Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

256 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Başkan Babamızın Sonbaharı İncelemesi
Latin Amerika deyince aklınız ilk ne geliyor? Futbol, fiesta, mata çayı, salsa, tango ve tabi ki diktatörler…Pinochet, Garcia Somoza, Noriega, Juan Vicente Gomez, Pinilla…Aklıma gelmeyen daha bir sürü diktatör. Bu diktatörlerin hepsi askeri darbe ile gelmedi tabi. Bazıları seçilerek geldi ama Peron gibi baskı ve şiddet rejimi kurdular.
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
Latin Amerikalı bir gazeteci ve yazar olarak bu konuya el atmaması düşünülemezdi. Tabi ki kendi büyülü gerçekçilik anlatımıyla. Kitap kolay bir kitap değil ancak çok da zor bir kitap değil. Kitabın zorluğu şuradan geliyor: zaman ya da kronoloji doğrusal bir şekilde ilerlememekte. Zamansal atlamalar çok fazla. Başkanın ya da Generalin son günlerini okurken birden geçmişteki bir olaya ışınlanıyoruz. Derken Kristof Kolomb’un Amerika’ya ayak basmasına gidiyor anlatım birden. Olayları birleştirmekte sıkıntı yaratıyor bu durum. Demin neredeydim şimdi neredeyim oluyorsunuz. Sıkıntı sadece burada değil. Romanda çoklu anlatıcı var. Bir tek kişinin düşüncelerinden okumuyoruz kitabı. Kâh General anlatıyor, kâh Generalle ilişkide olan biri, kâh sıradan bir vatandaş ya da tecavüze uğrayan bir kadın. O kadar çok anlatıcı var ki kimin neyi anlattığı bile karışabiliyor. Çok sıkı konsantrasyon gerektiriyor bu kitap. Asıl bomba, kitapta paragraf hiç yok. Sadece bölüm başlarında. Gerisi düz yazı şeklinde ve noktalar ise çok az sayıda. Karakterler ve olaylar arası geçişler noktalı virgül ile bağlanıyor. Diyaloglar da keza aynı şekilde. Bu sebeple yukarıda da belirttiğim gibi sıkı bir odaklanma gerekli. Ancak merak etmeyin, kitap sürükleyici ve bir yerden sonra romanın akışına kendinizi kaptırıyorsunuz. Gelelim kitabın konusuna. Kitap adından da anlaşılacağı üzere bir diktatörün son zamanlarına odaklanmış. Gerçek ismini sadece bir yerde görüyoruz bu diktatörün, Zacharia. Kitabın geriye kalan kısmında Başkan ya da General şeklinde anılıyor. Kitap 6 bölümden oluşmakta ve her bölümün başında Başkan’ın ölümü anlatılmakta. Cesedini bulanlar cesedin Başkan’a ait olduğundan bir türlü emin olamıyor zira ceset akbabalar tarafından büyük oranda yenmiştir. Bu şekil bir belirsizlik vardır kitapta. Keza daha önce de öldü sanılmış ama bir şekilde bir yerlerden çıkagelmiştir. Öte yandan insanlar için Başkan insan ötesidir. Ölümsüzlerdendir bir kere. Yarı tanrı da diyebilirsiniz. Depreme, güneş tutulmasına hatta saatin kaç olduğuna bile karar veren O’dur. İnsanlar da her şeyi Başkan’dan bilmektedir. Bir tür şeyh uçmaz mürit uçurur durumu. …ağaçlara elini sallasa, yemişler bitiyordu dallarda, onun buyruğuyla gelişip serpiliyorlardı, hayvanlarla insanlar esenliğe kavuşuyorlardı…kendisi daha bu gücüne inanmazken, çok önceden yayılmıştı efsanesi… S.91 Kitabın kahramanı General’in başına her diktatörün başına gelebilecek olaylar gelmiştir. Aslında kitap da bu anekdotlardan oluşmakta. Ne mi başına gelmiştir Başkan’ın; karşı darbe, suikast teşebbüsü, en yakın adamının sağ kolu Rodrigo de Aguilar’ın ihaneti, yabancı ülkelerin baskıları, yakın çevresinin öldürülmesi vs. Bu kadar olay yaşayıp da psikolojiyi sağlam tutmak pek kolay değil. Bizim başkanın da çeşitli nevrotik sıkıntıları mevcut. Kimseye güvenememekte. Yarattığı paranoya kendisini esir almış durumda. Odasından çok çıkmamakta ve ülkenin tek silah deposunun anahtarını kendisi taşımakta, diğer birliklere mühimmat vermemektedir. Böylece olası darbe planlarının önüne geçtiğini düşünmektedir. Kendini ölümsüz zannetmektedir. Zira annesi ölünce ruhi bunalımı tavan yapmış, annesinin öldüğünü bir türlü kabullenememiştir. Daha sonra annesini mumyalatıp şehir şehir gezdirtmiştir. Bununla da kalmayıp annesini azize ilan edip, bunu kabul etmeyen tüm rahip, rahibe, papaz herkesi ülkeden kovmuştur. Bir de eşi vardır Başkanın; Leticia Nazareno. O da ayrı bir vakadır. Ülkeyi General ile birlikte yönetmektedir adeta. Gözü doymayan bir kadındır. Alışverişe çıktığı zaman tüm aldıklarını devlete fatura ettirir. Tabi hiçbir zaman o faturalar ödenmez. Kimse de ses çıkaramaz tabi. Ölümü ise ibretliktir Leticia ve oğlunun. Oğlu demişken Başkan’ın bir sürü gayri resmi çocuğu (5000) vardır. Ve ne hikmetse hepsi 7 aylıkken dünyaya gelmiştir. Beğendiği kadınlara zorla sahip olur Başkan. Bu kadınların kocası, nişanlısı varsa onların akıbeti daha kötü olur. Başkan’ın etrafındaki dalkavuklar Başkan ne yaparsa alkışlamaktadır. Onların da gazıyla kendini insan üstü görmeye başlamıştır artık. Bu kadar dalkavuğun arasında bir tek dublörü olan Aragones ona doğru yolu göstermeye çalışmaktadır. Sima olarak birbirinin aynısı olan bu iki zat, karakter olarak siyahla beyaz gibidir. “…kimsenin sana gerçek düşüncelerini söylemediğini, herkesin yalnızca duymak istediğin şeyleri söylediğini, bir yandan önünde eğilirken, arkanı dönünce dilini çıkardığını öğren artık” S.31 Başkan’ın despotluğunun, baskıcılığının sebebi korkmasıdır. Sahip olduğu her şeyi kaybetmekten korkmaktadır, işlediği suçların cezasını çekmekten korkmaktadır. Ancak bunları kendi kendine itiraf edecek gücü yoktur. Bir tek Aragones ona bu gerçeği söyler. Gerçi bu sözler de Aragones’in son sözleridir. “…o zamandan bu yana şu koltuktan kalkmamışsan, hiç de kalkmamak derdindeysen, canın çekmediğinden değil, kalkacak cesareti göstermeyişindendir…cinayetlerin, kulenin hendeğine attırıp timsahlara yedirdiğin mahkumların, derilerini diri diri yüzdürüp ders olsun diye ailelerine yolladığın insanların öcünü bir çırpıda alacaklar senden…” S.32 Ölümden korkmaktadır Başkan. Ölüm ve Başkan sözcüklerini aynı cümle içinde duymaya bile tahammül edemez. Sürekli gittiği müneccim ona bir gün hangi yaşta öleceğini söyler. O an öldürür müneccimi. Kimsenin Başkan’ın nasıl ve ne zaman öleceğini bilmesini istemez. Hayatında ilk kez kendi elleriyle birini öldürür. Başkan tam bir Latin Amerika despotu prototipidir. Acımasızdır ve eğitimsizdir. Başkan’ın annesi Bendicion Alvarado oğlunun cahilliğini bakın nasıl ifşa ediyor: “Bendicion Alvarado, oğlunu tören üniformasıyla, altın madalyaları ve o günden sonra elinden eksik etmediği kadife eldivenleriyle görünce, analık gururunu bastıramamış, diplomatik zevatın önünde avaz avaz, oğlunun başkan olacağını bilseydim, onu okula gönderirdim ne yapıp edip” S.52 Buna ek olarak babası da belli değildir Başkan’ın. Ancak o bu durumu Hz.İsa’nın doğumu gibi lanse ederek örtmeye çalışmıştır. “…tarihteki ünlü zorbaların çoğu gibi piç olduğunu…anasının onu hiçbir erkekle cinsel ilişki kurmadan peydahladığı, ulusu kurtaracak bu kahramanın yazgısını simya anahtarıyla düşünde ele geçirdiği yazıyordu…” S.51 Kitaptaki önemli bir kısım ise Başkan’ın nasıl iktidara geldiği. Her despotun arkasından bir büyük devlet olduğu gibi, Başkan’ın da arkasında İngiltere vardır. İngiltere önceki hükümeti işin gelmiyor diye yok etmiş, yerine de Başkan’ı koltuğa oturtmuştur. Pek tabi ki hiçbir zaman sözünden çıkmaz İngiltere’nin. Babasına karşı çıkan çocukların ne hale geldiğini görmüştür çünkü. Ülke ekonomisi ise borçla dönmektedir. Aldığı borçları yine borç alarak kapatmaya çalışmaktadır. Sonunda borçlar ödenemeyecek duruma gelince ülkenin varlıklarını bir bir satmaya başlamıştır; denizleri, madenleri, tren yolu hatlarını vs. Halkta ise bir kabullenmişlik vardır. Zira Başkan çok uzun süredir iktidardadır ve halk artık sorgulama yeteneğini kaybetmiştir. “…onsuz ne olacağımızı, hayatlarımızı nasıl sürdüreceğimizi bilemiyorduk ki…” S.208 Ayrıca halk her zaman olduğu gibi güçlüden yanadır. Gücü elinde bulundurduğu sürece ne yapılan yolsuzlukların ne de işlenen suçların bir önemi vardır. Bu anlatılanlar sanırım sizlere de tandık gelmiştir. Zaten
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
’in Türkiye’de bu denli sevilmesinin nedeni yaşananların ve halkların birbirine benzer oluşundan ileri gelmektedir. Kitapta dikkatimi çok çeken bir kısım var. Bu kısımdan bahsetmem gerekiyor. Ülkede piyango çekilişleri düzenlenmekte ve şike yolu ile her çekilişin Başkan’ın aldığı bilete çıkması sağlanmaktadır. Bu kumpasta ise topları çeken çocuklar kullanılmaktadır. Ancak bu yolsuzluğun ortaya çıkmasını engellemek adına, çocuklar bir gemiye bindirilip denizin ortasında havaya uçurulur. Emri verenin bizzat Başkan olmasına rağmen, bu emir icra eden subayları idam ettirmiştir. Her emir uygulanmamalı diyerek. Burada aslında
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
bir mesaj vermeye çalışmaktadır. Sadece emri verenlerin değil emri uygulayanlarında aynı oranda suçlu olduğu ve ben sadece bana verilen emri uyguladım savunmasının asla geçerli olmadığı mesajını vermiştir. Son olarak kitabı Türkçemize
Tomris Uyar
Tomris Uyar
çevirmiş. Gerçekten de kaliteli bir çeviri. Ben okurken zorlansam da sonuç olarak beğendim. Kitabın diline alıştıktan sonra elinizden düşüremeyeceğiniz bir kitap. Siyasi romanlardan hoşlananlar bu kitabı da çok seveceklerdir.
Başkan Babamızın Sonbaharı
Başkan Babamızın SonbaharıGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 20221,061 okunma
·
1 artı 1'leme
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.