Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Belki de kendimizi muhalefetsizliğe mahkum etmeseydik o günleri koruyabilseydik her şey başka türlü olurdu. Gerçek olmayana evet diyebilirdi Leonid, ama içten olmayana asla.. Ölmek için kötü bir zaman diye mırıldandı, ‘’Düşlerinin ülkesinde öldürülmek ise ayrı bir talihsizlik. Düşüncelerinizi yenilemeden kendinizi yenileyemezsiniz. Kimine ölüm kimine aşk.. Bir yanda ateist eğitimi egemen kılmaya çalışan Komünist Parti’nin iktidarı diğer yanda etkinliğini hala koruyan Ortodoks Kilisesi; bir yanda uzaya istasyon kurulabilecek bir teknoloji; diğer yanda abaküsle hesap yapan dev mağazalar.. Nereye giderse gitsin ülkesini içinde taşırdı insan. Ülke düşüncelere sinerdi; davranış olur, hiç beklemediğimiz bir anda kendini gösterirdi, isteseniz de kurtulamazdınız ondan, bir tat, bir dokunuş bir ses bir koku bir görüntü olur, aklınıza takılır, çekip götürürdü çocukluğunuzun gençliğinizin geçtiği yerlere.. İnsan yaşlandıkça duyguları da değişir. Nasıl ki bir zamanlar deli gibi aşık olduğun bir kadın gün gelir seni heyecanladırmazsa hatta onu gördüğünde arkanı dönüp kaçmak için fırsat kollarsan zamanla doğduğun kent de senin için yabancılaşır bir anlam ifade etmez olur. Orada yaşadığın en tatlı anılar, bir sürü ıvır zıvır günlük olayın kalabalığı altında ezilir yok olur. Eğer bunun için canını sıkıyorsan aptalın birisin derim sana. Bunun aptallıkla bir ilgisi yok demişti Leonid. Bir kadını artık sevmeyebilirsin ama çocukluğunun geçtiği kentin senin için başka bir anlamı olmalı. Orası kişiliğimizle kimliğimizle ilgili şifreler taşıyan bir yer. Yaşadığın, yaşayacağın bir sürü olayın ipuçları oradaki sokaklarda binaların içinde saklı. İster farkında ol, ister olma böyle bu. Ve bizi büyüten kent artık bizi duygulandıramıyorsa çoktan boku yemişiz demektir.
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.