Jane Austen tadına yakın zira Austen'i daha çok hatta çok çok severim:))) hayatın içinden ve sıkıcı günlük yaşamlara bağlayan karakterler oluşturmuştur.
Cranford, çoğu bekar ya da dul olan kadınlar tarafından yönetilen bir kasaba köy gibidir. Küçük bir topluluk olan köy sakinlerinin hayatlarını ve kaygılarını tasvir ederken onların küçük züppelikleri, dedikodu iştahları ve ihtiyaç anında birbirlerine olan sadık destekleri ile yine de işbirliğine dayanan bir topluluk sergilenir. Romanın anlatıcısı, artık Cranford'da yaşamayan ve dolayısıyla kasabaya dışarıdan bakabilen Mary, kasabaya arada bir gelenleri, oradan ayrılanları ve ölümleri, bunların kadınlar üzerinde bıraktıkları etkinin penceresinden görerek anlatır. Kasabada olması gereken erkekler, yakınlardaki sanayi kasabası Drumble'a gitmişlerdir ve bu da Cranford'daki yaşantı üzerinde hayli güçlü bir etki bırakır.
Kitabın sıra dışı olan yanı, karakterler sıklıkla önemsiz olayların ve kavgaların içinde yer alsalar da, okuru ne onların iki yakalarını bir araya getirme çabalarına ne de içinde bulundukları koşulların hassasiyetini saklama yönündeki bitmek bilmez girişimlerine olan sempatisini yitirmemesidir. Aslına bakılırsa, evlerin içinde geçen bu öyküde yarı açık yarı gizli, şaşkınlık verici bir cesaret bulunur. Hayat böyle akıp giderken görünürdeki toplumsal yaşantının ardında çok değerli şeylerin var olması gerektiğinin görmesi sağlanır.
Viktoria Döneminde yazılan ve kadınların statüsü ve kadın topluluğunun doğasıyla ilgilenen Cranford ölmeden önce okunması gereken 1001kitap arasındadır. Severek okusam da, yazardan okuduğum ikinci kitap ve