Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Bazı insanlar kendi güneş sistemlerinde yaşarlar. Onları orada ziyaret etmek gerekir. _En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı. En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin yaralarla başlar en derin gülücükler. _Sevdiğiniz insanları düşünüyorsunuz, ama daha derine inin, sonunda sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz, siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz. _Kadınla buluşmaya gittiğinde yanına kırbacını almayı unutma gücünü göster. Kadın yaradılış olarak güçlüden hoşlanır. _Bu adam bu davanın çürük olduğunu görüyor ama inat olsun diye vazgeçmiyor ondan; fakat sadakat adını veriyor bu hale. _Size gül bahçesi vadetmiyorum! Yaşadığınız toprakların çorak olduğunu söylüyorum. _Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta yararı vardır. _Sahip olunması zorunlu tek şey var. Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh. _Bir nesneyi hem sevebilen hem de onunla alay edebilen kimse, dehaya erişmiş demektir. _Derin olduğunu bilen kimse kolay anlaşılır olmaya çalışır, kalabalıkta derin görünmekten hoşlanan kimse ise anlaşılmaz olmaya çalışır. Kalabalık dibini göremediği her şeyi derin sanır çünkü! _Hayat bir neşe pınarıdır. Lakin ayak takımı da içince tüm pınarlar zehirlenir, bozulur. Ben temiz şeyleri severim fakat sırıtkan suratları ve pislerin susuzluklarını görmeyi asla istemem. Onlar kutsal suyumuzu şehvetleriyle zehirlediler. Pis hayallerine zevk deyip, dili de zehirlediler. _Dindarlığınızı Tanrı’ya gösterin, bana insanlığınız lazım!” _Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. _Yaşamak için bir “Neden”i olan, her türlü “Nasıl”a katlanabilir. _Beni öldürmeyen her şey beni güçlendirir. _Bilim, insanı Tanrısallaştırır. İnsan bilimselleşince tanrıların işi biter! _Seyirciler bulanık suda balık tutan ile derinden su çekeni kolayca karıştırıyor. _Az bilen ve az düşünen çok konuşur. En çok çiy damlası, en sessiz gecede düşer _Zorla alabileceğin bir hakkın, sana verilmesine izin verme. _İnsan kahkahaIarIa güIdüğü zaman, kabaIığı iIe tüm hayvanIarı geride bırakır _Kendi dünyasını kazanır dünyayı kaybeden. _Canavarlarla savaşanlar, sonunda canavar olmamaya dikkat etmelidirler. _Doğrular ve yanlışlar yoktur, sadece yorumlar vardır. _Kişioğlu da ağaca benzer, ne denli yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o denli kök salar yere, aşağılara, karanlığa, deliliğe, kötülüğe. _Kılavuz öğrencisine bütün izleri göstermeli ama gideceği yolu seçmemelidir. _Kişi, ışığını karartmayı bilmelidir, böceklerden ve hayvanlardan kurtulmak için _İnsanlar ışığın çevresinde toplaşırlar daha iyi görmek için değil daha iyi parıldamak için. _Kimileri öldükten sonra doğar. _Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız, önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz. _Gür ırmaklar kendileriyle birlikte birçok çakıl ve çalı çırpıyı da sürükler; güçlü ruhlar da birçok aptal ve mankafayı _Bir insan, kirli düşüncelere sahip olduğu için utanmaz. Bir başkasının, o kirli düşüncesini bilme ihtimali utandırır. _İnsanlar arasında yaşamak güçtür, susmak çok daha güçtür. _İnsan ölümsüz olabilmek için yüksek bedel ödemelidir; yaşarken pek çok kez ölmelidir. _Ey büyük yıldız! Aydınlattıkların olmasaydı nice olurdu mutluluğun. _İyi olduğun için herkesin sana adil davranacağını beklemek; vejetaryen olduğun için, boğanın saldırmayacağını düşünmeye benzer. _Kendi savaşınızı açmalısınız, kendi düşüncelerinizin uğruna. Düşünceleriniz yenilse bile, dürüstlüğünüz zafer çığlıkları atmalıdır bunun için _Her zaman istediğinizi yapın ama önce isteyebilen birileri olun! Her zaman, komşunuzu da kendiniz gibi sevin ama önce, kendini seven birileri olun. _Deri değiştirmeyen yılan ölür. Düşünce değiştirmesine engel olunan kafalar da öyle. _Fırtınayı getiren en derin ve yumuşak sözlerdir _İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir. _İnsandaki güçlü ve ulu olan her şey insanüstü ve dışsal olarak düşünüldü. İnsan kendini çok küçümsedi. Kendindeki iki yanı birbirinden ayrı iki alana böldü insan; değersiz ve güçsüz yanı ile güçlü ve şaşırtıcı yanını. İlkine insan dedi, ikincisine ise Tanrı! _Kadın şimdi erkeği seviyor ve ineklerde görülen o sakin, güven dolu bakış var gözlerinde. Ama dikkat! Kadının sevimli yanı o değişken, ele avuca sığmaz yanıydı asıl; erkekte ise fazlaca sürekli iyi hava; vardı. Kadının eski halini sürdürür gibi yapması, aldırmaz görünmesi daha iyi olmaz mıydı? Sevinin bu öğüdü vermesi gerekmez miydi ona? Yaşasın komedya! _Kendinden çok söz etmek, kendini gizlemenin de bir yoludur. Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür. _Kutsal olan gerçekler değil kişinin kendi gerçeği için çıktığı arayıştır. Neysen o ol. _Kendini aşağılayan kişi, yine de aşağılayan biri olarak kendine saygı duyuyordur _Pazaryerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey. Hep pazaryerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratan. _İlk ve son Hristiyan çarmıhta ölmüştür. _En kof ceviz dahi kırılmak istiyor. _Uçurumları sevenin kanatları olmalı. _Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar. _Körleri de görür kılacak harflerim vardır benim. _Bir kurbanın yoldaşı o kurbandan daha çok acı çeker. _Kanmışlıklar, yalanlardan daha tehlikeli düşmanlarıdır. _Büyük borçlar insanları değer bilmeye değil, kin beslemeğe yöneltir. _Dünyanın en yüce tahtına da çıksanız, oturacağınız yer, kendi kıçınızın üstüdür. _Bir kere yanlış trene bindiyseniz; koridordan ters tarafa yürümenin hiçbir faydası yoktur ! _Tüm yazılmışların içinde en çok kanla yazılanı severim kanla yaz, göreceksin ki kan, tindir. _Yükselmek için yalnız kendi gücünüzü kullanın, başkasının sizi yükseltmesine fırsat vermeyin _Bir genci bozmanın en iyi yolu, ona aynı düşüneni farklı düşünenden daha çok saymayı öğretmek. _Gerçekte hayatın anlamı olmasaydı ve bende anlamsızı seçmek zorunda olsaydım, bence de en seçilesi anlamsızlık bu olurdu. _İnsanların bir şeyleri var ki ,gurur duyuyorlar onunla.ne diyorlardı , onları gururlandıran şeyin adına? Eğitim diyorlar; kendilerini keçi çobanlarından ayırt eden şeymiş bu! _İki temel sorunu var insanlığın. Adaletsizlik ve anlamsızlık. Birine karşı hukuk’u bulduk, diğerine karşı sanatı. Ama insanlar hukuk’a ulaşamadı. Ve sanat insanlara. _Doğaya her türden aykırılık, günahtır. En günahkar insan, rahiptir; o, doğaya aykırılığı öğretir. Rahibe gösterilecek olan, nedenler değildir, tımarhanedir. _Kadın gençken çiçekli bir mağaradır. Yaşlanınca mağaradan bir ejderha çıkar. _Yazar ağzını kapamalıdır ki eseri kendininkini açsın. _Hiçbir kişi, kesin olarak kendiniz geçmeniz gereken yaşamın akıntısı üzerinde bir köprü inşa edemez, ancak sen kendinle ve tek başına. _Kızışmış bir kadının eline düşmektense, bir katilin eline düşmek daha iyi değil mi? _Kiminin yalnızlığı hastanın kaçışıdır; kiminin yalnızlığıysa, hastalardan kaçıştır. _Korkuyu bilen, ama onu yenende vardır yürek; uçurumu gören, ama gururla bakanda. Uçurumu gören, ama kartal gözleriyle bakanda, uçurumu kartal pençeleriyle kavrayanda vardır yürek. _Ben, filozof Dionysus'un havarilerinden biriyim. Bir aziz olmaktansa bir satir olmayı tercih ederim. _Sosyalistlerin üslubu, umutları ve hayalleri, zararsız koyun mutluluğunun bir ifadesidir. _Güzeldir karşılıklı susmak Daha güzeli de gülüşmek. _Dilencileri yok etmek gerek, çünkü insan onlara verince de pişman oluyor, vermeyince de. _Ümit en son kötülüktür. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır. _Elimizde bir çiçek varken gözümüze yalnızca dikenleri görünür, uzaklarda ise bir diken vardır; gözümüz hep çiçeğini görür! _Bazı sırlar vardır yalnız dostlara anlatılacak. Bazı sırlar vardır dostlara bile anlatılmayacak. Bazı sırlar vardır kendimize bile açıklanmayacak. _Yaşarken yaşayın! İnsan yaşamını tamamlayıp öldüğü zaman, ölüm taşıdığı dehşeti yitirir. İnsan doğru zamanda yaşamazsa, asla doğru zamanda ölemez! _Güçlü bir umut, yaşam için, ortaya çıkmış herhangi bir tek gerçek mutluluktan çok daha büyük bir uyarıcıdır. _Biz arzulanana değil arzulamanın kendisine âşığızdır. _Ve dans ederken görülenler deli sanıldı müziği duyamayanlar tarafından _Akıl hastanesini ziyaret etmek, inancın ne kadar boş birşey olduğunu gösterir. Bizi farklı kılan, Tanrı diye hürmet edileni Tanrı'ya benzer bulmamamızdır. _Gerçeğin düşmanı tabular ve inançlardır. _Issız ve yorucu dorukları sevenlerin kanatları olmalıdır! _Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır. _Öyle kolay bir sanat değildir uyumak. Onun uğruna bütün gün uyanık durmak gerekir. _Sürü hayvanı, her zaman sürünün desteğine güvenir. Yönetilmeye ihtiyaç duyduklarından dolayı, bir çobana gereksinimleri vardır. _Benim önermem şudur:vahşi hayvan hiçbir zaman dinlenmeye çekilmemiştir. O hala yaşamaktadır, büyümektedir, o _Sadece bir aptal sürekli taşlara ya da insanlara takılır. _Tanrı öldü. Tanrıdan geriye bir ölü kaldı. Ve onu öldüren biziz. Hâlâ gölgesi beliriyor uzaklarda. Kendimizi nasıl avutacağız, biz katillerin katilleri? Neydi bıçaklarımızın altında ölümüne kan döken, dünyanın sahip olmuş olduğu bu en kutsal ve en kudretli şey; bu kanı kim silecek üzerimizden? Hangi su var bizi temizleyecek? Hangi teselli şölenlerini, hangi kutsal oyunları icat etmek zorunda kalacağız? Fazla büyük değil mi bize bu davanın yüceliği? Buna layık olmak için birer tanrıya dönüşmeli değil miyiz? _Bengi dönüş_ Yaşadığın ve yaşamakta olduğun bu hayatı, yeniden ve sayısız kere daha yaşamak zorunda kalacaksın; içinde yeni hiçbir şey olmayacak: Yaşamındaki her acı, her sevinç, her bir düşünce ve her bir soluk, tarif edilemeyecek kadar küçük veya büyük her şey, arka arkaya ve aynı sırayla, sana dönecek - ağaçların arasından süzülen şu alacakaranlık ve şu örümcek bile, şu an ve ben kendim bile. Varoluşun sonsuz kum saati, içinde toz lekesi olan sen ile, yeniden ve yeniden baş aşağı çevrilecek! _Üstün olmak, isteyerek iyinin ve kötünün ötesinde durmaktır. İnsan bir iptir ki hayvanla üstinsan arasına gerilmiştir. Uçurumun üstünde bir ip.İddia ederim ki benim üstinsan dediğime, siz şeytan diyeceksiniz.; Tanrı öldü, şimdi dileriz ki üstinsan yaşasın. Ey üstinsanlar, içten adamlar, açık kalpliler; güvensiz olun! Derinliklerinizi gizli tutun; çünkü bugün halk tabakasının günüdür. Üstinsan bir diktatör değildir. Kapitalizm ve hristiyanlığın yarattığı köleliğe karşıdır. Bu yaşamı tamamlama; olgusu, bengi dönüşe, yani bütün acılarına, kaderci yapısına rağmen yaşamı yeniden yaşamaya ;evet; diyebilme gücüne sahip olmaktır. Yaşadığın ve yaşamakta olduğun bu hayatı, yeniden ve sayısız kere daha yaşamak zorunda kalacaksın; içinde yeni hiçbir şey olmayacak: Varoluşun sonsuz kum saati, içinde toz lekesi olan sen ile yeniden ve yeniden baş aşağı çevrilecek! _Üstinsan daha soğuktur, daha az tereddüt eder ve fikirlerden" korkmaz; saygı ve ;saygınlık" erdemlerine, ayrıca ;sürü erdemi olan; hiçbir şeye sahip değildir. Önder olamıyorsa tek başına ilerler... İletişim kurulamayan biri olduğunu bilir. Sıradan olmak onun için tatsız bir şeydir... Kendisiyle konuşmadığı zamanlarda bir maske takar. İçinde, yüceltmek ya da suçlamak mümkün olmayan bir yalnızlık taşır _Zayıf ve hasta yapılı olanlar yok olmalıdırlar. Bu, bizim insan sevgimizin ilk kuralıdır. Onlara bu konuda yardım edilmelidir. Bir günahtan daha zararlı ne olabilir? Zayıf ve hasta yapılı olanlar için bir anlayış: 'Hristiyanlık!" Hristiyanlık, bilimin de düşmanıdır. İnsan neslinin sonunu getirebilecek nitelikte yanlış bir anlayışın sonucudur. Hristiyanlığı kültür yıkıcısı bir din olarak nitelendirmiştir. Çünkü eski kültürlerin izini, varlığı ve varoluşu yadsıması sebebiyle silmiş ve yağmalamıştır. _İnsanlık tarihini ikiye böler: kendinden önce yaşayanlar, kendisinden sonra yaşayanlar. ;Hristiyan ahlakının maskesinin düşürülmesi eşi benzeri olmayan bir olay, bir dönüm noktasıdır. _Özet olarak, diyalektik, 'ayak takımının bir intikam alma yöntemi', 'çaresiz insanların seçtiği bir Yahudi yöntemi', 'insanın gücünü kendince teşhir edip gösteriş yapması' ve bu yolla karşı tarafın iddiasını kurnazca ve hileyle yere vurma isteğidir. En tuhaf ve en zor sorunlarında bile yaşama 'Evet' diyebilmek, en yüksek tiplerin kurban edilmesinde bile kendi tükenmezliğinden sevinç duyan yaşam istemi; Dionysosça dediğim şey işte bu. _İyi nedir? - Güç duygusunu, güç istencini ve gücün kendisini yükselten her şey. Kötü nedir? - Güçsüzlükten türeyen her şey. Mutluluk nedir? - Gücün yükseldiği, bir engelin aşıldığı duygusu. Memnuniyet değil, daha çok güç; asla barış değil, savaş; fazilet değil, erdem. Güçsüzler ve kusurlular yok olup gitmelidirler: Bizim insan sevgimizin ilk ilkesi. Ve onların yok olup gitmelerine yardım edilmelidir. Herhangi bir günahtan daha ziyankâr olan nedir? - Tüm güçsüzlere ve kusurlulara karşı duyulan merhametten doğan eylem - Hristiyanlık. _Gelenek nedir? Bize yararlı olan şeyleri emrettiğinden dolayı değil, bize emrettiğinden dolayı itaat ettiğimiz yüksek bir otoritedir. Sadece gelenek olduğu için bir inanca bağlanmak... bu elbette namussuz olmak, korkak olmak, tembel olmak demektir! _Arzularımız o kadar şiddetlidir ki bazen birbirimizi parçalamak isteriz. Ama topluluk duygusu bizi durdurur. Lütfen not edin: İşte bu, neredeyse ahlakın tanımıdır. Ahlaklılık törelere itaat etmekten başka bir şey değildir. Sürü hayvanının içgüdüsüdür. Evrensel değildir. Ahlaklılık yeni ve daha iyi geleneklerin ortaya çıkmasına karşı direnir: aptallaştırır. Despotlar, havanın ahlaklı olduğu bölgeleri severler. _Biz putperestler! İnanca göre; Olasıdır ki biz, pagan inancın ne olduğunu ilk kavrayanlarız. İnsanın kendisi için daha yüksek varlıklar tasarlaması, lakin O'nu iyinin ve kötünün öte yanında görmesi söz konusudur. Her yüksek olmanın, ahlaksız olarak takdir etmek mecburiyetinde kalınması söz konusudur. Biz , "Olimpus"a inanırız! Çarmıha gerilene değil! _Yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç! Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öçlerinden kaç! Onlar sana karşı öçten başka bir şey değildirler. Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki... _Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır? Oltama hiçbir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş. _Apolloncu ve Dionysoscu bir ikiliği: Apollon; uyumun ve kontrolün, Dionysos ise taşkın ve coşkun duyguların, tutkunun simgelendiği iki kavramdır. Nietzsche'ye göre bu iki öğe, tabiatın yaratış/yıkış süreçlerini devindirir. _Perpesktivizm, bakış açıları çoğulluğunu önerir. _Friedrich Nietzsche (1844 - 1900) _Kilit fikirlerini Apollon-Dionysos ikiliği, perspektivizm, Güç İstenci, Tanrının ölümü;, Üstinsan ve bengi dönüş oluşturur. Felsefesinin merkezini oluşturan şey, kişinin coşkun enerjisini sömüren her türlü öğretinin, toplumsal olarak ne kadar geçerli olursa olsun sorgulanarak "hayatın olumlanmasıdır. Babası lutherci papaz. Nietzsche tuhaf, dinsiz ve genellikle sarhoş bir şair olan Ernst Ortlepp'i de tanıyordu; Felsefi ilgisinin uyanışını Schopenhauer'ın İstenç ve Tasarım Olarak Dünya'sına borçluydu. Charles Darwin'in evrim teorisi, anti-materyalist Kant felsefesi, teoloji prof dostu..… İsviçre'de Basel Üniversitesi'nde klasik filoloji profesörlüğü gibi hatırı sayılır bir teklif aldı. Henüz 24 yaşındaydı. Wagner'le ve daha sonra Wagner'in eşi Cosima ile Leipzig'de tanışmıştı. Ona göre Üstinsan, insanlığın da amacıdır. Yaşamını büyük eylemler uğruna harcamaya hazırdır. _Bir de şu sahne geliyor insanın gözünün önüne: Turin’deki otelinden çıkan Nietzsche. Bir arabacının atını kırbaçladığını gören Nietzsche atın yanına gidiyor, kollarını hayvanın boynuna doluyor ve gözyaşlarına boğuluyor. Bu 1889’da oldu; o sırada Nietzsche de insanların dünyasından elini eteğini çekmişti. Başka bir deyişle, tam akıl hastalığının patlak verdiği sıralar. Ama tam da bu nedenle, yaptığı harekette derin anlamlar buluyorum ben; Nietzsche attan Descartes adına özür diliyordu. Deliliği at için gözyaşlarına boğulduğu an başladı. işte benim sevdiğim Nietzsche bu. ~ Milan Kundera *********** *********** ECCE HOMO _Kişi nasıl kendisi olur? _Kendini saklama ve bencillik sanatı ile. İnsanın kendisi olmasının koşulu, kim olduğunu hiç mi hiç bilmemesidir. Kendini unutmak, yanlış anlamak, küçültmek, daraltmak, orta değerde yapmak sağduyunun ta kendisidir. _Şarap Tanrısı Dionysos’un çömeziyim ben; İnsanlığı “düzeltmek”, herhalde benim vadedeceğim en sonuncu iş olurdu. Ülküleri devirmek, sanatım asıl bu benim. İnsanlar ülküsel bir dünya ile gerçeğin değerini, anlamını, doğruluğunu harcadılar. “insanlık en derin içgüdülerine dek aldatıldı, yalana boğuldu; ters değerlere taptı. _Her ruhun ta içini, ciğerini görür gibi sezerim, koklarım. Bununla her gize dokunur, yakalarım onu. İnsan sevgim sürekli bir kendimi yeniştir. Yalnızlık olmadan edemem; yalnızlık, yani iyileşme, kendine dönüş, özgür, hafif, esinen bir havayı solumak. İnsandan, ayaktakımından iğrenme benim en büyük tehlikem oldu hep. _Ben her ayıyı evcilleştiririm, doğru yola getiririm soytarıları. En tembeller çalışkan olmuştu bende. “İnsan” denen çalgı nasıl bir çalgı olursa olsun, ondan dinlenebilir bir şeyler çıkaramazsam, hastayım demektir. _Önyargıların hepsi bağırsaklardan gelir. Alman düşüncesinin nereden çıktığını anlarsınız: Bozuk bağırsaklardan. _Ben kendim hep çokluktan acı çektim. Küçümsediğim kimse fark eder bunu. _Tanrının tek özrü var olmayışıdır. Stendhal _Din, yasaktan başka bir şey değildir bizlere: Düşünmeyeceksin! _Son on yılı dışında yaşamımın, hep yanlış yerlerde geçtiğini düşününce tüylerim ürperiyor. Bünyem için birer yıkım olan yerler. _Okuma benim için dinlenmeden sayılır; beni kendimden çekip alan, başka bilimlerde, başka ruhlarda gezmeye çıkaran, artık önemsemediğim şeylerden sayılır. Az sayıda, benim için sınanmış kitaplara geri dönerim. Belki de bana göre değildir çok okumak: çeşitli şeyleri sevmek de bana göre değildir. _Alman gibi düşünmek, –elimden her şey gelir de, bir bu gücümü aşar. Anti-eşeğim; canavarım; deccal'ım. Bilgiç geçinen kimi büyük baş hayvan, beni Zerdüşt yüzünden darwincilikle suçladı. _Benim bu soylu ve ince dünyama girebilmek benzersiz bir seçkinliktir. Ben daha hiçbir kuşun uçmadığı yükseklerden, daha hiçbir ayağın yolunu şaşırıp inmediği uçurumlardan geliyorum. _İçinin yoksulluğu, işkembesinde yer etmiş korkaklık, pislik, sinsice öç gütmedir. _Baskıdan kurtulmak için afyon ister. Wagner Alman olan her şeye karşı en iyi panzehirdir. Wagner, tatlı bir sonsuzluktur. Klasikçiler soyu tükenmiş güçlü Almanlardandı. _Alman kenti çıktı karşıma. Kabuğuma çekiliverirdim hemen. Bu durumda kirpi olmaz mıydım? _ Bizim göğümüzden bir tek bulut bile geçmedi. _ Öylesine tatlı, öylesine tutkulu bir musikiyi bin yıllar arasında boşuna arıyorum. _ Kendini bilgiye adayan için yalnızca düşmanını sevmek yetmez; dostuna da kin duyabilmelidir. _Yaşamadığıma kendimi inandırmam için, “aydınlar”dan bir tekiyle konuşmam yeter. _ Yanılgı (ülküye inanç) körlük değildir, korkaklıktır. Bilgide her kazanç, ileride atılan her adım yüreklilikten, dürüstlükten gelir. Felsefem bu parolayla üstün gelecek bir gün; çünkü şimdiye dek, kural olarak, yalnız doğruları yasakladılar. _ İncirler dökülüyor ağaçlarından, olgun, tatlı incirler. Düşerken soyuluyor kızıl kabukları. Olgun incirler için bir kuzey yeliyim ben. _ Hep öğrenci kalan insan, öğretmenine borcunu kötü ödüyor demektir. _ Şimdi size beni yitirmenizi, kendinizi bulmanızı buyuruyorum; hepiniz beni yadsıdığınız gün, ancak o gün geri döneceğim sizlere. _Yetkin insan duyularımıza hoş gelir; her sert, hem körpe, hem de güzel kokulu bir odundan yontulmuştur. Onu öldürmeyen şey daha da güçlü kılar. Kendine yarayan şeyden tat alır; kötü rastlantıları kendi çıkarına kullanmasını bilir; _ Yazılarımın havasını soluyabilen, bunun bir yüksek yer havası, sert bir hava olduğunu bilir. O hava için yaratılmış olmalı insan, yoksa oldukça büyüktür üşütme tehlikesi. Felsefe, yüksek dağda, buz içinde gönüllü yaşamaktır. _Zerdüşt kitapların en derini, doğrunun en derin hazinesinden doğmuş olanıdır; bir tükenmez kuyudur, içine daldırılan kova ancak altın dolu, iyilik dolu olarak çıkar. İnsanlığa şimdiye dek verilen en büyük armağanı sundum. Bin yılları aşan sesiyle Zerdüşt yazılmış en yüce kitaptır. “Fısıldanan sözlerdir fırtınayı getiren. Bu gibi şeyler ancak en seçkinlerin kulağına ulaşır; burada dinlenici olabilmek eşsiz bir ayrıcalıktır; her babayiğidin harcı değildir Zerdüşt’ü duyabilmek. _Zerdüşt: Sana alçakgönüllü yaklaşmayı öğrenmeliyim daha: Pek zorlu akıyor sana doğru yüreğim, yüreğim, üzerinde bir yaz yanan, kısa, kızgın, karasevdalı, mutluluk taşan bir yaz. Nasıl da susamış “yaz yüreğim” senin serinliğine! _ Acımanın aşılmasını soylu erdemlerden sayıyorum: sınav budur belki de. Yalnız décadent’lar için bir erdemdir acıma. Acıyanları kınamsıyorum, çünkü utanmayı, saygıyı, insanları ayıran aralıkları sezme duygusunu kolayca yitirirler. _Bana bir kötülük yapsınlar, “karşılığını” veririm, hiç şüpheniz olmasın: tatsız bir öyküden kurtulmak için, bir kavanoz reçel gönderirim ben. En kaba söz, en kaba mektup bile susmaktan daha iyi yüreklice, daha bir dürüstçedir. Susanlar, içten gelen incelikten yoksundurlar; susmak mideyi bile bozar, susanların hepsi de sindirim bozukluğu çekerler. Kabalık en insanca karşı koyma yoludur _Hınç_ Hiç bir şey de insanı hınç duyguları gibi çabucak eritip bitirmez. Kızgınlık, alınganlık, öc almaya güçsüzlük, öc isteği, bunlar bitkin insan için en zararlı tepki çeşitleridir: mide safranın, hastalıklı bir artışıdır bunların sonucu. Buda kavramıştı bunu. “din”in etkisi, hıncın yenilmesiyle el ele olmuştur: Kendini hınçtan kurtarmak, – iyileşme yolunda ilk adım. “Düşmanlık düşmanlıkla sona ermez; düşmanlık dostlukla sona erer”: Zayıflıktan doğan hıncın zararı zayıfın kendine dokunur. _Yaradılışımdan savaşçıyım ben. İçgüdüdür bende saldırmak. Hınç duyguları zayıflıktan nasıl ayrılmazsa, saldırganlık tutkusu da öyle ayrılamaz güçten. Kadın öc güdücüdür; başkasının acısına karşı duyarlığı gibi, bu da zayıflığından gelir. Savaşçılık mesleğim dört ilkede toplanabilir. Birincisi: Yalnız üstün gelmiş şeylere saldırırım, 2-yalnız kendi adımı tehlikeye atacağım şeylere saldırırım. 3-Kişilere saldırmam hiç; onları usul usul yayılan güç bir tehlike durumunu görünür kılmak için bir büyüteç gibi kullanırım. 4 Dördüncüsü: Altında hiçbir kişisel anlaşmazlık yatmayan şeylere saldırırım yalnızca. Onu saydığımı, seçip üstün tuttuğumu göstermiş olurum: _Gelecek ağacına kuruyoruz yuvamızı; gagalarıyla azık getirmeli kartallar biz yalnızlara! _Biz onların üzerinde sert yeller gibi yaşamak istiyoruz, kartallara komşu, karlara komşu, güneşe komşu: Böyle yaşar sert yeller. Yele karşı tükürmekten sakının!. _Neden bilgeyim?_ Ben babamla birlikte çoktan ölmüşüm, ama anamla birlikte yaşlanıyorum. Doğuş ve çöküş. Hem décadent hem de karşıtıyım. Kanıtı: Kötü durumlarda içgüdümle hep doğru kurtuluş yollarını seçmişimdir; gerçek décadent ise hep kendine zararlı yolları seçer. Babam 36 yaşında ölünce: İnce, sevimli ve sayrıldı. _Kendimin ikiziyim ben. Birinci yüzümden başka, bir de “ikinci” yüzüm var, belki de bir üçüncüsü var daha. Ulusal perspektiflerin ötesine bakma yetisi daha başta soyumdan geçmiş bana. Almanım ben. Oysa atalarım Polonya soylularındandı: Bir sürü ırk içgüdüsü. Babam Napoléon’un büyük hayranlarındandı; belki ona çekmişimdir. _ Kendime düşman kazanmayı, bir türlü beceremedim; bunu babama borçluyum. Hristiğanlığa ne denli aykırı görünürse görünsün, kendimi de kendime düşman etmiş değilim üstelik. _Erken ölen Prusyalı genç bir soylunun bütün taşkın toyluğuyla Wagner batağına batmış olan bu değerli insan, üç günde bir özgürlük fırtınasıyla değişivermiş, birden kanatları çıkan ve kendi yükseklerine varan biri olmuştu. _Hastalık: Kurtulma, korunma ve savunma içgüdüsünün bozulmasıdır. Anı, irin toplayan bir yaradır. Hastanın elinde bir tek büyük ilaç vardır bunlara karşı: Rus kaderciliği, bir çeşit kış uykusu. Tepki gösterdiğimiz an kendimizi çabucak tüketeceğimiz için, hiç tepki göstermemek. _Neden Akıllıyım? _Din, yasaktan başka bir şey değildir bizlere: Düşünmeyeceksin! Neden “günahkâr” olmam gerektiğini anlayamadım. Pişmanlık acısını tanımak için güvenilir bir ölçü yok. Başarıya varamayan bir şeyi bir kat daha saygın tutmak. “Tanrı”, “ruh”, “öte dünya”.. çocukken bile dikkatimi vermedim. Benim için bir sonuç değildir tanrısızlık, içgüdümden gelir düpedüz. _Beslenme_ _ İnsanlığın selâmeti için o tanrıbilimci antikalıklarının hepsinden çok daha önemli bir sorun var: Beslenme sorunu. “Sen, sen olarak asıl beslenmelisin ki, gücünün, erdeminin, düzmece sofuluk katışmamış erdeminin doruğuna varabilesin?” _Alman mutfağının kabahatleri: Yemeklerden önce çorba, fazla pişmiş etler, yağlı, unlu sebzeler; ağır hamur işleri! Bunlara bir de Almanların hayvanca yemek üstüne içme alışkanlıklarını da katarsanız, Alman düşüncesinin nereden çıktığını anlarsınız: Bozuk bağırsaklardan. Yamyamlığa dönüş olan İngiliz beslenme düzeni de iyice aykırıdır benim içgüdülerime. Hantallaştırır düşüncenin ayaklarını. Az içkini keyfimi kaçırmasına karşılık, çok içmeğe karşı bir deniz kurdu gibi dayanıklıydım. Düşünceye dönük tüm yaradılışlara, alkollü içkilerden hepten uzak durmalarını öneririm. Su ne güne duruyor. Önyargıların hepsi bağırsaklardan gelir. _Yer ve iklim sorunu, beslenme sorununa yakından bağlıdır. İklimin metabolizma üzerine, onun ağırlaşmasına, hızlanmasına etkisi çok büyüktür. Metabolizmanın hızı, düşünce ayaklarının çevikliğiyle doğru orantılıdır; bir tür metabolizmadır “düşünce”nin kendisi de. Özgür, değerli biri, iklim konusunda içgüdü inceliği olmaması yüzünden dar kafalı, köşesine sinmiş, hırçın biri olup çıktı. Son on yılı dışında yaşamımın, hep yanlış yerlerde geçtiğini düşününce tüylerim ürperiyor. Bünyem için birer yıkım olan yerler. _Çocukluğumdan, tek iyi anım yoksa, bunu “töre” dedikleri nedenlerle, örneğin kendime göre bir çevrenin yokluğuyla açıklamak ahmaklık olurdu: Çünkü aynı yokluğu bugün de çekiyorum. Fizyoloji konusundaki bilgisizliğim ve o kahrolası “ülkücülük”, işte asıl bahtsızlığı, artık giderilmesi, ödeşilmesi olmayan yanı budur yaşamımın. _Beslenme ve iklimden sonra üçüncüsü de dinlenme yolunu seçmektir. Okuma benim için dinlenmeden sayılır; beni kendimden çekip alan, başka bilimlerde, başka ruhlarda gezmeye çıkaran, artık önemsemediğim şeylerden sayılır. Önemsediğim şeylerin yorgunluğunu alır. Dış uyarımlardan elden geldiğince kaçınmalıdır insan; düşünce gebeliğinde içgüdünün yapacağı ilk akıllıca iş, çevresine bir çeşit duvar örmektir. Az sayıda, benim için sınanmış kitaplara geri dönerim. Belki de bana göre değildir çok okumak: çeşitli şeyleri sevmek de bana göre değildir. Yeni kitaplara karşı güvensizlik, uygun düşer... Ben Fransız ekinine inanırım tek ve yemeklerine. Shakespeare bir yaban dehadır. _Stendhal yaşamımın en güzel rastlantılarından biridir, – yaşamımda çağ açan ne varsa, hepsi de rastlantıyla önüme çıktı. Saklı olanı gören o psikolog gözü vardır onda. Dürüst bir tanrısız oluşu: Fransa’da 40 yılda bir rastlanan, nerdeyse hiç bulunmayan bir tür. Belki de Stendhal’i kıskanıyorumdur? Tam benim yapacağım en güzel tanrısız nüktesini aldı elimden: “Tanrının tek özrü var olmayışıdır”... Bende bir yerde şöyle demiştim: “Bugüne dek varlığa karşı en büyük itiraz neydi? Tanrı...” _Shakespeare _Hiç kimseyi okurken Shakespeare’de olduğu gibi paralanmaz yüreğim: Soytarılığı böyle gerekli bulmak için nasıl acı çekmiş olmalıdır insan! Schumann. O iç bulandırıcı Saksonnalı. Faust adına şöyle bir bakarım sadece. Ne düşündüklerini bilmeyen, kuş beyinli Amerikalıların acınacak gevezeliklerinden bana ne? _Wagner_Beni en derinden dinlendiren ve minnet duymama neden olan şey Wagner’le yakından düşüp kalkmam olmuştur. Bizim göğümüzden bir tek bulut bile geçmedi. Alman olan her şeye en derin içgüdülerimle yabancıyım, öyle ki bir Alman’ın yakınımda olması bile sindirim gecikmesi yapar, ben Wagner’le ilk karşılaştığım zaman yaşamımda ilk kez derin bir nefes aldım: Wagner’i dış ülke olarak, “Alman” erdemlerine bir karşıt, bir canlı karşı koyma olarak duyup saydım. Bizler ancak devrimci olabiliriz, düzmece softaların başta olduğu bir düzene göz yumamayız. Alman kuzu gibidir. Wagner’se hiç öyle değildi. Sanatçı olarak insanın avrupada Paris’den başka yeri yurdu olamaz: Parisli bir sanatçının ne düşler beslediğini, Almanya’dakiler düşünmezler. Nedir Wagner’de hiç bağışlamadığım? Almanlara dek inmiş olması. Baskıdan kurtulmak için afyon ister. Wagner Alman olan her şeye karşı en iyi panzehirdir. Wagner, tatlı bir sonsuzluk. Wagner’in yalnız kendine vergi kanatlarla girdiği o bilinmez esrimeler dolu elli dünyayı benden iyi kimse duyup tanıyamaz; bense en tehlikeli, en sorunsal şeyleri bile kendi yararıma çevirmek için yeterince güçlü olduğumdan, Wagner’i yaşamımın en büyük velinimeti sayıyorum. _ Bir sözüm daha var en seçilmiş kulaklar için: Asıl istediğim nedir musikiden. Ekim ayında bir öğle sonu gibi duru ve derin olsun. Kendine özgü, taşkın ve nazlı olsun; çıtı pıtı, tatlı bir kadın, iyemli, dönek bir kadın olsun. Klasikçiler soyu tükenmiş güçlü Almanlardandı. Chopen, Lizst, rossiniyi severim. Bunların hepsinde –besin, yer ve iklim, dinlenme seçimi– bir kendini sürdürme içgüdüsüdür buyuran, savunma içgüdüsünde ortaya çıkar bu. Yaygın adı beğenidir._ Alman kenti çıktı karşıma. kabuğuma çekiliverirdim hemen. Bu durumda kirpi olmaz mıydım? Başka bir akıllılık ve kendini savunma yolu da, insanın elden geldiğince seyrek tepki göstermesi, kaşınmasıdır. _ Bilgin demek décadent demek. Çok kitap okuyan düşünme yetini kaybeder. Kitap karıştırmıyorsa düşünmez de. Yetenekli, verimli, özgür yaradılışlar, daha otuz yaşlarında “okumaktan çökmüşler”, kibrit gibiler artık; kıvılcım, “düşünce” verebilmeleri için sürtmek gerek. _ Bilincinin bütün yüzeyini –ki bilinç bir yüzeydir– herhangi bir büyük buyruktan uzak tutmalı insan. Büyük sözlerden sakınmalı! Hepsi de içgüdünün kendini çok erken “bilmesinden” doğacak tehlikeler. _İnsanlığın bugüne dek önemle düşünüp durduğu şeyler kuruntudur. Hasta yaratıkların bozulmuş içgüdülerinden doğan yalanlardır; –O kavramların topu, “tanrı”, “ruh”, “erdem”, “günah”, “öte dünya… İnsanoğlunun büyüklüğünü, “tanrısallığını” hep bunlarda aradılar... Küçük şeyleri”, yani yaşamın temel konularını küçümsemeyi öğretmekle, en zararlı insanları büyük insan saymakla, toplum düzeninin, eğitiminin tüm sorunlarını ta köklerine dek bozdular. _En itibarlı insanlar diye saygı görenler benim gözümde insanlığın döküntüleri, yıkım getiren canavarlardır hepsi; yaşamdan öç alırlar. Bunun karşıtı olmak istiyorum ben: tavır takınmadan edemeyen kimse düzmecinin biridir. _Neden Böyle İyi Kitaplar Yazıyorum?_ Kimi insan öldükten sonra doğar. Bir kimsenin kitaplarımdan birini eline alması, kendine verebileceği en yüksek pâyedir; bunu yaparken umarım ayakkabılarını çıkarıyordur. Dr Heinrich, Zerdüşt'ümün tek sözcüğünü bile anlayamadığından açık sözlülükle yakındığında, ona bunun böyle olması gerektiğini söylemiştim: Onun altı cümleciğini anlamak, "çağdaş" insanların çıkabileceğinden çok daha yükseklere götürür ölümlüleri. Sakın yazılarıma "hayır" deyişlerindeki bönlüğün bana tattırdığı eğlenceyi küçümsüyorum sanılmasın. _Schopenhauer_”Tasarım Olarak Dünya" satılmaya başladığında, Schopenhauer sevinçle –okunuyorum, okunacağım– demişti. Benim utkum Schopenhauer'inkinin tam tersindedir,_ Demek istediklerimin tam üstüne basmak için bir tek şey gerekliydi, tüm değerleri tersine çevirmek;._Benden bir şey anlamadıklarını sananlar, kendi boylarına göre kesip biçtiler beni; Hiçbir şey anlamayanlarsa, iler tutar yerimi bırakmadılar._ Üstinsan sözcüğü, töreler yıkıcısı Zerdüşt'in ağzında düşündürücü bir sözcük, yarı ermiş yarı deha olarak anlaşıldı. Tam bir bönlükle Zerdüşt'ün kişiliğinde canlandırılan değerlerin tersine anlaşıldı. Bilgiç geçinen kimi büyük baş hayvan, beni onun yüzünden Darwincilikle suçladı. _Şimdiye dek en çok gururumu okşayan da, meyve satan yaşlı kadınların bana en tatlı üzümlerini seçip vermek için çırpınmaları. İnsan feylosof oldu mu, böyle olmalı işte. Polonyalılar için boşuna İslav ırkının Fransızları dememişler. _Yazar olarak ayrıcalığım nedir biliyorum; benim yazılarıma alışmanın beğeniyi nasıl bozduğunu biliyorum. Hele felsefe üstüne iseler, dayanamaz olur. Onlar yeryüzünde erişilecek en yüksek doruğa, sinizm'e erişirler yer yer. ……………
··
1 artı 1'leme
·
913 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.