Yeni Türkiye'nin lideri, “avamın ilmi” olması nedeniyle ıslâh etmek istediği “din”in etki alanını da elden geldiğince sınırlamak istemiştir. Millinin “dini”nin yerini alacağı, daha doğru bir ifadeyle “dinleşeceği,” bilimciliği merkezine alan yeni ideolojinin toplumu “aydınlatacağı” bir “inkılâb” döneminin ardından, Türkler farklı bir kimlik kazanacak, dinin nüfüzu “avam” içinde dahi geriletilecektir.
Mustafa Kemal, Fouillee etkisiyle, “milletlerin dinlerini kendilerine uydurduklarını” düşünmüştür.444 Gözden geçirdiyse, ünlü antropolog Letourncau'nun kütüphanesinde bulunan bir kitabında, dini inanış ve geleneklerin, değişik ırklarda farklı evrim geçirdiğinin ileri sürüldüğünü görmüş olabilir.“445 Konu üzerine çalışmalar yaparken, Goethe'nin “Wie ciner ist, so ist sein Gott (Bir kişi nasılsa tanrısı da öyledir)” özdeyişinin Fransızca çevirisini (Tel est "homme, est son Dicu) okuduğunda, “ruh-i milli-din, felsefe, edebiyat” notunu düşmesi, milletlerin inanç ve kurumlarını, “ulusal ruh” ve “kolektif bilinç”in yarattığı fikrine katıldığını ortaya koymaktadır."446
Reisicumhur, Fouillde ışığında bir “millet psikolojisi” tahlili yaptığında, tabiata tapan “Türk'ün doğal halinde Müslüman olmadığı”nı varsaymıştır.447“ Ona göre, yeni rejim döneminde camilerin hızla boşalması da bunun göstergesidir.448 Dolayısıyla milli kimlik geliştirilip, özlerine döndüklerinde, Türklerin “dini”nin yerine “milli”yi geçirmeleri daha kolay olacaktır.