Gönderi

Modern Batı mutfağında istiridye, pişirilmeden ve öldürülmeden yenen yegâne şeydir. Bu, "doğal" yiyeceğe en yakın olan yiyecektir: En ufak ima olmaksızın au natural denmeyi hak eden tek yiyecektir. Lokantada yediğinizde, modern çağın bütün silahlarıyla donanmış ve ne yaptığını bilen bir profesyonel tarafından uygar bir törenle kabuğu ayıklanmış olarak şık ve gösterişli bir biçimde önünüze gelir. Daha önceleri istiridyeler denizin altında bir kiremitin üzerinde ya da kafes biçimli bölmelerde yetiştirilirdi. Yıllarca uzmanlar tarafından istiridye yatağında kümelendirerek yetiştirilir ve deneyimli eller tarafından toplanırdı. Başka bir deyişle kayalıklardan doğanın bir armağanı olarak kopartılmazdı. Yine de istiridye, atalarımızla aramızda bir köprü olan tek yiyecektir, insan türü ilk ortaya çıktığında nasıl tüketiyorsa bugün de aynı biçimde tüketilmektedir. Dalından kopararak yediğiniz armut ya da fıstığın kopardığınız sırada çığlık attığını düşünenlerden olsanız da, yine de modern Batı mutfağında istiridye kadar "doğal" bir başka yiyecek bulma ihtimaliniz yoktur. Bazı mantarlar ve deniz yosunları ile sebze ve meyveler gibi az sayıdaki istisnalar dışında -dalından koparılan yabani böğürtlen bile- insan eli değmiş bir tarımın ürünüdür. Oysa istiridye her şeye rağmen çok az değişikliğe uğramış bir doğal seleksiyon ürünü olarak kalmıştır ve denizden denize bile farklılık gösterir. Ayrıca hâlâ yaşıyorken yediğimiz tek "yiyecek"tir. Başka kültürlerde bu tip yiyeceklere daha sık rastlanır. Avustralyalı Aborjinler, barsakları ancak yarısını sindirebildikleri ağaç kıymıklarıyla dolu tombul witjuti tırtıllarını, sakız ağaçlarından “sökerek” devamlı atıştırırlar. Nenetler bedenlerinden ayıkladıkları bitleri "şeker gibi"* yerler. Nuer âşıklarının birbirlerini kafalarından ayıkladıkları bitlerle beslemelerinin karşılıklı aşkın bir ifadesi olduğu söylenir. Masailer canlı büyükbaş hayvanların yaralarından akan kanı içerler. Etiyopyalılar, içinde hâlâ canlı larva bulunan bal peteklerini yerler. Biz de istiridye yiyoruz. * K. Donner, Among the Samoyed in Siberia (New Haven, 1954), s. 129.
Sayfa 14 - PdfKitabı okudu
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.