Depremden kaçmayı başaran şanslı kesimden biriyim. Depremi Kahramanmaraş'ta yaşadım. Şimdi güvenli bir şehirde, tanıdıklarımıza sığındık.
Tüm her şeyim gibi üç bine yakın kitabımı da geride bırakıp geldim. İleride ne oluruz hiç bilmiyorum ama bu güne şükretmek gerektiğini biliyorum. Sağız ve birlikteyiz. Bu inanın her şeyden değerli.
Burada Dominguez'in kitabı elime ilişti. Ne zamandır okusam diyordum. Kitabın adı içinde bulunduğum psikolojide beni çekti. (Buradaki kullanımı çok farklı olsa da.) Umarım bu zamanlar geride kalır, yeniden kütüphanelerimizi kurar, yeniden hayatımızı normale döndürebiliriz.
Şartlar ne olursa olsun edebiyatsız kalmamaya çalışıyoruz, sevdiklerimize tutunuyoruz.
Sevgiyle kalın.
Barış Bıçakçı, Türk yazarlar arasında en çok okuduğum ve beni en etkileyen çağdaş yazarlardan biri diyebilirim. Belki de birincisi. Çok farklı ve içten bir yanı var. Cümleleri o kadar bizden ki insan kendini, hayatını, yaşadıklarını buluyor onun kitaplarında. Ankara yerine İstanbul'u arka plana alarak anlatsa benim için daha iyi olurdu tabi :)
Bu güzel öykü kitabını da okurlarına tavsiye ederim. Tabi bazı başka kitapları kadar etkileyici değil ancak yine de güzel bir kitap.
Asla Kimseyi Öldürmedi Benim Babam dan sonra bu kitabı da son derece etkileyici bir otobiyografiydi. İlk kitapta babasını anlatan yazar, bu kitapta ise iki engelli oğlunu ve yaşamının onlarla nasıl olduğunu anlatmış.
Dilinin esprili olması, komedyen tarafını kullanması vesaire bunlar aslında detay Fournier için. Çünkü o gücünü tamamen sıra dışı olan yaşamından alıyor. Ne anlatsa çok ilginç gerçekten. İki tane engelli evlâda sahip olmak, hayatı nasıl bir gerçekliğe çevirirdi düşündüren sayfalar arasında yer yer hüzünlenip yer yer güldüğünüz bir okuma deneyimi.
Kesinlikle tavsiyedir.
Anormal bir çocuk sahibi olmaktan hiç korkmamış olanlar el kaldırsın.
Kimse elini kaldırmadı.
Herkes bunu düşünür, tıpkı depremi, dünyanın sonunu, sadece bir kez olacak bir şeyi düşünmek gibi.
Benim dünyam iki kez karardı.
Alkolik bir baba hakkında, küçük bir çocuğun, tam da yazar Jean Louis Fournier'nin gözünden, güzel bir otobiyografik eser.
Tabi anlatılanların ne kadarı birebir gerçek, ne kadar ekleme çıkarma yapıldı bilemiyorum ama yazılan her olayın yaşandığı kabulüyle okursak babası gerçek bir alkolikmiş. Zaten yaşadığı dönem de büyük alkolikler çıkarmış bir dönem. İnsanların çok sık alkolün pençesine düştüğü, hayatın zorluklarından kaçmak için kısıtlı yöntemin bulunduğu, nispeten karanlık dönemler dünya savaşı dönemleri ve biraz sonrası.
Güzel bir kitaptı.
Küir edebiyatın önemli temsilcilerinden Annemarie Schwarzenbach(Marie) bu kitapta iki hikâyeyle karşımıza çıkıyor. Eserlerinde dilkat çeken husus, kendi durumunu yansıtıyor olması fakat bunu asla dike getirmemesi. Yani karakterin bir kadın olduğu kısmı aslında kurguda bir giz. Marie bunu böyle planlamış ve yazmış zamanında. Günümüzde ise işler onun düşündüğü gibi gitmedi ve kendisini erkek gibi hissedip kadınlara ilgi duyduğu bilgisiyle kitabı okuduğumuz için bu durumun okurda herhangi bir şaşkınlığa sebep olamadığı görülüyor.
Benim için hikâyeleri değil, hayatı son derece ilginç olan bir yazar kendisi. Kalemini çok başarılı bulmadım.
Bir Kadını GörmekAnnemarie Schwarzenbach · Doğan Kitap · 202371 okunma