Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Retorik, ikna etme ve tartışma sanatıdır; Diyalektiğin eşdeşi ve bir dalıdır, aynı zamanda da törebilimin dalıdır. _Retorik, bilimsel inceleme değil, sadece kanıtlar sağlama yetisidir. _Retorik, mantık bilimi ile politikanın etik dalının bir bileşimidir ve kısmen diyalektiğe, kısmen de sofistik usavurmaya benzer. Fakat biz ister diyalektiği ister
··
616 görüntüleme
Onur okurunun profil resmi
_Devamı: _Suçlama – Savunma – Kötü Davranış_ _Araştırmamız gereken 3 şey var. İlki, kotu davranışa goturen dürtülerin doğası ve sayısı; İkincisi, kotu davranan kimselerin ussal durumu; ucuncusu, kendilerine kotu davranışta bulunulanların kimler olduğu ve durumları. _Kötü davranış'ı, yasaya karşı istemli olarak yapılmış haksızlık diye tanımlayabiliriz. 'Yasa' özel ya da genel olabilir. Özel yasa derken, belli bir topluluğun yaşamını duzenleyen yazılı yasayı kastediyorum; genel yasayla da, her yerde bilinmesi gereken butun o yazılmamış ilkeleri. _Bilincli olarak ve hicbir zorlama olmadan yaptığımız şeyler 'istemli' şeylerdir. Butun istemli işler bilerek, düşünerek yapılmış değildir, ama bilerek, duşunerek yapılmış butun şeyler bilinçlidir. Hic kimse bilerek niyetlendiği şeyden habersiz değildir. Yasaya aykırı, bilerek, isteyerek yaptığımız zararlı ve kotu işlerin nedenleri: Kusur ve kendini kontrol noksanlığıdır. Cunku bir insanın başkalarına karşı yaptığı şeyler, o insanın sahip olduğu kotu niteliklere denk duşer. _Şans_ _Şansla ve rastlantıyla olan şeylerin hepsi, nedenleri saptanamayan, amacı olmayan, ve ne her zaman, ne coğunlukla, ne de belirli bir zamanda olan şeylerdir. Şansın, rastlantının tanımı onların ne olduklarını gosterir. Belirli ve icsel bir nedeni olan şeyler doğal olarak olur; ya her zaman ya da coğunlukla hep bir ornek meydana gelir. Doğaya aykırı olarak meydana gelen şeyleri butun ayrıntılarıyla tartışmanın, bir anlamda doğal olarak mı, yoksa başka herhangi bir nedenle mi meydana geldiklerini sormanın gereği yok; oyle gorunuyor ki, şans bu olayların en azından kısmen nedenidir. _Hoş_ _Bedensel zevk, hoş gorunen butun eylemlerin nedenidir. Alışkanlık, ister aşinalık yoluyla isler cabayla edinilmiş olsun, hoş şeyler sınıfına girer, cunku birçok eylem vardır ki, doğal olmadıkları halde insanlar onları yapmaya alışır alışmaz zevkle yapmaya başlarlar. _Kendimize bağlı butun eylemler iyi veya hoşturlar ya da oyle gorunurler. Ayrıca, kendimize bağlı butun eylemler istemli olarak, kendimize bağlı olmayanlar istemsiz olarak yapıldıklarına gore, butun istemli eylemlerin iyi veya hoş olmaları ya da oyle gorunmeleri gerektiği sonucu cıkar ortaya; cunku. Acı veren şeylerden kacmayı ve daha buyuk bir acıyı daha küçüğüyle değiştirmeyi de zevkler arasında sayıyorum. _Alışkanlıklar da hoştur; cunku bir şey alışkanlık haline gelir gelmez, gercekten doğaldır; alışkanlık doğaya benzemeyen bir şey değildir; Yine, bize zorlanmayan şey hoştur; cunku zorlama doğa dışıdır, bunun icindir ki, zorlanan şey acı vericidir; haklı olarak şoyle soylenmiştir: Zorlamayla yapılan her şey ruha acı verir. Bu yuzden, zihni bir yonde yoğunlaştırarak, buyuk cabalarla ve zahmetle yapılan butun eylemler mutlaka acı vericidir; onlara alışık olmadığımız surece, zorlamayı ve guc kullanmayı icerir, bu son durumda onları zevkli yapan şey alışkanlıktır. Bunların tersi hoştur; dolayısıyla kolaylık, zahmetsizlik, gevşeme, eğlence, dinlenme ve uyku hoş şeyler sınıfına girer; cunku bunların hepsi herhangi bir zorlama oğesinden kurtulmuştur. Yapmak icin icimizde arzu duyduğumuz her şey de hoştur, cunku arzu, zevk arayışıdır. Arzulardan bazıları mantığa aykırı, bazılarıysa akılla birliktedir. _Mantığa aykırılık: aklın onayladığı herhangi bir duşunceden doğmayan. Doğal diye bilinenler bu turdendir; beslenme, cinsellik, koku, işitme, görme… Akla uygun arzular, edinmeye itildiğimiz arzulardır. _Gecmiş bir zevki anmaktan ya da gelecekteki bir zevki beklemekten hoşlanıyoruzdur, tıpkı ateşten yatana duşmuş kimselerin susuzluk nobetleri sırasında gecmişte içtikleri şeyleri anımsamaktan ve gelecekte daha fazlasını içeceklerini ummaktan hoşlanmaları gibi. Bir aşık da sevgilisi üzerine konuşmaktan ya da yazmaktan, veya onunla ilişkili kucuk kuçük şeyler yapmaktan hoşlanır. Butun bu şeyler onun belleğinde canlandırır ve imgelem ozunde yeniden yaşatır. Benzeri bir bicimde, olmuş olanlar için yas tutmamızda ve ağlamamızda bile bir zevk oğesi vardır. Doğru, kaybından dolayı keder vardır, ama onu anımsamada ve yaptıkları ettikleriyle onumuzde, yaşıyormuş gibi gormede de bir zevk varılır. Şair, böyle dedi, uyandırdı herkeste ağlama isteğini. Zafer de hoş bir şeydir, yalnızca 'yenilmekten hoşlanmayanlar' icin değil, herkes icin; kazanan kendini bir şampiyon olarak gorur, boyle olabilmek icin herkeste az ya da cok guclu bir arzu vardır. _Öc alma da hoştur; elde edilememesi acı verici olan şeyi elde etmek hoştur, ofkeli kimseler öclerini alamadıkları zaman buyuk acı cekerler; fakat oc alma umudunu severler. _Bir şeyi sık sık yapmak da hoştur, cunku daha once gorduğumuz gibi, alışılmış olan herhangi bir şey hoştur. _Talihin birden donmesi ve tehlikelerden kıl payı kurtulma hoştur, cunku butun bu turlu şeylerin olağanustu şeyler olduğunu hissederiz. _Nerede bir yarışma varsa orada bir zafer vardır. Her zafer hoştur. __ _Suç - Kötülük_ _Kötülük yapmaya iten güdüler_ _İnsanlar çeşitli nedenlerden ya da duygulardan biriyle başkalarına kotuluk yapmaya itilebilir. _Suçtan sonra elde edilecek yarar, olası herhangi bir cezadan buyuk de olabilir. Genel goruşe gore, despotik iktidar durumunda olduğu gibi. _Suçlarınız size bir miktar saygınlık getirebilir. _O kadar kotu durumdasınızdır ki, kaybedecek hiçbir şeyiniz yoktur. _Kotuluk yaparak elde edeceğiniz kazancın, buyuk veya kesin ya da yakın olduğunu, cezanın kucuk veya belirsiz ya da uzak olduğunu sanabilirsiniz. _İşlediğiniz sucların, size sağlam kazanc getirdiğini, bunların karşılığındaki cezanınsa kotu adlarla anılmaktan başka bir şey olmadığını duşunebilirsiniz. Ya da bunun tersi bir duşunce sizi çekebilir. _Kolay av, kendisine daha önce hic kotuluk yapılmamışsa, bundan sonra da asla yapılmayacağını sanır, bicok kez kotuluk yapılmışsa bunun bir daha olmayacağını duşunup onlem almaz. Dikkatli değil de, başkalarına guvenen insanlar olabilir bunlar, cunku bu tür kişileri kandırmak kolaydır. Ya da sucluyu mahkemeye verecek gucu, cabayı gosteremeyen cok rahat insanlar olabilir. Ya da para konularında kavga edemeyen duygulu insanlar olabilir. Ya da o zamana kadar bircok kimsenin kendisine kotuluk yaptığı, ama yargılanmadığı kimseler olabilir. _Kendilerine yapıldığı gibi, başkalarina kotuluk yapmış kimseler de vardır; çünkü, kendilerinin başkalarına sık sık yaptığı kotuluğun, bu insanlara yapılırsa kotuluk sayılmayacağı sanılır. Örneğin, başkalarına şiddetle saldırmaya alışkın bir insana saldırırsınız. Bu gibi insanlara kotuluk yapmada guzel ve hoş bir yan vardır, sanki hicbir kotuluk yapılmamış gibi gelir insana. Aynı zamanda, kendilerine kotuluk yapmakla, sevindireceğimiz insanlar vardır. yine kotuluk yapabileceğimiz, ama haklı davranışta bulunduğumuzdan emin olabileceğimiz kimseler vardır. Bir de daha once aramızda bir anlaşmazlık bulunan kimseler vardır. Burada da sanki hicbir kotuluk yapılmamış gibi gelir insana. _Aynı zamanda kendilerine kotuluk yapmakla bircok doğru iş yapabileceğimiz kimseler vardır; cunku o zaman yapılmış olan zararı kolayca giderebileceğimizi hissederiz. Tıpkı Tesalyalı İason'un, bircok haklı iş yapabilmek icin bazı haksız şeyler yapmanın bir gorev olduğunu söyleyişi gibi. _Başkalarına yapılan kotuluk turleri arasında evrensel ya da en azından ortak olanlar vardır. İnsan bunları yaptığı icin bağışlanmayı bekler. _İnsanlar, bir şeyin kendileri tarafından yapılabileceğini kendileri var sayıyor olmalıdırlar. Ya yakalanmadan yapabileceklerini, ya da yakalanırlarsa cezadan kaçabileceklerini, cezalandırılsalar bile, zararın kazanclarından daha kucuk olduğunu var sayıyor olmalıdırlar. _İnsanlar, guzel soz soyleme yeteneğine veya engin yasa deneyimine veya cok sayıda dosta veya cok miktarda paraya sahipseler, cezalandırılmaksızın başkalarına kolaylıkla kotuluk yapabileceklerini duşunurler. Saydığımız ustunluklere kişi olarak sahipseler guvenleri daha da artar; fakat bunlara sahip dostları ya da destekleyicileri, ya da ortakları var ise bunlar olmaksızın da yetinebilirler; boylece hem sucu işlerler hem de kacarlar ve bu sucları işledikleri icin cezalandırılmazlar. Yargıclarla araları iyiyse, o zaman da kendilerini guvende hisseder. _Yakalansanız bile yargılanmaktan kurtulacağınızı veya yargıyı erteleteceğinizi ya da yargıcları satın alacağınızı duşunursunuz. Ya da cezaya carptırılsanız bile zarar ziyanı odemekten kurtulacağınızı veya en azından bu işi uzun bir sure erteletebileceğiniz duşunursunuz. _Sucunuzu rastlantı, zorunluluk, doğal nedenler ya da alışkanlık yüzünden olmuş gibi gosterebileceğinizi hissedersiniz. Hani, genel olarak soylersek, gercekten kotuluk yapmış olmaktan cok, istemiş de doğruluk yapamamışsınız gibi. Başka insanların sizi tarafsız bir bicimde yargılayacağına guvenebilirsiniz. Gereksinim icinde olmak sizi kışkırtmış olabilir. Bu da yoksul insanların yaptığı gibi gerekli şeyleri istiyorsunuz, ya da zengin kimseler gibi luks şeyler istiyorsunuz anlamına gelir. İyi bir ününüz olması sizi cesaretlendirmiş olabilir, cunku bu sizden kuşkulanılmasını onleyecektir ya da kotu bir ununuz olması da sizi cesaretlendirebilir, o zaman da ne yaparsanız yapın daha da kotuleştiremezsiniz bu unu. _Kendisine kotuluk yapılan kişiler, kotuluk yapanın istediği şeye sahip olanlardır; bu şey, gereksinimler ya da luks şeyler ve hoşlanılan nesneler olabilir. _Kotuluk yapan kişinin kurbanları uzakta ya da hemen el altında olabilir. _Atasozune gore, 'Günahkarlık bir vesileye bakar'. _(Platon'un dostu olan Dione, Sicilya'yı yaşlı Dionysios'un zorbalığından kurtardı ve Platon'un yardımıyla ideal bir devlet kurma girişiminde bulundu. İ.O. 354'te eski arkadaşı ve ortağı Kalippos tarafından olduruldu.) _Bir de kurbanın utanc yüzünden acığa vuramadığı kotuluk turleri vardır. ev halkından kadınların, kendisinin ya da oğullarının namusuna yapılmış saldırılar gibi. Aynı zamanda, herhangi bir kimseyi mahkemeye verdiğinizde sizi kavgadan, davalaşmadan hoşlanan biri gibi gosterecek şeyleı vardır. ___ _Yasa_ _Haklı ve Haksız eylemler_ _Bunların iki tür yasaya, bir de iki tür kişiye gore tanımlandıklarını gormekle başlayabiliriz. İki tur yasa derken ozel yasayı ve evrensel yasayı kastediyorum. Özel yasa, her topluluğun kendi koyduğu yasadır. Evrensel yasa, doğanın yasasıdır. Butun insanları, hatta yabancıları bile bağlayan bir doğal adalet ve adaletsizlik vardır. _Empedokles: Her şeyi kucaklayan bir yasa, gökler boyunca hiç kesiksiz uzanır, ve toprağın sonsuzluğu üzerinde. _Zinadan ya da namusa saldırıdan suclu olan insan, belli bir kişiye kotuluk yapıyordur; orduya katılmaktan kacan insansa topluluğa kotuluk yapıyordur. _Haksız eylemler, topluluğu etkileyenler ile bir ya da daha cok kişiyi etkileyenler olmak uzere iki sınıfa ayrılabilir. _Kotuluk kasıtlı yapılır ve kasten yapılmış bir zararı dokunmalıdır. _Bir insanın coğu kez bir işi kabul ettiği, ama davacının o işe yakıştırdığı adı veya o adın ima ettiği gerçekleri kabul etmediği olur. Bir şeyi aldığını, ama onu 'çalmadığını'; birine ilk kez vurduğunu, ama ’saldırı'da bulunmadığını; bir kadınla cinsel ilişkide bulunduğunu, ama 'zina' yapmadığını; hırsızlıktan suçlu olduğunu, ama caldığı şey kutsal bir şey olmadığı icin 'kutsal şeye karşı saygısızlık' etmediğini; bir hakka el uzattığını, ama 'Devlet mulkune el uzatmadığını'; duşmanla bağlantıları olduğunu, ama 'ihanet’ten suclu olmadığını ileri surer. Dolayısıyla burada amacımız, bir insanın ister sucluluğunu, isterse sucsuzluğunu saptamak olsun, davamızda adaleti acıkca ortaya koyacaksak, hırsızlık, zulüm, zina olan şeyi olmayandan ayırabilmemiz gerekir. Bir vuruş her zaman 'saldırı' demek değildir, ancak vurulan adama kotu davranmak ya da vuranın kendisini hoşnut etmek gibi amaclarla yapıldığında saldırı olur. Sahibinin bilgisi olmadan bir şeyi almak her zaman 'hırsızlık' demek değildir, ancak saklamak ve sahibini zarar uğratmak niyetiyle alındığında 'hırsızlık' olur. Butun oteki suçlamalarda da buna benzer şeyler vardır. _Başkalarına karşı iki tur doğru ve yanlış davranış olduğunu gorduk, biri yazılı emirlerle, otekiyse yazılı olmayan emirlerle. Şimdi hakkında yasanın soyleyeceği şeyler olan turu tartışmaktayız. Oteki turunun kendisi iki ceşittir. İlki, kural dışı iyilik ya da kotulukten kaynaklanan, ve buna gore de kınama ve onur kaybıyla, veya ovgu ve onur artımıyla ve nişanlarla karşılanan davranıştır. Örneğin, bize iyilik yapanlara gonul borcu, iyiliğe karşı verme, dostlarımıza yardıma hazır olma ve buna benzer şeyler. İkinci tur, bir topluluğun yazılı ceza yasalarındaki noksanlıkları karşılar. _Hakkaniyet_ _(Hak ve adalete uygunluk, doğruluk, dürüstlük, insaflı, adil demektir.) _Hakkaniyet; yazılı yasanın ötesine geçen bir adalet türüdür. _Hakkaniyet, insan doğasının zayıflığına karşı merhametli olmamızı; yasalardan cok onu yapmış olan insanları, o insanın ne söylediğinden cok neyi kastettiğini duşunmeyi; ve sanığın eylemleri üzerinde niyetleri kadar fazla durmamayı; ya da şu veya bu ayrıntı uzerinde olayın hikayesi kadar durmamayı; bir adamın şu anda ne olduğunu değil, her zaman ya da genellikle ne olduğunu sormayı emreder. Zararlardan cok yararları, verilen yararlardan cok elde edilen yararları anımsamayı; bize karşı kotu davranıldığı anda sabırlı olmayı; bir anlaşmazlığı guc yoluyla değil karşılıklı konuşmayı cozmeyi; dava acma yerine hakeme başvurmayı yeğlemeyi emreder, cunku hakem bir davada hakkaniyetle hareket eder, yargıcsa, kesin yasayla; hakemlik, hakkaniyet icin butun gucu kullanma gibi acık bir amacla icat edilmiştir. _Kesin bir ifade olanaksız, ama yasa cıkarmak zorunluysa, yasa, kapsamlı terimlerle yazılmalıdır; böylece, bir insan bir başka insana vurmak icin elini kaldırdığında ya da gercekten vurduğunda elinde bir yuzukten başka bir şey yoksa, yasada yazılı sozlere gore cezayı gerektiren bir işten suclu olacaktır; ama gercekte suçsuzdur. Boyle olduğunu bildiren şeyse hakkaniyettir. Hakkaniyetin tanımından, hangi tur eylemlerin, hangi tur kişilerin haklı ya da tersi olduğu acıktır. Hakkaniyet, bağışlanabilir eylemlere uygulanmalıdır; ve bize bir yandan cezayı gerektiren eylemlerle, öte yandan yargılama hataları ya da talihsizlikler, kazalar arasında ayrım yıptırabilmelidir. (Bir 'talihsizlik', beklenilmeyen sonuclan olan, ahlaki kotuluğe bağlı olmayan bir iştir; bir 'yargılama hatası' ise beklenebilir sonucları olmuş olan ve yine ahlaki kotuluğe bağlı olmayan bir iştir; 'cezayı gerektiren bir iş', beklenebilecek sonuçları olmuş olan, ama ahlaki bir kotuluğe bağlı olan bir iştir, cunku isteklerimizin bize esinlediği butun eylemlerin kaynağıdır. _Yapılan kotulukten acı duyan insan kendisini korkunc bir şekilde cezalandırmış olabilir; o zaman kotuluğu yapan kişinin hakettiği gibi cok daha korkunc bir ceza alması gerekir. Orneğin Sophokles kendisine yapılan saldırı yuzunden boğazını kesmiş olan Euktemon'a kefaret olarak ceza isterken, kurbanın kendi kendisine verdiği cezadan daha hafif bir ceza vermezdim, demişti. _ Başkalarına yapılan iki kotu işten daha kotu olanı, daha kotu olan eğilimin kışkırttığıdır. Dolayısıyla en onemsiz işler, en kotu olanla olabilir. ___ _Tanık - Kanıt_ _Tanıklar 2 turdur, eski ve yeni; geçmişle ilgili tanıklar şairler ve bilgelerdir. Gelecekle ilgili tanıklar, kahinler ve tanınmış kimselerdir. _Atasözleri, bir kanıt bicimidir. Örneğin; Yaşlı biriyle dostluğu istemiyorsanız. “Yaşlı bir adama asla şefkat gösterme.” Kim ki babayı öldürür de intikam alması için oğullarını sağ bırakır, delinin biridir.” _Bir de, kanıtlarının sahte olduğu resmen bildirilirse, kendileri de cezalandırılacak tanıklar vardır. Bunlar, bir eylemin yapılıp yapılmadığına, herhangi bir şeyin o olup olmadığına ilişkin gecerli kanıtlardır; bir eylemin niteliği, onun haklı ya da haksız oluşu, yararlı ya da zararlı oluşu konusunda gecerli tanıklar değildirler. Bu tur nitelik sorunlarında tarafsız kimselerin fikri son derece guvenilirdir. Hepsinden daha guveniliri de 'eski' tanıklardır, cunku bunlar aldatılamazlar. _Yararlı kanıtlar konusunda kaybımız hicbir zaman kayıp sayılmayacaktır. Cunku davamızı destekleyen ya da karşıtımızın davasını curuten olgu kanıtlarımız yoksa, en azından, her zaman kendi değerimizi ya da karşıtımızın değersizliğini doğrulayacak kanıtlar bulabiliriz. Bir tanık hakkında diğer duşunceleri -onun bir dost, bir duşman ya da tarafsız olduğu, iyi, kotu ya da onemsiz bir une sahip olduğu, ve buna benzer diğer ayrımlar- bilinen retorik tanıtlar icin kullandığımız genel cizgiler uzerine oturtmamız gerekir. _Sozleşmelerle ilgili olarak kanıt, bunların onemini ya da güvenilirliğini artıracak ya da azaltacak şekilde kullanılabilir; eğer bizim lehimize bir şeyler soyluyorlarsa her ikisini de artırmaya, karşıtımızın lehine şeyler soyluyorsa azaltmaya calışırız. Sozleşmenin, ozel ve sınırlı bir turden de olsa, bir yasa olduğunu, sozleşmeler elbette yasayı bağlayıcı yapmazsa da, yasanın herhangi bir yasal sozleşmeyi bağlayıcı yaptığını, ve yasanın kendisinin bir butun olarak bir tur sozleşme olduğunu, oyle ki bir sozleşmeyi onemsemeyen ya da tanımayan bir kişinin yasanın kendisinin tanımadığını ileri sürebiliriz. Eğer davamıza destek oluyorsa, onun onemi uzerinde ısrarlı olmalıyız. Dahası, coğu iş ilişkisi yani istemli olan ilişkiler- sozleşmelerle duzenlenir ve eğer bunlar bağlayıcılık gucunu yitirirse, insan ilişkileri ortadan kalkar. Başka kanıtlar bulmak icin daha derinlere inmemize gerek yok. Bununla birlikte, sozleşmeler bizim aleyhimize, karşıtımı lehine şeyler soyluyorsa, ilk planda, bizim aleyhimize olan yasaya karşı cıkmada kullanabileceğimiz kanıtlar uygundur. _Kendilinizi, çıkarılması bile bir hata olmuş olan kötü bir yasaya uymak zorunda görmeyiz. Kötü ve yanlış bir sözleşmeye uymak zorunda olduğumuzu var saymak, gülünçtür. _Yine, hakem olarak bir yardım gorevinin, neyin haklı olduğuna karar vermek olduğunu, dolayısıyla şu ya da bu belgenin ne demeye geldiğini değil, adaletin nerede olduğunu sorması gerektiğini ileri surebiliriz. Hile ya da guc yoluyla adaleti saptırmanın olanaksız olduğunu, cunku onurun doğaya dayandığını, ama sozleşmede bir tarafın hile ya da guc kurbanı olabileceğini ileri surebiliriz. Bundan başka, sozleşmeni evrensel yasaya ya da ulkemizin veya bir başka ulkenin herhangi bir yazılı yasasına karşı gelip gelmediğini, aynı zamanda, önceki yılda sonraki bir başka sozleşmeyle celişip çelişmediğini görmemiz gerekir; sonrakinin bağlayıcı sozleşme olduğunu, ya da oncekinin doğru, sonrakininse hileli olduğunu ileri surebiliriz – durumuna hangisi uyuyorsa. Ayrıca, sozleşmenin yargıcların cıkarına karşı olup olmadığına dikkat ederek yararlılık sorunu uzerinde durmalı. ___ _İşkence_ _İşkenceyle sorgu, bir anlamda zorlayıcı olduğu icin coğu kez buyuk ağırlık veren bir tanıt şeklidir. Bizim lehimize olduğunda, onun şaşmaz tek tanıt şekli olduğunu ileri surerek, onun değerini yuceltmek icin uygun zeminlere işaret etmek zor bir şey değildir; ya da ote yandan bizim aleyhimize ve karşıtımızın lehine ise onu reddetmek icin de uygun zeminler bulabiliriz. Her turlü işkencenin aslının ne olduğunu; işkence zoru altında insanların doğruyu soyledikleri kadar yalan da soyleyebileceklerini, bircok insanın, ister kalın kafalı, vurdumduymaz, isterse yurekli olsun, buyuk sıkıntılara soylu bir şekilde dayandıklarını, oysa korkakların ve cekingenlerin, otekileri bu sıkıntılarını gorene kadar bol keseden kurusıkı attıklarını gostererek, işkence altında alınan tanıtın guvenilir olmadığını söylemeliyiz. İşkence altında elde edilen tanıta guvenilemez. _Yemin_ _ Eğer yemin kabul etmiyorsanız, bir yeminin karşılığının daimi ödendiğini; alacağın biri olsaydınız hemen yemin edebileceğinizi cunku alacaksanız yemin etmekle akıllılık etmiş olacağınızı, ve bu durumda başarıya ulaşmak icin yemin etmek zorunda kalmış olacağınızı ileri surebilirsiniz. Boylece, sizin reddinizin, yalan yere yeminden korkudan değil, yuksek ilkelere bağlılıktan ileri geldiğin ileri sürersiniz. Tam yerinde, Ksenophanes'in şu deyişini ornek verebilirsiniz: “Tanrıya inanmayanın ona inanana meydan okuması doğru değildir.” Sanki guclu kuvvetli bir adam, dovmek ya da onun tarafındaı dovulmek uzere cılız birine meydan okurmuş gibi bir durumdu bu. _Bir yemini kabul etmeye razı olursanız, kendinize guvendiğinizi, ama karşıtınıza guvenmediğinizi; ve (Ksenophanes'in düşüncesini tersine cevirerek) doğru olanın, inancsız bir insanın yemin etmesi, inanclı bir insanınsa yemini kabul etmesi olduğunu; kararlarını vermeden once yargıcların yemin etmesini istediğiniz bir davada sizin kendinizin bir yemini kabul etmemenizin acayip olacağını ileri surebilirsiniz. Eğer yemin etmeyi istiyorsanız, dindarlığınızın sizi konuyu tanrılara havale etmeye ittiğini; karşıtınızın kendisinden başka yargıca ihtiyacı olmadığını, cunku kararı ona bıraktığınızı; hasmınızın, başkalarının yemin etmesinde ısrar ederken, kendilerinin bu konuda yemin etmeyi reddetmesinin cok cirkin bir şey olacağını ileri surebilirsiniz. _Her durumda ayrı ayrı nasıl fikir yuruteceğimizi gorduğumuze gore, bunlar ikili ikili ortaya cıktığında -yani yemini kabule isteklisiniz ama yemin etmiyorsunuz; yemin ediyorsunuz fakat yemini kabul etmiyorsunuz; hem yemin ediyorsunuz hem kabul ediyorsunuz; ne yemin ediyor ne de kabul ediyorsunuz- nasıl fikir yurutebileceğimizi de gorebiliriz. Bunlar hic kuşkusuz, yukarda gecen durumların bileşimleridir, bu yuzden de kanıtlarınızın yukarda adı gecen kanıtların bileşimleri olması gerekir. _Karışık Sözler_ _Sanatlardan hicbiri bireysel durumlar üzerine kuram getirmez. _Mantıklı konuşmanın kullanılması, kolların-bacakların kullanılmasından daha ayrı bir insani özellikken, bir insanın konuşma ve akıl yoluyla kendini savunamadığı icin değil de, kolları-bacaklarıyla kendini savunamadığı icin ayıplanması gerektiğini savunmak sacma bir şeydir. Boyle bir konuşma gucunu haksız bir bicimde kullanan birinin buyuk zarar vereceği söylenerek karşı cıkılırsa, bu, erdem dışında butun iyi şeylere, her şeyden once de guc, sağlık, varlık ve onderlik gibi en yararlı şeylere karşı ayrım gozetmeksizin yapılabilecek bir suclamadır. _Bir insanı 'sofist' yapan, onun yetisi değil, törel amacıdır. Bununla birlikte, retorikte, ’retorisyen' terimi ya konuşanın sanat hakkındaki bilgisini ya da torel amacını tanımlayabilir. Diyalektikteyse bu farklıdır: bir insan, belli turden bir torel amacı olduğu icin 'sofist'tir, buna karşılık bir 'diyalektisyen' torel amacı olduğu icin değil, yetisi olduğu icin 'diyalektisyen'dir. _Eğer önermelerden herhangi biri bilinen bir olguysa, adını anmaya bile gerek yoktur. Örneğin, ödulun bir taç olduğu bir yarışmada Dorieus'un galip olduğunu gostermek icin, herkesin bildiği bir gercek olan 'Olimpiyat oyunlarında ödülün bir tac olduğu' eklenmeksizin, 'Çünkü o Olimpiyat oyunlarını kazandı' demek yeter. _Üzerinde karar verdiğimiz ve bu yuzden araştırdığımız şeylerin coğu bize değişik secenekler sunar. Çünkü tüm erlerimizin de olumsal bir karakteri vardır. _Aslında, yurttaşlarının herhangi bir saldırıya neden olmamasını gözeteceği iki tür devlet vardır, kendisininkinden daha guclu olan devletler ile ticaret yapmanın yararlı olduğu devletler. _Örnek, bir tur tümevarımdır. Onun desteklediği onermeyle olan ilişkisi, ne bir parcanın bir butune olan ilişkisi, ne butunun parcaya olan ilişkisi, ne de butunun butune ilişkisi değil, fakat parcanın parcaya ya da benzerin benzere olan ilişkisidir. Muhafız isteyen bir adamın zorba olmayı planladığı ilkesinin ornekleri: Dionysios bir muhafız isterken bir zorba olmayı planlıyor, çunku gecmişte, boyle bir planı gercekleştirmek uzere bir muhafız isteyip durmuştu ve muhafızı alır almaz da bir zorba olmuştu. * * * * * * * * * * * *
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.