"Ne geçti eline kendini böyle hırpalamaktan,
tükenmekten, acı çektirmekten kendine,
etlerini üzüp, sızlatıp
uzak ölümünü yaklaştırmaktan?
İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi!
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar
götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle,
ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu,
ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha
sesini duymamıştır hiç kimse;
insanları kırıp geçiren acımaz ölüm!
Evler kurmuyor muyuz her zaman,
anlaşmalar yapmıyor muyuz her zaman,
mal bölüşmüyor muyuz her zaman,
düşmanlık mı yok ülkede her zaman,
deniz kabarmıyor mu her zaman, dalga götürmüyor mu her şeyi?
Güneşi gören gözler
yok oluveriyor günün birinde!
Uyuyanla ölü aynı şeydir;
ölümün resmini çizen çıkmamıştır,
ne var ki insan, var olduğundan beri
[...] nin tutsağıdır hep."