Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Diyalektik 2 – Şeref, Bilgelik, Sanat
*_Düşünce_ _Buda: Her şey düşüncedir. Ne düşünüyorsak o oluruz. Bize düşüncelerimiz şekil verir. Hepimiz düşüncelerimizden doğarız. Bu dünyayı yaratan, zihnimizdir. Bu dünyayı bir hava kabarcığı, bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez. Biz, içselliğimizin meyvesiyiz. İçimizde ne varsa biz oyuz. Bizi biz yapan zihnimizdir.
··
2.388 görüntüleme
Onur okurunun profil resmi
_Kıskançlık_ _Kıskançlık, gizli hayranlıktır. Mutluluğunun olanaksızlığını hisseden hayran kıskanmayı seçer. Soren Kierkegart _Schopenhauer: Kıskançlık, kendisinden daha mutlu olanlara karşı duyulan bir nefrettir. Kıskanç kişi, kendi acılarını, başkalarına acı çektirerek hafifletme çalışır. Gerçekte vahşi ve korkunç bir hayvandan başka bir şey değildir insanlar ve vahşiliklerini maskeler takarak gizlerler. Başkasının acılarından alınan zevk, şeytani bir şeydir ve onun alayları cehennemde atılan bir kahkahaya denktir. Kişi, kıskanılanı ya görmezden gelecek, ya onu zehirli sözleriyle alaya alacak ya da ona karşı bayağı ve vasat birini yüceltecektir. Kıskançlık kıyastan doğup kin ile beslenir ve karşıtı ise duyguaşlıktır. Her varlığın, kendi kendisine: ben güvende olduğum sürece varsın batsın bu dünya demesinin nedeni, bencil yaşam istemidir. _Aşağı türlere mensup cahil avam takımına kesinlikle özgürlüğün verilmemesi gerekmektedir. Bunun nedeni de bilinçsizlikleridir. Cahil ve sıradan kimseler, bilge insanlara karşı içgüdüsel olarak birleşip bir ittifak oluşturur ve onlara tabii düşmanları gözüyle bakar. Cumhuriyetlerde, hilekâr ve adaletsiz kişler, yüksek konumlara ulaşabilir ve dolayısıyla doğrudan siyasi güce sahip, monarşiden daha güçlü olabilirler. Bu insanları bir araya getirip böylesine sıkı sıkıya kenetleyen şey de üstün zekâ sahibi insanlara karşı duydukları ortak kindir. Çok sayıda budala ve zayıf insan bulunur ve bir cumhuriyet idaresinde onları gölgede bırakmasınlar diye yetenek sahibi insanları bastırıp saf dışı etmek onlar için bir hayli kolaydır. Alçaklığın gördüğü değer, erdemlerin uğradığı ihanet, hep aynı mesleğin mensuplarının ellerinden gelir. Gerçeğe ve büyük yeteneklere karşı duyulan nefret, bilim insanlarının kendi sahalarındaki cehaleti; gerçek mamullerin neredeyse her zaman aşağılanması ve sahtelerinin rağbet görmesi böyle bir şeydir. _Wilhelm Wundt: İnsanlar öldükten sonra karanlıklara hapsolmuş kindar şeytanlara dönüşmektedir çünkü ölenler, yaşayamadıkları aydınlık hayata özlem duyup yaşayanları kıskanır ve kin beslerler. Hayatını dilediği gibi yaşayamayan insanlarda da benzer şeytani kin vardır ve mutlu insanların da kendileri gibi sürünmelerini isterler. _Marquis de Sade: Güzel hazlara karşı çıkanlar, bunu sadece diğerlerini kendileri kadar suçlu ve mutsuz yapmanın zalimce zevkinden ve kıskançlıktan yaparlar, emin olun. Kördürler ve herkesin de kör olmasını isterler. Yanılmışlardır ve herkesin de yanılmasını isterler ama kalplerinin derinliklerini görebilirseniz sadece keder ve pişmanlık bulursunuz. Bütün bu suç havarileri sadece kötü ve çaresiz insanlardır; aralarında zehirli sözcüklerine veya tehlikeli yazılarına sadece tutkularının yön vermediğini dürüstçe söyleyecek samimi bir insan bulamazsınız. Ve doğrusu, kim soğukkanlılıkla ahlakın temellerinin risk alınmadan sarsılabileceğini söyleyebilir? Kim iyilik yapmanın ve iyiyi arzulamanın insanoğlunun temel amacı olmadığını savunabilir? Ve sadece kötülük yapan bir insan, en güçlü kaygısının iyiliğin çoğalması olan bir toplumda mutlu olmayı nasıl ümit edebilir? _Suçlu kişi, suçunu başkaları üstüne atıp temize çıkmak için iğrenç tuzaklar kurar. Böylece hedefteki masum kimseler de suçluluk ağına yakalanıp kapana kısılacak ve gerçek suçlu ile dengeleneceklerdir ama hedefteki masum kişi, eğer tuzaklara düşmez ise, o zaman da tuzağı kuran suçlu, bu defa da iftiraya başvuracaktır. Yalancı şahitler ve sahte belgelerle suçsuz kimseyi karalayıp, kendi suçlarını gölgelemeye çalışacaktır. _Freud: Medeni azınlık, zengin ve mutlu bir hayat sürerken, çoğunluğun yoksul hayat sürmesi ve sömürüldüğünü düşünmesi, nefrete ve isyana neden olacaktır. Ezilen bu insanlar da asla medeni kültüre uyum sağlamayacak ve medeni düzeni yok etmek isteyeceklerdir. Bu insanların uygarlığa düşmanlıkları apaçık görülür. ************** _Sanat_ _Sanat, üstün yaratıcılığın ve hayal gücünün etkili bir biçimde, estetik değerde, resim, müzik, heykel vs. ile ifade edilmesidir. Sanatçı eşsiz algısı ile seçkin bir kişiliktir ve peşinden sürüklediği sanatseverleri de seçkinleştirir, farklı bakış açıları kazandırıp dönüştürerek yüceltir. Sanat, insanın kendini keşfetmesidir ve sanat sayesinde kişiler sürekli gelişirler. Sanat, sisi dağıtıp hayatı gerçekte olduğu haliyle göstermeye çalışır. Zenginliğin ölçütü kişinin malı mülkü değil, yaşam kalitesi ve kültürüdür. _Sanat; hayatın şarabıdır. J. Richter _Sanatkâr, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır. Atatürk _Sanat, insanın kendini keşfetmesidir. Ben romantik olmaya başladıktan sonra dağlar güzelleşti. Sanattan sonra insanlar dağlara farklı bakmaya başladı. Sanatla insanlar güzeli fark etmeye başladılar. Eugene Delacroix _Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli muhtevaya. Bu kör ve sağır dönemlerde insanlar şekilci olurlar ve sadece maddiyata önem verirler. Maneviyat aşağılanır. Bu körlük dönemlerinde görenler alay konusu olur. Wassily Kandinsky _Sanat, sisi dağıtır. Sanat eseri bize, hayatı ve şeyleri, gerçekte oldukları haliyle göstermeye çalışır; o sanat eserini ancak kabiliyeti ve kültürü elverdiği nispette anlar. Resmin önünde, bir prensin huzurunda durduğu gibi saygıyla durmalıdır. Şarap karşısında üzümler ne ise bu sanatlar karşısında felsefenin durumu da odur. Hayal gücü asla işin dışında tutulamaz. Bu estetik etkinin koşuludur ve güzel sanatların tümünün temel bir kuralıdır. O seyircinin hayal gücünde doğmalı-uyanmalıdır. Schopenhauer _Sanatın sahtelikleri doğanın yarattığı hiçbir güzellikle başa çıkamaz. Erasmus _Sanatın yaratıcı gücü, doğadan, sanatçının eli değmeden, kendiliğinden çıkar ortaya. Her sanatçı, doğanın özünde bulunan sanat nitelikleri karşısında, Aristoteles'in deyimiyle bir "öykünücü"dür. O, ya Apollo'ca bir düş sanatçısı, ya Dionysos'ca bir coşkunluk sanatçısı ya da hem coşkunluk hem de düş sanatçısıdır. Niçe _Doğa hiçbir durumda sanattan daha aşağı değildir, çünkü sanatlar doğayı yansılarlar. Bu böyle olduğuna göre, her bakımdan kusursuz olan ve her şeyi kapsayan doğayı hiçbir teknik yetenek aşamaz. Öte yandan, her sanat daha yüce olanların yararına daha aşağı olanları yaratır; evrensel doğa da aynı şeyi yapar. Adalet buradan kaynaklanır, bütün öteki erdemler de adalete dayanır, çünkü ilgisiz nesnelere değer verirsek, ya da kolayca kandırılırsak, yargıda bulunmakta aceleci davranırsak, kararlı olmazsak, adil olamayız. Marcus Aurelius _Nikola Tesla: Ressamlar ve müzisyenler evlenmeli, evet; ama mucitler evlenmemeli. Ressamla müzisyen, kadından ilham alabilir ve en güzel eserlerini aşkları sayesinde verebilir; oysa mucidin tabiatı öyle güçlü, vahşi ve arzuludur ki bir kadına kendini adadığında bilime verecek bir şeyi kalmaz. Sanmıyorum ki çok sayıda büyük icadını sayabileceğiniz bir mucit olsun. _Sanatçıların eserlerine hep hayranlık beslemişimdir ama benim fikrime göre, onların eserleri yalnızca gölge ve suretlerdir. Oysa mucitler dünyaya elle tutulur, yaşayan ve işleyen eserler kazandırırlar. _Soylu reformcularla filozofların öğretilerinde insanseverlik ruhunu uyandıran, sanatçının ta kendisidir. Bu ruh, her alandan ve konumdan insana, maddi kazanç için değil başarmanın verdiği keyif ve yoldaşlarına sağlayabileceği iyilikler için çalışma azmini aşılamıştır. Bu tesirin altında insanlar işlerine devam ediyor, çalışmalarına derin bir sevgi besliyor, kendi alanlarında mucizeler yaratıyorlar. Bununla birlikte bilgiyi edinip yaymayı ana gayeleri ve keyif kaynakları olarak görüyor, dünyevi şeylerin ötesine bakabiliyor ve mükemmeliyet bayrağını taşıyorlar. O halde sanatçıyı onurlandıralım, ona şükranlarımızı sunalım; sanatçının şerefine içelim! _Ralp Emerson: Ozanın o küçük doğası için fazlasıyla güçlü olan evrenin doğası, ozanı aşar ve onun eli aracılığıyla yazar, böylece ozan değişken ve yabani bir öyküyü dışavurmuş gibi görünür, bu durum tam bir alegoridir. Platon da, şairler bilgece şeyler söylerler, kendilerinin de anlamadığı demişti. _Gerçeklerin gizli anlamlarını taşıdığı o yüksekten bakışa erişmeli ve onu sürdürmelidir. Gelişen insan, edebiyatta -bütün masallarda ve bütün tarihte- ne kadar derin bir varlığı olduğunu keşfeder. Şairin, insan hallerini tasvir eden garip biri olmadığını, o evrensel kalemiyle biri için ve herkes için doğru olan bir itirafı yazıya döktüğünü görür. Mısralarda kendisi için mükemmel bir biçimde anlaşılır olan o gizli biyografisinin, o doğmadan çok önce kağıda döküldüğünü fark eder. Ezop'un, Homeros'un, Hafız'ın, Aristo'nun, Chaucer'ın, Scott'ın her kıssasında kendi maceralarıyla birbiri ardına karşılaşır, kendi zihni ve elleriyle bunları doğrular.' _Ralp Emerson - Heykel: Antik eserlerin, edebiyatın ve heykellerin cazibesini sağlayan şey, sadelik, doğallık ve gerçekçiliktir. Antik olana hayranlığımız eski olana hayranlık değil, doğal olana hayranlıktır. _Görünüşü ve görgüsüyle içimizde derin bir doğa uyanır, bir heykel ya da resim galerisinin yarattığı gücün ve güzelliğin aynısıdır bu. Sonra ifade dengesindeki dil, azami hareket özgürlüğündeki biçimin çokluğu, Tanrıların huzurunda dini bir raks sunan adanmışlar gibi asla ideal dinginliği bozmayan, insanı sarsan bir acı çekmesine ve ölümcül kavgaya tutuşmuş olmasına rağmen dansın adabını ve figürlerini asla bozmaya cüret etmeyen bir de heykelde karşımıza çıkar. Edası, eski Yunan sanatının kalıntılarındaki yalın ve hayranlık uyandıran heykellerin ihtişamıyla aynı olan insanlar vardır. *************** _Basitten Karmaşığa_ _Einstein: Doğa yasalarını basitten karmaşığa doğru okuyarak ve bulmacanın parçalarını doğru yerlere yerleştirerek birçok şey aydınlanır. Evrenin işleyişi de kapalı bir saatin işleyişi gibidir ve açmadan anlamak imkansızdır. _Newton: Bilimin amacı, “Olgulardan doğanın kuvvetlerini keşfetmek, sonra da bu kuvvetler yardımıyla diğer olayları açıklamak. Oluşturulan kuram, olayları açıklayabilmek ve deneyler ile birlikte bu olayları matematiksel kuramlar ile genelleştirmektir. _Kelebek etkisi: Bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. _Göl deneyi: Durgun haldeki gölün ortasına ufak bir taş atın. Taşın atıldığı yerden dışa doğru dalgaların yayıldığını görürsünüz. Bu dalgalar gölün her yerindedir. Şimdi, gölde oluşan dalgaları kaldırın ve yerine maddeyi, yani elektronları ya da protonları koyun. Parçacık olarak bildiğimiz elektron, proton gibi maddenin temel taşlarının aslında su dalgası gibi davrandığını ve aynı su dalgalarının gölün her yerinde dağılması gibi bir elektronun da evrenin her yerinde dağılabileceği gibi sarsıcı ve beyin yakan bir gerçekle karşılaşıldı. _Diderot: Titreyen tellerin başka başka telleri titretmektedir. Bir fikir ikinci bir fikri çağırır, ikinci üçüncüyü. Filozof duyar; o hem musiki aleti hem de müzisyendir. Düşüncelerine dalmış, yahut kendini dinlemekte olan filozofun kafasında uyanan, birbirine eklenip akıp giden fikirlere bir son çekmek mümkün olmaz. Bir fikir bir armoni meydana getirir. Ses veren, cansız, birbirinden ayrı tellerde görüldükten sonra neden canlı ve birbirine bağlı noktalar, devamlı ve duyar lifler arasında olmasın? _Platon: Müzik yasalarından sapma, azar azar yerleşip sinsi sinsi göreneklerimize ve çalışma biçimlerimize sokulur; buradan, daha da güçlenerek insanlar arasındaki ilişkilere iner. Bu ilişkilerden de büyük bir küstahlıkla, devlet işlerine yayılır, sonunda da özel ve genel yaşamda ne varsa, hepsini alt üst eder. Çeşitlilik ruhta aşırılık doğurur, bedende ise hastalık; oysa müzikte sadelik, ruhlara ağırbaşlılık, beden eğitiminde ise vücutlara sağlık verir. _Ralp Emerson: Deha, sebep-sonuç ilişkisine dayalı düşünceyi inceler ve her şeyin ta menşeinde, bir küreden çıkan ışınların, düşmeden önce sonsuz çapa ayrıldığını görür. Bir zerrenin, doğadaki ruh göçünü gerçekleştirirkenki bütün maskelerini seyreder. Sinek, tırtıl, larva, yumurta, durağan birey, sayısız birey aracılığıyla sabit türleri inceler, pek çok tür aracılığıyla cinsleri, bütün cinsler aracılığıyla değişmez türü, hayat düzenindeki bütün âlemler aracılığıyla da sonsuz birliği inceler._Bir katedralin yapılışının tarihiyle ilgileniriz. İnşa edenin yerine koyarız kendimizi. Orman sakinlerini, ilk tapınaklarını, ilk türüne olan bağlılığı, ulusun zenginliği arttıkça içindeki süslemeleri, oymacılıkla ahşaba verilen değeri, bunun katedralin kocaman bir kayadan oyulmasına yol açmasını hatırlarız. Bu süreçten geçip Katolik Kilisesi'ni, haçını, müziğini, tören alaylarını, azizlerin günlerini, puta tapmayı buna eklediğimiz zaman, manastır kilisesini yapan adam gibi olduk, nasıl olduğunu ve olması gerektiğini gördük. _Kant: Metodum; sıradan ahlaktan felsefi ahlaka, felsefi ahlaktan ahlak metafiziğine ve ahlak metafiziğinden pratik akla yolculuk. _Einstein: Doğa kitabının okunması, bize şimdiden çok şey kazandırmıştır; bize doğa dilinin başlangıç ilkelerini öğretmiştir. Bu görüngüleri anlamak için, bulunabilen en basit durumdan başlamak ve daha karmaşık durumlara doğru yavaş yavaş ilerlemek uygun olur. Doğa kitabını okuyan bilim adamı, şu bilinen benzetmeye bir daha başvurmamıza izin verilirse, çözümü kendi başına bulmak zorundadır; çünkü, öbür öykülerin sabırsız okurlarının sık sık yaptıkları gibi, kitabın sonunu açıp okuyamaz. Bizim örneğimizdeki okur da, olaylar ile onların çeşitli ön ve art tutarlılıkları arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışan bir polis hafiyesidir. Bilim adamı, parçasal bir çözüm elde etmek için bile, bulunan düzensiz olguları toplamalı ve yaratıcı düşünce lle, onları tutarlı ve anlaşılabilir duruma getirmelidir. _İyi bir polis romanında göze en çok çarpan ipuçları, çoğu zaman yanlış sanılara yol açar. Bunun gibi, doğa yasalarını anlama çabalarımızda da, en açık sezgisel açıklama çoğu zaman yanlış bir açıklamadır. _Yanlış bir ipucunun romanı karıştırması ve çözümü ertelemesi olağandır. Aristoteles'in bütün Avrupa'nın boyun eğdiği büyük otoritesi, bu sezgisel düşünceye uzun süre inanılmasının belki de ana nedeniydi. Galilei'nin bilimsel düşünmeyi bulması ve kullanması, insanın düşünce tarihindeki en önemli başarılanndan biridir ve fıziğin gerçek başlangıcıdır. _Nitelikli sanat, nitelikli edebiyatı, nitelikli edebiyat ise felsefeyi tetikler. Bir genç, dinlediği bir şarkıda, izlediği bir oyunda Shakespeare ile tanışır. Nitelikli edebiyat ise kişiyi Platon'dan Spinoza'ya, felsefe dünyasına açık hale getirir. Kulağa çalınan bir şarkı veya ufak bir kent tiyatrosuna sergilenen bir oyunla başlayan süreç, genç bir insanın aydınlanma sürecini tetikler. O genç farklı zamanları aynı anda görebilmeyi, olaylara bireysel değil toplumsal bakabilmeyi öğrenir. Mahrum kalan insan ise, ömrünü tamamlamış yıldız gibi kendi içine çöker. Sadece yaşadığı an içinde, kendisi ve yakın çevresiyle ilgilenir. Kıyafet bakar, dedikodu yapar. Karadelik gibi, ışığı bile yutan bir hal alır. İşte bu yüzden ölüm de var demez, kendi çıkarını düşünür. Çünkü zihnen kendinden ve içinde bulunduğu zamandan öteye, farklı bir bakış açısına geçemez. _Hayat, özgürlük olmadan yaşanmaya değmez. Özgürlük, kendi varlığına saygısı olan bir insan için zorunludur. Buluşlar, keşifler yalnız özgür insanlara vergidir. Copernicus'un Güneş sistemi modelini inceleyen Kepler, kendi adıyla anılan yasaları bulmasaydı, Newton yer çekimi yasasını ortaya koymasaydı ve Einstein bu yasayı çok yüksek hızlar için geçerli hale getirmeseydi bugünkü ve gelecekteki teknolojik gelişmeler olmazdı çünkü bilim, birikim ile ilerler. Bu özgürlük olmasaydı, ne Shakespeare, ne Goethe, ne Newton yetişirdi. O olmasa, ne halk için konforlu evler olurdu, ne demiryolları, ne telsiz telgraf, ne salgınlara karşı korunma çareleri, ne kültür, ne de herkese açık sanatlar. Eğer sihirli bir el laik Batı’yı uygarlığını dünya haritasından silse, petrol zengini Müslüman halklar deve sırtında vahadan vahaya gitmekten öte ne yapabilirdi? Düşünce özgürlüğü var olmaksızın ilim ve irfan gibi değerler, insan hak ve hürriyetleri de olamaz. ************
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.