Görülmeyenler de başlayan Barroy adası hikâyemiz bu kitapta da devam ediyor.
Bu seri ikinci kitabıyla birlikte bir tarihi kurgu şekline iyiden iyiye büründü diyebilirim. Özellikle gerçek olaylar, gerçek mekânlar kullanıyor olmasıyla ilginç bir eser. Yani meşhur MS Rigel gemisinden bahsediyor. Olaylar Barroya isminde gerçek bir adada geçiyor. Sadece kişiler kurgu. Yani biz öyle biliyoruz en azından. :)
İlk kitapta çocuk olan Ingrid Beyaz Deniz'de otuz beş yaşında bir kadın olmuş. Barroy'e geri dönüyor. O otuz yıla yakın geçmişte kalan ilk hikâyemize göre çok daha sosyal bir metin. Sadece içe kapanık bir Barroy adası/ailesi yok burada. Çok daha fazla mekân, kişi var. Kitabın bir büyük sıkıntısı da burada baş gösteriyor. Sahipsiz kalan adayı çekip çevirmeye çalışan Ingrid, savaşın da etkisiyle kimsesiz kalmış çoluğu çombalağı tutup tutup getiriyor. Bi' acayip kadın gerçekten. Gerçi bunlar babadan oğula nesil zaten. Geçen sefer de Felix'le Suzanne'ı sahiplenmişlerdi. İlginç bir yaklaşım. Bu kadar çocuk ve kişiyi ise o kadar derinliksiz tarif ediyor ki Jacobsen, tam bir karakter karmaşası haline geliyor kitap. Kim kimdir, ne özellikleri vardır, son derece yüzeysel anlatıyor. Biz de içselleştiremiyoruz maalesef bu yüzden.
Ingrid karakterini ben sevmemiştim. Bu kitaba da o yüzden ısınamadım. Kitabın sonlarında aramıza katılan Lars bence çok daha güçlü bir karakter. Bakalım Rigel'in Gözleri isimli serinin son kitabında bizi neler bekliyor.
Beyaz DenizRoy Jacobsen · Yapı Kredi Yayınları · 201940 okunma
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.
