde taşıdığı onurdan dolayı. _Dalkavukluk ve dalkavuklar da hoştur. Dalkavuk, sizin inancıniza gore, size hayran olan, sizi seven bir kimsedir. *_Değişmek de hoştur: değişiklik doğaya bir yaklaşmadır, oysa herhangi bir şeyin hic değişmeksizin yinelenmesi, sabit bir durumun aşırı uzamasına neden olur: bunun icindir ki şair, değişiklik her şeyden tatlıdır der. _Öğrenmek ve şaşmak da hoştur. Şaşmak oğrenme arzusunu gösterir. Öğrenme ve şaşma hoş şeyler olduğuna gore, taklit eylemleri gibi şeylerin hoş olması gerektiği sonucu cıkar bundan orneğin, resim, heykel, şiir- ve ustaca taklit urunu her şeyin; bu sonuncu ornekte, taklit edilen nesnenin kendisi hoş olmasa bile; cunku burada tat veren şey o nesnenin kendisi değildir; seyirci kendisi sonuclar çıkarır. _Bir şey vermek ve bir şey almak, hoş şeyler sınıfına girer; bir şey almak, insanm istediği şeyi elde etmesidir; bir şey vermekse hem mulkiyeti hem de üstünlüğü gosterir _Akıllı olmak hoştur ve bizi başkalarından üstün yapar ve üstün olmak da hoştur. Komşularımızın uzerinde guce sahip olmak kadar onları kucuk gormenin de hoş olması gerekir. Şair, Aslında en iyi parçasıdır kendinin. _Noksan olanı tamamlamak da hoştur, cunku bunun uzerine ortaya cıkan butun, bizim yapıtımız olur. _Biz şimdiki zamandaki zevkleri algılar, gecmiş olanları anımsar, gelecektekileri umudederiz. Anımsanması hoş olan şeyler yalnızca, gercekten şimdiki zaman olarak algılandıklarında hoş olan şeyler değil, sonucları sonradan soylu ve iyi cıkması koşuluyla, hoş olmayan şeylerdir de. Kurtulunca acıyı anımsamak tatlıdır, ve hoşuna gider insanın geçmişteki acıları anmak, çok çile çekmiş, çok dolaşmışsa dünyayı. Bunun nedeni, kotulukten kurtulmanın bile tek başına hoş olmasıdır. Genellikle, var olduklarında hoşumuza giden bütün şeyler, bir kural olarak onları yalnızca anımsadığımız ya da umudettiğimiz zaman da aynı etkiyi bırakırlar. Bundan dolayı, öfke bile hoştur - Homeros der ki; öfke, bir bal damlası gibi akar insanın içine. _Ölmüş olanlar için yas tutmamızda ve ağlamamızda bile bir zevk oğesi vardır. Kaybından dolayı keder vardır, ama onu anımsamada ve yaptıkları ettikleriyle onumuzde yaşıyormuş gibi gormede de bir zevke varılır. ___ _Kıvrak Felsefi sözler_ _Bir şeyin olduğuna ya da olmadığına, olacağına ya da olmayacağına, öyle ya da böyle olduğuna ilişkin sorular, yasa yapıcı bunları önceden göremeyeceği icin, mutlaka yargıca bırakılmalıdır. _Gecmişte ya da şimdiki zamanda imkansız değil de ancak mumkun eylemler yapılabileceğinden ve olmamış ya da olmayacak şeyler yapılmış olamayacağından ya da ilerde yapılmayacağından, politikada, yargıda ya da torende konuşanın da mumkun olan ya da olmayan hakkında, bir şeyin olmuş mu olmamış mı, olacak mı, olmayacak mı olduğu hakkında elinde hazır onermeleri olması gerekir. Dahası, butun insanlar, överken ya da suclarken, bizi eylem icin önerileri kabule ya da redde zorlarken, başkalarını suçlarken ya da kendilerini savunurken, yalnızca belirtilen noktaları kanıtlamaya değil, aynı zamanda iyi ya da zararlı olanın, onurun ya da onursuzluğun, adaletin ya da adaletsizliğin, ister mutlak ister gorece olsun, buyuk ya da kucuk olduğunu gostermeye de calışır; bu yuzden de buyukluk ya da kucukluk hakkında, daha buyuk ya da daha kucuk hakkında elimizde onermeler -hem genel hem de ozel onermeler- olması gerekir. Yani, neyin daha cok ya da daha az iyi olduğunu; neyin daha buyuk ya da daha kucuk adalet ya da adaletsizlik eylemi vb. olduğunu soyleyebilmeliyiz. _Politik söylevci, her şeyle değil, yalnızca olabilecek ya da olamayacak şeylerle uğraşır. Var olan ya da var olacağı kacınılmaz olan, ya da olasılıkla var olamayan veya oluşamayacak olan şeylerle ilgili duşunce ileri surulemez. Aynı şekilde, meydana gelebilecek ya da gelemeyecek butun bir sınıf şey hakkında da bir şey ileri surulemez, cunku bu sınıf doğal olarak oluşan bazı iyi şeyleri de, rastlantıyla oluşan bazılarını da icerir; bunlar uzerine bir şey ileri surmenin bir yaran yoktur. Acıkca goruluyor ki, ancak insanların uzerinde duşundukleri şeyler hakkında bir şeyler soylenebilir; örneğin, eninde sonunda kendimize bağlı olan ve başlatılması bizim gucumuz sınırları icinde olan şeyler hakkında. Cunku yapabileceğimizi ya da yapamayacağımızı goreceğimiz noktaya ulaşıncaya kadar bir şeyi kafamızda evirir cevirir dururuz. ****** _Mutluluk_ _Mutluluğu erdemle birleşmiş refah olarak tanımlayabiliriz; ya da yaşam bağımsızlığı olarak; ya da en cok hazdan guvenli yararlanma olarak; ya da insanın malını mülkünü ve bedenini koruma ve onları kullanma gucuyle birlikte varlığın ve bedenin iyi bir durumda olması olarak. Mutluluğun bu şeylerden biri ya da birkaçı olduğu konusunda herkes hemen hemen aynı fikirdedir. _Mutluluğu ya da onu artıran ne varsa onu yapmalıyız; mutluluğu yok eden ya da önleyen ne varsa, yapmamalıyız. Tek tek her insanın ve ortak olarak butun insanların, sectikleri ve kacındıkları şeyleri belirleyen belli bir amaca yoneldikleri soylenebilir. Bu amac, kısaca özetlersek, mutluluk ve onu oluşturan şeylerdir. _Mutluluğu oluşturan parçalar: Soylu bir doğum, cok sayıda arkadaş, iyi arkadaşlar, varlık, iyi cocuklar, cok sayıda cocuk, mutlu bir yaşlılık, aynı zamanda da ün, onur, şans ve erdemle birlikte sağlık, guzellik, guc boy-bos, atletik guc gibi bedence ustunlukler. Bir insan bu iç ve dış iyi koşullara sahipse, tamamen bağımsız olmaması icin hiçbir engel kalmaz; cunku bunların dışında sahip olunacak başka şey yoktur. (Ruhun ve bedenin iyiliği icseldir; Soylu bir doğum, arkadaşlar, para ve onur dışsaldır.) Dahası, onun, yaşamını gerçekten guvenli kılabilmesi icin kaynaklara ve şansa sahip olması gerektiğini de duşunuruz. _Soy ya da devlet bakımından iyi bir doğum, onun üyelerinin yerli ve eski olması demektir; onun ilk önderlerinin seckin insanlar olması demektir, ve hayranlık duyduğumuz niteliklerinden dolayı seckinleşmiş bircok insanın onlardan gelmiş olması demektir. _Bir bireyin soylu doğumu o soyun kurucularının özgürlük, erdem, varlık ya da değerli herhangi bir şeyden dolayı seckinleşmiş olduklarını; o ailede kadın, erkek, genc, yaşlı bircok seckin kimsenin bulunduğunu gosterir. _Zenginliği oluşturan şeyler: Bol miktarda sikke ve toprak; cok sayıda, büyük ve guzel malikane, aynı zamanda cok sayıda ve guzel arac gerec, hayvan ve köle. Butun bu tur mallar bizimdir, guvendedir, efendiye yakışır şeylerdir ve yararlıdır _Zenginlik, çok paraya, mala mülke sahip olmaktan cok onları kulanmaktadır; zenginliği yaratan şey, gercekten de malın hareketidir. _Onur_ _Onur, bir insanın iyi şeyler yaptığı icin ünlü olduğunun işaretidir. Bircok kimse, kucuk gorunen şeylerden dolayı onur kazanır, ama bunun zamanı ve durumudur onun değerini yapan. En cok ve en uygun olarak, halihazırda iyilik yapmış olanlara, ama gelecekte iyilik yapabileceklere de verilir. _Onuru oluşturan şeyler: Özveri; şiir ya da duzyazıda anılmalar; devlet toreni; heykeller; kamu yardımları, yabancılar arasında sayılma; onur göstergesi olarak kabul edilen armağanlar. Cunku bir armağan yalnızca bir parca malın bağışlanması değil, aynı zamanda bir onur nişanıdır; bu da, para duşkunu kişilerin olduğu kadar onur duşkunu kişilerin de onu neden istediğini acıklar bize. Armağan, her ikisine de istedikleri şeyi getirir; para duşkunlerine arzuladıkları şeyi getiren bir mal parcasıdır; onur duşkunlerinin arzuladıkları onuru da getirir. _Güzellik_ _Güzellik, yaşam donemine gore değişir. Genc bir insanda guzellik, koşma ve kuvvet yarışmaları gibi cabalara uygun bir bedene sahip olmak demektir; seyretmesi insana zevk veren biri demektir o; bu yuzden de, komple atletler, hem kuvvet yarışmalarına hem de surate doğal olarak kendilerini uydurdukları icin en guzelleridir. Yaşamının en guzel donemindeki bir insan icin guzellik, hoş fakat aynı zamanda heybetli bir dış gorunuşle birlikte, savaşıma elverişliliktir. Yaşlı bir insan icin guzellik, gerekli cabaları gosterecek kadar guclu olmak ve yaşlılığın başkalarına acı cektirecek tum sakatlıklarından uzak olmaktır _Şanslılık_ _Şanslılık, şansa bağlı iyi şeylere sahip olma anlamına gelir. Şansa bağlı olan şeylerin bazıları yapay duzenlemeye de bağlı olabilir; fakat bunların bir coğu beceriden bağımsızdır, orneğin doğaya bağlı olan şeyler. Bununla birlikte, elbette, şansa bağlı şeyler aslında doğaya zıt olabilir. Örneğin sağlık, yapay beceriye bağlı olabilir, ama guzellik ve boy-bos doğaya bağlıdır. Kıskanclık doğuran butun bu gibi şeyler, bir grup olarak, şanslılığın bir sonucudur. Şans aynı zamanda akla uygun bir beklentinin zıttına oluşan iyi şeylerin de nedenidir. _Şanslılık ornekleri: Butun erkek kardeşleriniz cirkinken, siz yakışıklısınızdır; ya da başka herkesin gozden kacırdığı bir hazineyi siz bulmuşsunuzdur; ya da bir mermi sizi ıskalamıştır da hemen sizden sonraki adamı vurmuştur; ya da her zaman duzenli olarak gittiğiniz bir yere gitmeyen tek insansınızdır, oysa başkaları ilk kez oraya gider ve öldürülürler. Butun bu gibi şeyler şanslılık ornekleri sayılır. ___ _İyi_ _İyi’yi, sırf kendisi olduğu icin secilecek, ya da uğruna başka bir şeyi sectiğimiz şey olarak tanımlayabiliriz; ya da kendine yeterlik olarak; ya da bu tür özellikleri doğuran, surduren veya gerektiren, ve de bunlarm tersini onleyen ve yok eden şey olarak tanımlayabiliriz. _İyi olması gereken şeyler: Kendinde arzu edilir ve kendi kendine yeterli bir şey olarak, uğruna başka bircok şeyi sectiğimiz şey olarak mutluluk. Ruhun ustunlukleri olarak adalet, cesaret, ölçülülük, yüce gonulluluk, gorkem, ve butun buna benzer nitelikler. Ayrıca, bedensel ustunluklerin ve başka bircok iyi şeyin yaratıcısı olarak sağlık, guzellik ve benzeri şeyler: örneğin sağlık hem zevkin hem de yaşamın yaratıcısıdır, bu nedenle de iyi şeylerin en buyuğu olduğu duşunulur, cunku onun neden olduğu iki şey, zevk ve yaşam, sıradan insanlarca en değerli sayılan iki şeydir. Yine, zenginlik: cunku mal mülk yuceliğidir o, ve de bircok başka iyi şeyin yaratıcısıdır. Dostlar ve dostluk: cunku bir dost, kendinden istenen bir şeydir ve başka bircok iyi şeyin yaratıcısıdır. _İyi denen şeyin yaratıcısı olan şeyler iyidir. İyi bedensel organlar, guclu bir bellek, duyarlılık, hızlı sezgi ve benzeri şeyler, cunku butun bu yetenekler iyi denen şeyin yaratıcısıdır. Ve topluluğa iyiliğin nedeni olarak da, adalet. _Aşırı olmayan şey de iyidir, olması gerekenden daha büyük olan şey kötüdür. Uzun bir araclar zincirinin sonunda ulaşılan bir son; ve her son iyidir. _Bir insanın kendisinin olan, başka biri tarafından sahip olunmayan ender şeyler de iyidir; cunku bu onlara sahip olmanın saygınlığını artırır. _Çoğu kez insanların iki şeyden her ikisinin de faydalı olduğu uzerinde anlaştıkları, ama hangisinin daha fazla böyle olduğu uzerinde anlaşamadıkları da olur. _Bir şeye 'daha büyük' ya da 'daha çok' demek, daima onun 'daha küçük' ya da 'daha az' bir şeyle karşılaştırıldığını gösterir, oysa 'büyük' ve 'küçük', 'cok' ve 'az', normal büyüklükle karşılaştırmada kullanılan terimlerdir. 'Büyük', normali aşan şeydir, 'küçükse normalin aştığı şeydir; 'çok' ve 'az' icin de aynı şey. O halde biz 'iyi' terimini bir başka şey olarak değil, kendisi olarak arzu edilebilir olan şeye uyguluyoruz demektir. _Daha cok sayıdaki iyi, bir iyiden ya da daha az sayıdaki iyiden daha buyuk bir iyidir, eğer o bir ya da daha az sayı hesaba dahilse; cunku daha buyuk sayı daha kucuk sayıyı aşar, daha az miktarsa daha cok olanın icinde olduğu icin aşılır. _Bir şey ikinci bir şey olmadan var olamıyorsa, ya da bir varlığa kavuşamıyorsa, oysa ikincisi birinci olmadan var olabiliyorsa, ikincisi daha iyidir. Bir başka şeye gereksinimi olmayan şey olandan daha kendine yeterlidir, bu nedenle de daha buyuk bir iyi olarak gosterir kendini. Yine, başka şeylerin başlangıcı olan şey, olmayandan daha buyuk iyidir, ve bir neden olan şey, olmayandan daha buyuk iyidir; her ikisinde de neden aynıdır, yani bir nedeni ve bir başlangıcı olmadan hicbir şey var olamaz ya da varlık kazanamaz. _Daha buyuk bir iyinin yaratıcısı olan bir şeyin kendisi de otekinden daha buyuk bir iyidir. Cunku bu 'daha buyuğun yaratıcısı' kavramı tartışmamızın içinde vardır. Aynı şekilde, daha buyuk bir iyi tarafından yaratılan şeyin kendisi de daha buyuk bir iyidir; boylece, eğer sağlığa yararlı bir şey, zevk veren şeyden daha arzu edilir ve daha buyuk bir iyi ise, sağlığın da zevkden daha buyuk bir iyi olması gerekir _Bir şey iki yoldan birinde bir başka şeyi beraberinde getirir. 1- Aynı zamanda, 2- Sonradan. Örneğin bilgi, sağlığı daha sonra getirir; sağlıksa yaşamı aynı zamanda getirir. Şeyler, 3 anlamda başka şeylerin yaratıcısıdır: 1- Sağlıklı olmak sağlık yaratır; 2- Yiyecekler sağlık yaratır; 3- İdman da boyle yapar. Hem iyi şeylerin elde edilmesinin, hem de kotu şeylerin uzaklaştırılmasının iyi olması gerekmektedir; ilki sonradan iyi şeylere sahip olmayı getirirken, sonuncusu hemen o anda kotuluklerden kurtulmayı getirir. Daha kucuk bir iyiliğin yerine daha buyuğunun, ya da daha buyuk bir kotuluğun yerine daha kucuğunun elde edilmesi de daha iyi bir şeydir; cunku daha buyuğun daha kucuğu aştığı oranda, iyinin kazanılması ya da kotunun uzaklaştırılması diye bir şey vardır. _Düşman ve İyi: Zıttı kötü olan şeydir iyidir. Zıttı düşmanlarımızın yararına olan şeydir iyi; örneğin, bizim korkak olmamız düşmanlarımıza yarıyorsa, cesaretin değerli olacağı acıktır. Genellikle de düşmanlarımızın istediği şeyin, ya da onları sevindiren şeyin tersi hic kuşkuşuz değerlidir. Bizim cıkarımızın duşmanlarmkiyle aynı olduğu zamanlar pekala olabilir. Dolayısıyla 'kotulukler insanları bir araya getirir denir, yani, aynı şey her iki taraf icin de zararlı olduğunda. Övulen şey iyidir, cunku kotu olan şeyi kimse övmez. Yine, duşmanlarımızca ya da değersiz kişilerce övülen şey de oyle; cunku yakınması olanlar bile o şeyin iyi olduğunu duşunuyorsa, herkesin onlarla aynı duşuncede olacağı akla gelir hemen; duşmanlarımız gerceği, yalnızca apacık olduğu için kabul eder, tıpkı dostlarınca eleştirilen, duşmanlarınca eleştirilmeyen kimselerin değersiz olacağı gibi. Yine, zeki ve erdemli bir erkek ya da kadının değer verdiği şey iyidir. _Bir türün bir başka türe ustunluğu onların en buyuk orneklerinin sahip olduğu ustunlukle orantılıdır. Bir turun en buyuğu bir başka turun en buyuğunu gecerse, o zaman bir tur öteki turu gecer demektir; eğer bir tur diğerini geciyorsa onun en buyuğu otekinin en buyuğunu de gecer demektir. Boylece, en uzun boylu erkek en uzun boylu kadından daha uzunsa, genel olarak erkekler kadınlardan uzun demektir. Buna karşılık, eğer erkekler genel olarak kadınlardan uzunsa, en uzun boylu erkek en uzun boylu kadından uzun demektir. _Bir iyiye hep bir başkası eşlik ediyor da, o ona daima eşlik etmiyorsa, o ötekinden daha buyuktür, cunku ikinci şeyin kullanılışı birincinin kullanılışına bağımlı demektir. _Bir şey bir başka şeyle 3 yoldan birlikte olabilir, ya aynı zamanda, ya sonradan ya da gizilguc olarak. Yaşam, sağlıkla aynı zamanda birliktedir (sağlık yaşamla değil); bilgi, oğrenme eylemiyle sonradan birliktedir; hilecilik, kutsal şeylere saygısızlıkla gizilgüç olarak birliktedir. _İyinin ureticisi olan şey iyidir; oyleyse, 'uretici' ve 'derece' [kavramlarına] bakış tarzımızdan, daha buyuk bir iyinin ureticisinin de daha buyuk bir iyi olduğu ortaya cıkar. _Kesin (positive) iyilik ve kotuluk, iyiliğin ve kotuluğun yokluğundan daha önemlidir; cunku kesin iyilik ve kotuluk, sonuclardır, onların yokluğu ise boyle olamaz. _Yuksek değer bicilen şey bicilmeyenden daha iyidir. Bazı kimselerin yalnızca bir tanesine, oysa başkalarının buna benzer daha fazlasına sahip olduğu turden bir şey. Oyleyse, tek gozlu bir adamı kor etmek, iki gozlu bir adamı yarı kor etmekten daha buyuk bir kotuluk yaratır; cunku tek gozlu adam icin cok değerli bir şey alınmıştır elinden.. _Daha çok onur olan şeyler daha buyuk iyilerdir. Örneğin, görme genellikle kokudan cok daha istenen bir şey olduğu icin gorme keskinliği, koku alma keskinliğinden daha cok arzu edilir; aynı şekilde, alışılmamış derecede buyuk dost sevgisi, alışılmamış derecede buyuk para sevgisinden daha onur verici olduğu icin, sıradan arkadaş sevgisi sıradan para sevgisinden daha onur vericidir. Buna karşılık, bir şey, diğerlerinden daha iyi ya da daha soylu ise, o şeyin alışılmamış derecesi otekilerin alışılmamış derecesinden daha iyidir. _Ender olan şey, bol olan şeyden daha buyuk bir iyidir. Yani, altın, daha az kullanışlı olsa da, demirden daha iyi bir şeydir: Elde edilmesi guctur, bu yuzden de elde edilmeye daha cok değer. Tersine, bol olan şeyin, daha cok yere kullanabildiğimiz icin, ender şeyden daha iyi bir şey olduğu ileri surulebilir. Cunku sık olarak kullanışlı olan şey, seyrek olarak kullanışlı olan şeyi geçer. Daha genel olarak, zor şey, daha ender olduğu icin, kolay şeyden daha iyidir ve tersine, kolay şey, bizim olmasını istediğimiz şey olduğu icin, zor şeyden daha iyidir. ___ _Yönetim Biçimleri_ _4 yonetim bicimi vardır: Demokrasi, oligarşi, aristokrasi, monarşi. Yargı ve karar verme hakkı bu yonetici guclerden birinin ya da otekinin bir parcasının ya da butununun sorumluluğudur. _Demokrasinin amacı özgürlüktür; oligarşininki zenginlik; aristokrasininki eğitimin ve ulusal kuramların devamı; tiranlığınkiyse tiranın korunmasıdır. Bu durumda, her yapının, idealini gercekleştirmeye yarayan belli töreleri, kurumlan ve cıkarları birbirinden ayırmak zorunda olacağımız acıktır cunku insanlar kendi yollarını, kendi amaclarını hesaba katarak secerler. _Monarşi, bir insanın herkesin uzerinde yetke sahibi olduğu yapıdır. İki tur monarşi vardır: daha onceden konmuş koşullarla sınırlı olan krallık ve herhangi bir şeyle sınırlı olmayan tiranlık. _Dinleyicileri inandırma ve kamu ile ilgili konular uzerinde iyi konuşmada başarılı olmak icin en onemli ve en etkin nitelik, butun yonetim bicimlerini anlayabilmek ve onların her birine ait toreleri, Retorik kurumları ve cıkarları birbirinden ayırabilmektir. Cunku butun insanlar cıkarlarına saygı duyularak inandırılırlar, bu cıkarlarsa kurulu duzenin surdurulmesinde yatar. Ayrıca, saygınlığı olan kararlar vermek en yuce yetkenin sorumluluğudur; bu da her yönetim bicimine gore değişir; Ne kadar farklı yonetim bicimi varsa o kadar farklı yuce yetke vardır. _Retorik inandırma yalnızca kanıtla değil, aynı zamanda etik kanıtlarla da başarılır; eğer konuşmacının kendisinin iyilik, ya da bize karşı iyi niyet veya her ikisi gibi bazı niteliklere sahip olduğuna inanırsak, bizi ikna etmesine yardımı olur bunun. Aynı şekilde, her yönetim biciminin ozelliği olan bazı moral nitelikleri de iyi bilmeliyiz, cunku her birinin kendine ozgu moral karakteri, ona değin en etkili inandırma araclarını sağlayacaktır bize. _Demokrasi, yalnızca yeteri kadar ileri goturulmediği zaman değil, aynı zamanda cok fazla ileri goturulduğu zaman da gucunu yitirir ve sonunda oligarşiye doner; tıpkı kartal gagası burnun ya da kısa ve yukarı kalkık burnun, yalnızca yeteri kadar kartal gibi ya da yukarı kalkık ve kısa olmadığından normal buruna dönüşü gibi değil, aynı zamanda cok fazla kartal gibi ya da cok kısa ve yukarı kalkık olduğunda da artık burun olmaktan çıkacağı gibi. ___ _Erdem - Cesaret - Soyluluk_ _Erdem ve Kusur, Soylu ve Aşağı, kavramları övme ve ayıplama nesneleridir. _Erdemin biçimleri: adalet, cesaret, ölçülülük, görkem, yüce gönüllülük, cömertlik, sevecenlik, sağgörü ve akıldır. Erdem eğer iyilik yeteneği ise, onun en yuce turlerinin, başkalarına en yararlı olanları olması gerekir, bu nedenle de insanlar en cok, doğruları ve cesurları saygın kişiler diye bilirler, cunku cesaret savaşta başkalarına yararlıdır, doğruluksa hem savaşta hem barışta. Bundan sonra cömertlik gelir; comert kişiler, para icin savaşacakları yerde paralarının ellerinden gitmesine aldırmazlar, oysa başkaları her şeyden cok parayı duşunur. Adalet, herkesin kendi malından mulkunden yasaya uygun olarak yararlanma erdemidir; bunun tersi adaletsizliktir. _Cesaret, insanları tehlikeli durumlarda, yasayla uygunluk halinde ve onun buyruklarına boyun eğerek soylu işler yapmaya goturen erdemdir; korkaklık bunun tersidir. _Ölçülülük, bedensel zevkler soz konusu olduğunda, insanları yasalara boyun eğmeye goturen erdemdir, nefsine egemen olamayış, bunun zıddıdır. _Cömertlik bizi başkalarının iyiliği icin para harcamaya goturur; nekeslik bunun tersidir. _Yüce gönüllülük, bizi başkalarına buyuk olculerde iyilik yapmaya goturen erdemdir; bunun tersi ruh cimriliğidir. _Görkem, paranın harcanmasıyla ilgili konularda buyukluk yaratan bir erdemdir. Bu ikisinin tersi, sırasıyla ruh kucukluğu ve adiliktir. _Sağgörü, anlayışlılık erdemidir. _Adalet, öteki erdemlere benzemez; 'adaletle' yapılmış şey her zaman 'soylu' anlamına gelmez; bir insanın cezalandırıldığında, bunun kendisine adilane yapılmış olması, haksızlıkla yapılmış olmasından daha utanc vericidir. _Soylu, sırf kendi adına arzu edilen ve aynı zamanda övgüye değen şeydir; ya da hem iyi olan hem de iyi olduğu icin hoş olan şey. Eğer Soylunun doğru bir tanımıysa bu, o zaman erdemin soylu olması gerektiği sonucu cıkar ortaya, cunku erdem hem iyi bir şeydir, hem de övgüye değer bir şeydir. Erdemli bir insanın yapacağı ve kendisine yapılacak şeylerin işareti olan eylemler soylu olduğuna gore, her turlu cesaret edimleri ya da belirtileri, ve cesaretle yapılmış her şeyin soylu olması gerektiği sonucu cıkar bundan; adil ve adaletle yapılmış eylemler icin de aynı şey. Ödülü yalnızca onur olan eylemler soyludur. Bir insanın bir başkasının iyiliği icin arzu edilir olan şeyi amacladığı eylemler icin de oyle; bir insanın kendini duşunmeden ulkesi icin yaptıkları da; mutlak olarak iyi eylemler de; kendi doğaları yonunden iyi olan eylemler de; bireysel cıkarlar bencilce olduğu icin, yalnızca birey icin iyi olmayan eylemler de oyledir. Bir de, yararlarından yaşarken faydalanılan eylemlerin tersine, ancak ölümden sonra yararlanılan eylemler soyludur; cunku ilki buyuk olasılıkla yalnızca insanın kendisi icin olacaktır. İnsanın kendine değil de başkalarına yarar sağlayan başarılar; insanın kendisine iyiliği dokunmuş kimselere karşı yaptığı hizmetler, doğrusu da budur cunku; ve de genel olarak iyi olan edimler, cunku bunlar insanın kendi cıkarlarına yönelmemiştir. Ve insanların utanc duyacağı şeylerin tersi olan şeyler, cunki insanlar utanılacak şeyler soylemekten, yapmaktan ya da ona niyetlenmekten utanc duyarlar. Bunun icin de Alkaios: Bir şey söylemek isterdim sana, Ancak utanç bağlıyor dilimi, dediğinde Sappho şunları yazıyordu: Eğer iyi ve soylu şeyler istiyorsan, eğer alçakça konuşmak dilini yakmıyorsa, hiçbir utanç payı düşmez gözkapaklarına; onurla istediğin şeyi söyleyeceksin. İnsanların korku duymaksızın, istekle uğrunda calıştıkları şeyler de soyludur; Yine, bir nitelik ya da eylem, doğal olarak daha ustun bir şeye aitse, bir başkasından daha soyludur: orneğin bir erkeğin isteği, bir kadınınkinden daha soyludur. Sahiplerinden cok başka insanlara zevk veren nitelikler de soyludur; adaletin ve doğru eylemlerin soyluluğu buradan gelir. Birisinin, düşmanlarından öc alması soylu bir eylemdir; cunku karşılık vermek doğrudur, doğruysa soyludur; teslim olmamaksa bir cesaret belirtisidir. Utku da, onur da soylu şeyler sınıfına girer, cunku bunlar urun vermeseler de arzu edilir şeylerdir ve bizim iyi niteliklerde ustun olduğumuzu kanıtlarlar. Belli bir halkın ayırıcı nitelikleri, ve ozellikle hayranlık duydukları şeyin simgeleri de oyle; orneğin Sparta'da uzun sac ozgur bir insanın işaretidir, cunku insanın sacı uzunsa koleye ait işler yapmak kolay değildir. _Sahip olduğu onura onur katmak icin bir şey yapması, mutluluğa yoneliktir ve soylu bir şeydir. _Uygun olanlardan daha iyi ve daha soyluysa, uygun olmayan eylemler bile soyludur; orneğin, ortalama bir insan, her şey iyi gittiğinde bir yarışmada kahraman olursa ya da kendisinden yukseklerle daha iyi ve daha kolay gecinen biri durumuna gelirse, yukselir. İphikrates'in "Ne idim ne oldum, duşun" sozlerini Olimpiyat oyunlarında galip gelen uzerine edilen şu özdeyişle. Simonides'in şu methiyesiyle karşılaştırın: Babası, kocası ve erkek kardeşleri hep prens olan kadın. _Övgü_ _Övgü, bir insanın iyi niteliklerinin yüceliğinin sözle dile getirilmesidir. _Bir insan yazgıya değil kendine borçlu olduğu şeylerle övünmelidir. (Soylulukla değil, iyi bir erdemle ama soylu kişilerce yetiştirilenler de genellikle iyi erdem sahiptir.) _Övgünün etkisini artırmanın bircok yolu vardır. Bir insanın, bir şeyi yapan ilk ya da tek kişi olduğunu; ya da onu başkalarından daha iyi yaptığını belirtmek örneğin. Butun farklılıklar saygınlık vericidir. Bir insan aynı başarıyı sık sık gosIermişse bunun sozunu etmeliyiz; o zaman guvenilecek şey şans, talih değil, onun kendisi olacaktır. Aynı şeyde, onunkine benzer başarıları cesaretlendirmek ya da onurlandırmak icin kutlamalar bulunması ve kurulması onun lehine olur. Pazar yerine ilk kez heykelleri dikildiği icin Harmodios ve Aristogeiton'ı ovebiliriz. Kotu insanları da bunun tersi nedenlerle eleştirebiliriz. ___ _Devamı Yorumda
··
616 görüntüleme
Onur okurunun profil resmi
_Devamı: _Suçlama – Savunma – Kötü Davranış_ _Araştırmamız gereken 3 şey var. İlki, kotu davranışa goturen dürtülerin doğası ve sayısı; İkincisi, kotu davranan kimselerin ussal durumu; ucuncusu, kendilerine kotu davranışta bulunulanların kimler olduğu ve durumları. _Kötü davranış'ı, yasaya karşı istemli olarak yapılmış haksızlık diye tanımlayabiliriz. 'Yasa' özel ya da genel olabilir. Özel yasa derken, belli bir topluluğun yaşamını duzenleyen yazılı yasayı kastediyorum; genel yasayla da, her yerde bilinmesi gereken butun o yazılmamış ilkeleri. _Bilincli olarak ve hicbir zorlama olmadan yaptığımız şeyler 'istemli' şeylerdir. Butun istemli işler bilerek, düşünerek yapılmış değildir, ama bilerek, duşunerek yapılmış butun şeyler bilinçlidir. Hic kimse bilerek niyetlendiği şeyden habersiz değildir. Yasaya aykırı, bilerek, isteyerek yaptığımız zararlı ve kotu işlerin nedenleri: Kusur ve kendini kontrol noksanlığıdır. Cunku bir insanın başkalarına karşı yaptığı şeyler, o insanın sahip olduğu kotu niteliklere denk duşer. _Şans_ _Şansla ve rastlantıyla olan şeylerin hepsi, nedenleri saptanamayan, amacı olmayan, ve ne her zaman, ne coğunlukla, ne de belirli bir zamanda olan şeylerdir. Şansın, rastlantının tanımı onların ne olduklarını gosterir. Belirli ve icsel bir nedeni olan şeyler doğal olarak olur; ya her zaman ya da coğunlukla hep bir ornek meydana gelir. Doğaya aykırı olarak meydana gelen şeyleri butun ayrıntılarıyla tartışmanın, bir anlamda doğal olarak mı, yoksa başka herhangi bir nedenle mi meydana geldiklerini sormanın gereği yok; oyle gorunuyor ki, şans bu olayların en azından kısmen nedenidir. _Hoş_ _Bedensel zevk, hoş gorunen butun eylemlerin nedenidir. Alışkanlık, ister aşinalık yoluyla isler cabayla edinilmiş olsun, hoş şeyler sınıfına girer, cunku birçok eylem vardır ki, doğal olmadıkları halde insanlar onları yapmaya alışır alışmaz zevkle yapmaya başlarlar. _Kendimize bağlı butun eylemler iyi veya hoşturlar ya da oyle gorunurler. Ayrıca, kendimize bağlı butun eylemler istemli olarak, kendimize bağlı olmayanlar istemsiz olarak yapıldıklarına gore, butun istemli eylemlerin iyi veya hoş olmaları ya da oyle gorunmeleri gerektiği sonucu cıkar ortaya; cunku. Acı veren şeylerden kacmayı ve daha buyuk bir acıyı daha küçüğüyle değiştirmeyi de zevkler arasında sayıyorum. _Alışkanlıklar da hoştur; cunku bir şey alışkanlık haline gelir gelmez, gercekten doğaldır; alışkanlık doğaya benzemeyen bir şey değildir; Yine, bize zorlanmayan şey hoştur; cunku zorlama doğa dışıdır, bunun icindir ki, zorlanan şey acı vericidir; haklı olarak şoyle soylenmiştir: Zorlamayla yapılan her şey ruha acı verir. Bu yuzden, zihni bir yonde yoğunlaştırarak, buyuk cabalarla ve zahmetle yapılan butun eylemler mutlaka acı vericidir; onlara alışık olmadığımız surece, zorlamayı ve guc kullanmayı icerir, bu son durumda onları zevkli yapan şey alışkanlıktır. Bunların tersi hoştur; dolayısıyla kolaylık, zahmetsizlik, gevşeme, eğlence, dinlenme ve uyku hoş şeyler sınıfına girer; cunku bunların hepsi herhangi bir zorlama oğesinden kurtulmuştur. Yapmak icin icimizde arzu duyduğumuz her şey de hoştur, cunku arzu, zevk arayışıdır. Arzulardan bazıları mantığa aykırı, bazılarıysa akılla birliktedir. _Mantığa aykırılık: aklın onayladığı herhangi bir duşunceden doğmayan. Doğal diye bilinenler bu turdendir; beslenme, cinsellik, koku, işitme, görme… Akla uygun arzular, edinmeye itildiğimiz arzulardır. _Gecmiş bir zevki anmaktan ya da gelecekteki bir zevki beklemekten hoşlanıyoruzdur, tıpkı ateşten yatana duşmuş kimselerin susuzluk nobetleri sırasında gecmişte içtikleri şeyleri anımsamaktan ve gelecekte daha fazlasını içeceklerini ummaktan hoşlanmaları gibi. Bir aşık da sevgilisi üzerine konuşmaktan ya da yazmaktan, veya onunla ilişkili kucuk kuçük şeyler yapmaktan hoşlanır. Butun bu şeyler onun belleğinde canlandırır ve imgelem ozunde yeniden yaşatır. Benzeri bir bicimde, olmuş olanlar için yas tutmamızda ve ağlamamızda bile bir zevk oğesi vardır. Doğru, kaybından dolayı keder vardır, ama onu anımsamada ve yaptıkları ettikleriyle onumuzde, yaşıyormuş gibi gormede de bir zevk varılır. Şair, böyle dedi, uyandırdı herkeste ağlama isteğini. Zafer de hoş bir şeydir, yalnızca 'yenilmekten hoşlanmayanlar' icin değil, herkes icin; kazanan kendini bir şampiyon olarak gorur, boyle olabilmek icin herkeste az ya da cok guclu bir arzu vardır. _Öc alma da hoştur; elde edilememesi acı verici olan şeyi elde etmek hoştur, ofkeli kimseler öclerini alamadıkları zaman buyuk acı cekerler; fakat oc alma umudunu severler. _Bir şeyi sık sık yapmak da hoştur, cunku daha once gorduğumuz gibi, alışılmış olan herhangi bir şey hoştur. _Talihin birden donmesi ve tehlikelerden kıl payı kurtulma hoştur, cunku butun bu turlu şeylerin olağanustu şeyler olduğunu hissederiz. _Nerede bir yarışma varsa orada bir zafer vardır. Her zafer hoştur. __ _Suç - Kötülük_ _Kötülük yapmaya iten güdüler_ _İnsanlar çeşitli nedenlerden ya da duygulardan biriyle başkalarına kotuluk yapmaya itilebilir. _Suçtan sonra elde edilecek yarar, olası herhangi bir cezadan buyuk de olabilir. Genel goruşe gore, despotik iktidar durumunda olduğu gibi. _Suçlarınız size bir miktar saygınlık getirebilir. _O kadar kotu durumdasınızdır ki, kaybedecek hiçbir şeyiniz yoktur. _Kotuluk yaparak elde edeceğiniz kazancın, buyuk veya kesin ya da yakın olduğunu, cezanın kucuk veya belirsiz ya da uzak olduğunu sanabilirsiniz. _İşlediğiniz sucların, size sağlam kazanc getirdiğini, bunların karşılığındaki cezanınsa kotu adlarla anılmaktan başka bir şey olmadığını duşunebilirsiniz. Ya da bunun tersi bir duşunce sizi çekebilir. _Kolay av, kendisine daha önce hic kotuluk yapılmamışsa, bundan sonra da asla yapılmayacağını sanır, bicok kez kotuluk yapılmışsa bunun bir daha olmayacağını duşunup onlem almaz. Dikkatli değil de, başkalarına guvenen insanlar olabilir bunlar, cunku bu tür kişileri kandırmak kolaydır. Ya da sucluyu mahkemeye verecek gucu, cabayı gosteremeyen cok rahat insanlar olabilir. Ya da para konularında kavga edemeyen duygulu insanlar olabilir. Ya da o zamana kadar bircok kimsenin kendisine kotuluk yaptığı, ama yargılanmadığı kimseler olabilir. _Kendilerine yapıldığı gibi, başkalarina kotuluk yapmış kimseler de vardır; çünkü, kendilerinin başkalarına sık sık yaptığı kotuluğun, bu insanlara yapılırsa kotuluk sayılmayacağı sanılır. Örneğin, başkalarına şiddetle saldırmaya alışkın bir insana saldırırsınız. Bu gibi insanlara kotuluk yapmada guzel ve hoş bir yan vardır, sanki hicbir kotuluk yapılmamış gibi gelir insana. Aynı zamanda, kendilerine kotuluk yapmakla, sevindireceğimiz insanlar vardır. yine kotuluk yapabileceğimiz, ama haklı davranışta bulunduğumuzdan emin olabileceğimiz kimseler vardır. Bir de daha once aramızda bir anlaşmazlık bulunan kimseler vardır. Burada da sanki hicbir kotuluk yapılmamış gibi gelir insana. _Aynı zamanda kendilerine kotuluk yapmakla bircok doğru iş yapabileceğimiz kimseler vardır; cunku o zaman yapılmış olan zararı kolayca giderebileceğimizi hissederiz. Tıpkı Tesalyalı İason'un, bircok haklı iş yapabilmek icin bazı haksız şeyler yapmanın bir gorev olduğunu söyleyişi gibi. _Başkalarına yapılan kotuluk turleri arasında evrensel ya da en azından ortak olanlar vardır. İnsan bunları yaptığı icin bağışlanmayı bekler. _İnsanlar, bir şeyin kendileri tarafından yapılabileceğini kendileri var sayıyor olmalıdırlar. Ya yakalanmadan yapabileceklerini, ya da yakalanırlarsa cezadan kaçabileceklerini, cezalandırılsalar bile, zararın kazanclarından daha kucuk olduğunu var sayıyor olmalıdırlar. _İnsanlar, guzel soz soyleme yeteneğine veya engin yasa deneyimine veya cok sayıda dosta veya cok miktarda paraya sahipseler, cezalandırılmaksızın başkalarına kolaylıkla kotuluk yapabileceklerini duşunurler. Saydığımız ustunluklere kişi olarak sahipseler guvenleri daha da artar; fakat bunlara sahip dostları ya da destekleyicileri, ya da ortakları var ise bunlar olmaksızın da yetinebilirler; boylece hem sucu işlerler hem de kacarlar ve bu sucları işledikleri icin cezalandırılmazlar. Yargıclarla araları iyiyse, o zaman da kendilerini guvende hisseder. _Yakalansanız bile yargılanmaktan kurtulacağınızı veya yargıyı erteleteceğinizi ya da yargıcları satın alacağınızı duşunursunuz. Ya da cezaya carptırılsanız bile zarar ziyanı odemekten kurtulacağınızı veya en azından bu işi uzun bir sure erteletebileceğiniz duşunursunuz. _Sucunuzu rastlantı, zorunluluk, doğal nedenler ya da alışkanlık yüzünden olmuş gibi gosterebileceğinizi hissedersiniz. Hani, genel olarak soylersek, gercekten kotuluk yapmış olmaktan cok, istemiş de doğruluk yapamamışsınız gibi. Başka insanların sizi tarafsız bir bicimde yargılayacağına guvenebilirsiniz. Gereksinim icinde olmak sizi kışkırtmış olabilir. Bu da yoksul insanların yaptığı gibi gerekli şeyleri istiyorsunuz, ya da zengin kimseler gibi luks şeyler istiyorsunuz anlamına gelir. İyi bir ününüz olması sizi cesaretlendirmiş olabilir, cunku bu sizden kuşkulanılmasını onleyecektir ya da kotu bir ununuz olması da sizi cesaretlendirebilir, o zaman da ne yaparsanız yapın daha da kotuleştiremezsiniz bu unu. _Kendisine kotuluk yapılan kişiler, kotuluk yapanın istediği şeye sahip olanlardır; bu şey, gereksinimler ya da luks şeyler ve hoşlanılan nesneler olabilir. _Kotuluk yapan kişinin kurbanları uzakta ya da hemen el altında olabilir. _Atasozune gore, 'Günahkarlık bir vesileye bakar'. _(Platon'un dostu olan Dione, Sicilya'yı yaşlı Dionysios'un zorbalığından kurtardı ve Platon'un yardımıyla ideal bir devlet kurma girişiminde bulundu. İ.O. 354'te eski arkadaşı ve ortağı Kalippos tarafından olduruldu.) _Bir de kurbanın utanc yüzünden acığa vuramadığı kotuluk turleri vardır. ev halkından kadınların, kendisinin ya da oğullarının namusuna yapılmış saldırılar gibi. Aynı zamanda, herhangi bir kimseyi mahkemeye verdiğinizde sizi kavgadan, davalaşmadan hoşlanan biri gibi gosterecek şeyleı vardır. ___ _Yasa_ _Haklı ve Haksız eylemler_ _Bunların iki tür yasaya, bir de iki tür kişiye gore tanımlandıklarını gormekle başlayabiliriz. İki tur yasa derken ozel yasayı ve evrensel yasayı kastediyorum. Özel yasa, her topluluğun kendi koyduğu yasadır. Evrensel yasa, doğanın yasasıdır. Butun insanları, hatta yabancıları bile bağlayan bir doğal adalet ve adaletsizlik vardır. _Empedokles: Her şeyi kucaklayan bir yasa, gökler boyunca hiç kesiksiz uzanır, ve toprağın sonsuzluğu üzerinde. _Zinadan ya da namusa saldırıdan suclu olan insan, belli bir kişiye kotuluk yapıyordur; orduya katılmaktan kacan insansa topluluğa kotuluk yapıyordur. _Haksız eylemler, topluluğu etkileyenler ile bir ya da daha cok kişiyi etkileyenler olmak uzere iki sınıfa ayrılabilir. _Kotuluk kasıtlı yapılır ve kasten yapılmış bir zararı dokunmalıdır. _Bir insanın coğu kez bir işi kabul ettiği, ama davacının o işe yakıştırdığı adı veya o adın ima ettiği gerçekleri kabul etmediği olur. Bir şeyi aldığını, ama onu 'çalmadığını'; birine ilk kez vurduğunu, ama ’saldırı'da bulunmadığını; bir kadınla cinsel ilişkide bulunduğunu, ama 'zina' yapmadığını; hırsızlıktan suçlu olduğunu, ama caldığı şey kutsal bir şey olmadığı icin 'kutsal şeye karşı saygısızlık' etmediğini; bir hakka el uzattığını, ama 'Devlet mulkune el uzatmadığını'; duşmanla bağlantıları olduğunu, ama 'ihanet’ten suclu olmadığını ileri surer. Dolayısıyla burada amacımız, bir insanın ister sucluluğunu, isterse sucsuzluğunu saptamak olsun, davamızda adaleti acıkca ortaya koyacaksak, hırsızlık, zulüm, zina olan şeyi olmayandan ayırabilmemiz gerekir. Bir vuruş her zaman 'saldırı' demek değildir, ancak vurulan adama kotu davranmak ya da vuranın kendisini hoşnut etmek gibi amaclarla yapıldığında saldırı olur. Sahibinin bilgisi olmadan bir şeyi almak her zaman 'hırsızlık' demek değildir, ancak saklamak ve sahibini zarar uğratmak niyetiyle alındığında 'hırsızlık' olur. Butun oteki suçlamalarda da buna benzer şeyler vardır. _Başkalarına karşı iki tur doğru ve yanlış davranış olduğunu gorduk, biri yazılı emirlerle, otekiyse yazılı olmayan emirlerle. Şimdi hakkında yasanın soyleyeceği şeyler olan turu tartışmaktayız. Oteki turunun kendisi iki ceşittir. İlki, kural dışı iyilik ya da kotulukten kaynaklanan, ve buna gore de kınama ve onur kaybıyla, veya ovgu ve onur artımıyla ve nişanlarla karşılanan davranıştır. Örneğin, bize iyilik yapanlara gonul borcu, iyiliğe karşı verme, dostlarımıza yardıma hazır olma ve buna benzer şeyler. İkinci tur, bir topluluğun yazılı ceza yasalarındaki noksanlıkları karşılar. _Hakkaniyet_ _(Hak ve adalete uygunluk, doğruluk, dürüstlük, insaflı, adil demektir.) _Hakkaniyet; yazılı yasanın ötesine geçen bir adalet türüdür. _Hakkaniyet, insan doğasının zayıflığına karşı merhametli olmamızı; yasalardan cok onu yapmış olan insanları, o insanın ne söylediğinden cok neyi kastettiğini duşunmeyi; ve sanığın eylemleri üzerinde niyetleri kadar fazla durmamayı; ya da şu veya bu ayrıntı uzerinde olayın hikayesi kadar durmamayı; bir adamın şu anda ne olduğunu değil, her zaman ya da genellikle ne olduğunu sormayı emreder. Zararlardan cok yararları, verilen yararlardan cok elde edilen yararları anımsamayı; bize karşı kotu davranıldığı anda sabırlı olmayı; bir anlaşmazlığı guc yoluyla değil karşılıklı konuşmayı cozmeyi; dava acma yerine hakeme başvurmayı yeğlemeyi emreder, cunku hakem bir davada hakkaniyetle hareket eder, yargıcsa, kesin yasayla; hakemlik, hakkaniyet icin butun gucu kullanma gibi acık bir amacla icat edilmiştir. _Kesin bir ifade olanaksız, ama yasa cıkarmak zorunluysa, yasa, kapsamlı terimlerle yazılmalıdır; böylece, bir insan bir başka insana vurmak icin elini kaldırdığında ya da gercekten vurduğunda elinde bir yuzukten başka bir şey yoksa, yasada yazılı sozlere gore cezayı gerektiren bir işten suclu olacaktır; ama gercekte suçsuzdur. Boyle olduğunu bildiren şeyse hakkaniyettir. Hakkaniyetin tanımından, hangi tur eylemlerin, hangi tur kişilerin haklı ya da tersi olduğu acıktır. Hakkaniyet, bağışlanabilir eylemlere uygulanmalıdır; ve bize bir yandan cezayı gerektiren eylemlerle, öte yandan yargılama hataları ya da talihsizlikler, kazalar arasında ayrım yıptırabilmelidir. (Bir 'talihsizlik', beklenilmeyen sonuclan olan, ahlaki kotuluğe bağlı olmayan bir iştir; bir 'yargılama hatası' ise beklenebilir sonucları olmuş olan ve yine ahlaki kotuluğe bağlı olmayan bir iştir; 'cezayı gerektiren bir iş', beklenebilecek sonuçları olmuş olan, ama ahlaki bir kotuluğe bağlı olan bir iştir, cunku isteklerimizin bize esinlediği butun eylemlerin kaynağıdır. _Yapılan kotulukten acı duyan insan kendisini korkunc bir şekilde cezalandırmış olabilir; o zaman kotuluğu yapan kişinin hakettiği gibi cok daha korkunc bir ceza alması gerekir. Orneğin Sophokles kendisine yapılan saldırı yuzunden boğazını kesmiş olan Euktemon'a kefaret olarak ceza isterken, kurbanın kendi kendisine verdiği cezadan daha hafif bir ceza vermezdim, demişti. _ Başkalarına yapılan iki kotu işten daha kotu olanı, daha kotu olan eğilimin kışkırttığıdır. Dolayısıyla en onemsiz işler, en kotu olanla olabilir. ___ _Tanık - Kanıt_ _Tanıklar 2 turdur, eski ve yeni; geçmişle ilgili tanıklar şairler ve bilgelerdir. Gelecekle ilgili tanıklar, kahinler ve tanınmış kimselerdir. _Atasözleri, bir kanıt bicimidir. Örneğin; Yaşlı biriyle dostluğu istemiyorsanız. “Yaşlı bir adama asla şefkat gösterme.” Kim ki babayı öldürür de intikam alması için oğullarını sağ bırakır, delinin biridir.” _Bir de, kanıtlarının sahte olduğu resmen bildirilirse, kendileri de cezalandırılacak tanıklar vardır. Bunlar, bir eylemin yapılıp yapılmadığına, herhangi bir şeyin o olup olmadığına ilişkin gecerli kanıtlardır; bir eylemin niteliği, onun haklı ya da haksız oluşu, yararlı ya da zararlı oluşu konusunda gecerli tanıklar değildirler. Bu tur nitelik sorunlarında tarafsız kimselerin fikri son derece guvenilirdir. Hepsinden daha guveniliri de 'eski' tanıklardır, cunku bunlar aldatılamazlar. _Yararlı kanıtlar konusunda kaybımız hicbir zaman kayıp sayılmayacaktır. Cunku davamızı destekleyen ya da karşıtımızın davasını curuten olgu kanıtlarımız yoksa, en azından, her zaman kendi değerimizi ya da karşıtımızın değersizliğini doğrulayacak kanıtlar bulabiliriz. Bir tanık hakkında diğer duşunceleri -onun bir dost, bir duşman ya da tarafsız olduğu, iyi, kotu ya da onemsiz bir une sahip olduğu, ve buna benzer diğer ayrımlar- bilinen retorik tanıtlar icin kullandığımız genel cizgiler uzerine oturtmamız gerekir. _Sozleşmelerle ilgili olarak kanıt, bunların onemini ya da güvenilirliğini artıracak ya da azaltacak şekilde kullanılabilir; eğer bizim lehimize bir şeyler soyluyorlarsa her ikisini de artırmaya, karşıtımızın lehine şeyler soyluyorsa azaltmaya calışırız. Sozleşmenin, ozel ve sınırlı bir turden de olsa, bir yasa olduğunu, sozleşmeler elbette yasayı bağlayıcı yapmazsa da, yasanın herhangi bir yasal sozleşmeyi bağlayıcı yaptığını, ve yasanın kendisinin bir butun olarak bir tur sozleşme olduğunu, oyle ki bir sozleşmeyi onemsemeyen ya da tanımayan bir kişinin yasanın kendisinin tanımadığını ileri sürebiliriz. Eğer davamıza destek oluyorsa, onun onemi uzerinde ısrarlı olmalıyız. Dahası, coğu iş ilişkisi yani istemli olan ilişkiler- sozleşmelerle duzenlenir ve eğer bunlar bağlayıcılık gucunu yitirirse, insan ilişkileri ortadan kalkar. Başka kanıtlar bulmak icin daha derinlere inmemize gerek yok. Bununla birlikte, sozleşmeler bizim aleyhimize, karşıtımı lehine şeyler soyluyorsa, ilk planda, bizim aleyhimize olan yasaya karşı cıkmada kullanabileceğimiz kanıtlar uygundur. _Kendilinizi, çıkarılması bile bir hata olmuş olan kötü bir yasaya uymak zorunda görmeyiz. Kötü ve yanlış bir sözleşmeye uymak zorunda olduğumuzu var saymak, gülünçtür. _Yine, hakem olarak bir yardım gorevinin, neyin haklı olduğuna karar vermek olduğunu, dolayısıyla şu ya da bu belgenin ne demeye geldiğini değil, adaletin nerede olduğunu sorması gerektiğini ileri surebiliriz. Hile ya da guc yoluyla adaleti saptırmanın olanaksız olduğunu, cunku onurun doğaya dayandığını, ama sozleşmede bir tarafın hile ya da guc kurbanı olabileceğini ileri surebiliriz. Bundan başka, sozleşmeni evrensel yasaya ya da ulkemizin veya bir başka ulkenin herhangi bir yazılı yasasına karşı gelip gelmediğini, aynı zamanda, önceki yılda sonraki bir başka sozleşmeyle celişip çelişmediğini görmemiz gerekir; sonrakinin bağlayıcı sozleşme olduğunu, ya da oncekinin doğru, sonrakininse hileli olduğunu ileri surebiliriz – durumuna hangisi uyuyorsa. Ayrıca, sozleşmenin yargıcların cıkarına karşı olup olmadığına dikkat ederek yararlılık sorunu uzerinde durmalı. ___ _İşkence_ _İşkenceyle sorgu, bir anlamda zorlayıcı olduğu icin coğu kez buyuk ağırlık veren bir tanıt şeklidir. Bizim lehimize olduğunda, onun şaşmaz tek tanıt şekli olduğunu ileri surerek, onun değerini yuceltmek icin uygun zeminlere işaret etmek zor bir şey değildir; ya da ote yandan bizim aleyhimize ve karşıtımızın lehine ise onu reddetmek icin de uygun zeminler bulabiliriz. Her turlü işkencenin aslının ne olduğunu; işkence zoru altında insanların doğruyu soyledikleri kadar yalan da soyleyebileceklerini, bircok insanın, ister kalın kafalı, vurdumduymaz, isterse yurekli olsun, buyuk sıkıntılara soylu bir şekilde dayandıklarını, oysa korkakların ve cekingenlerin, otekileri bu sıkıntılarını gorene kadar bol keseden kurusıkı attıklarını gostererek, işkence altında alınan tanıtın guvenilir olmadığını söylemeliyiz. İşkence altında elde edilen tanıta guvenilemez. _Yemin_ _ Eğer yemin kabul etmiyorsanız, bir yeminin karşılığının daimi ödendiğini; alacağın biri olsaydınız hemen yemin edebileceğinizi cunku alacaksanız yemin etmekle akıllılık etmiş olacağınızı, ve bu durumda başarıya ulaşmak icin yemin etmek zorunda kalmış olacağınızı ileri surebilirsiniz. Boylece, sizin reddinizin, yalan yere yeminden korkudan değil, yuksek ilkelere bağlılıktan ileri geldiğin ileri sürersiniz. Tam yerinde, Ksenophanes'in şu deyişini ornek verebilirsiniz: “Tanrıya inanmayanın ona inanana meydan okuması doğru değildir.” Sanki guclu kuvvetli bir adam, dovmek ya da onun tarafındaı dovulmek uzere cılız birine meydan okurmuş gibi bir durumdu bu. _Bir yemini kabul etmeye razı olursanız, kendinize guvendiğinizi, ama karşıtınıza guvenmediğinizi; ve (Ksenophanes'in düşüncesini tersine cevirerek) doğru olanın, inancsız bir insanın yemin etmesi, inanclı bir insanınsa yemini kabul etmesi olduğunu; kararlarını vermeden once yargıcların yemin etmesini istediğiniz bir davada sizin kendinizin bir yemini kabul etmemenizin acayip olacağını ileri surebilirsiniz. Eğer yemin etmeyi istiyorsanız, dindarlığınızın sizi konuyu tanrılara havale etmeye ittiğini; karşıtınızın kendisinden başka yargıca ihtiyacı olmadığını, cunku kararı ona bıraktığınızı; hasmınızın, başkalarının yemin etmesinde ısrar ederken, kendilerinin bu konuda yemin etmeyi reddetmesinin cok cirkin bir şey olacağını ileri surebilirsiniz. _Her durumda ayrı ayrı nasıl fikir yuruteceğimizi gorduğumuze gore, bunlar ikili ikili ortaya cıktığında -yani yemini kabule isteklisiniz ama yemin etmiyorsunuz; yemin ediyorsunuz fakat yemini kabul etmiyorsunuz; hem yemin ediyorsunuz hem kabul ediyorsunuz; ne yemin ediyor ne de kabul ediyorsunuz- nasıl fikir yurutebileceğimizi de gorebiliriz. Bunlar hic kuşkusuz, yukarda gecen durumların bileşimleridir, bu yuzden de kanıtlarınızın yukarda adı gecen kanıtların bileşimleri olması gerekir. _Karışık Sözler_ _Sanatlardan hicbiri bireysel durumlar üzerine kuram getirmez. _Mantıklı konuşmanın kullanılması, kolların-bacakların kullanılmasından daha ayrı bir insani özellikken, bir insanın konuşma ve akıl yoluyla kendini savunamadığı icin değil de, kolları-bacaklarıyla kendini savunamadığı icin ayıplanması gerektiğini savunmak sacma bir şeydir. Boyle bir konuşma gucunu haksız bir bicimde kullanan birinin buyuk zarar vereceği söylenerek karşı cıkılırsa, bu, erdem dışında butun iyi şeylere, her şeyden once de guc, sağlık, varlık ve onderlik gibi en yararlı şeylere karşı ayrım gozetmeksizin yapılabilecek bir suclamadır. _Bir insanı 'sofist' yapan, onun yetisi değil, törel amacıdır. Bununla birlikte, retorikte, ’retorisyen' terimi ya konuşanın sanat hakkındaki bilgisini ya da torel amacını tanımlayabilir. Diyalektikteyse bu farklıdır: bir insan, belli turden bir torel amacı olduğu icin 'sofist'tir, buna karşılık bir 'diyalektisyen' torel amacı olduğu icin değil, yetisi olduğu icin 'diyalektisyen'dir. _Eğer önermelerden herhangi biri bilinen bir olguysa, adını anmaya bile gerek yoktur. Örneğin, ödulun bir taç olduğu bir yarışmada Dorieus'un galip olduğunu gostermek icin, herkesin bildiği bir gercek olan 'Olimpiyat oyunlarında ödülün bir tac olduğu' eklenmeksizin, 'Çünkü o Olimpiyat oyunlarını kazandı' demek yeter. _Üzerinde karar verdiğimiz ve bu yuzden araştırdığımız şeylerin coğu bize değişik secenekler sunar. Çünkü tüm erlerimizin de olumsal bir karakteri vardır. _Aslında, yurttaşlarının herhangi bir saldırıya neden olmamasını gözeteceği iki tür devlet vardır, kendisininkinden daha guclu olan devletler ile ticaret yapmanın yararlı olduğu devletler. _Örnek, bir tur tümevarımdır. Onun desteklediği onermeyle olan ilişkisi, ne bir parcanın bir butune olan ilişkisi, ne butunun parcaya olan ilişkisi, ne de butunun butune ilişkisi değil, fakat parcanın parcaya ya da benzerin benzere olan ilişkisidir. Muhafız isteyen bir adamın zorba olmayı planladığı ilkesinin ornekleri: Dionysios bir muhafız isterken bir zorba olmayı planlıyor, çunku gecmişte, boyle bir planı gercekleştirmek uzere bir muhafız isteyip durmuştu ve muhafızı alır almaz da bir zorba olmuştu. * * * * * * * * * * * *
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.