Milletin düşünüp söylemek konusundaki duyarlılığını mutlak dilsizlikten kurtaran, bize edebiyat sevgisi, bir siyasi fikir veren, zulümden nefret ettiren, karanlığı, yılandan korkunç, akrepten iğrenç, cellattan merhametsiz tanıtan oydu. Onu, o deha örneğini, ölümün çukuruna verilmeden önce bir kere daha görmek benim için bir evlatlık vazifesiydi. O hepimizin, geleceğin bilinmezliğinde yetişecek vatan evlatları için, irfan babası, edep ve siyaset piriydi. Bizi düşünmeye, düşündüğümüz gibi söylemeye o alıştırmıştı.
Ona insanlık kimliğimiz bile şükran borcu taşıyordu.