Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Meclis, Mustafa Kemal’e başkumandanlık yetkisi verirken iki motif dikkat çekiyor: Mustafa Kemal’i sevenler, ona güvenenler, “bu insan bunu yapabilir,” diyorlardı. Mustafa Kemal’i sevmeyenler, ondan kurtulmak isteyenler ise, “Şu adam bütün mesuliyeti alsın, başarısız olsun da biz bunu asalım” derdindeydiler. Atatürk bütün bunların farkındadır ve “Tamam, bütün mesuliyet benim” der. Bu arada Atatürk’ün sivil olduğunu da unutmamak gerekir. Golf elbisesine benzer bir kıyafetle gider cepheye. Bu şu demektir: “Beyler, komutan benim. Üniformam olsa da olmasa da komutan benim.” Herkes de onu öyle kabul ediyordu zaten. Atatürk, Sakarya’ya geldiğinde muharebe başlar ve Türk birlikleri geri çekilir. Hatta o kadar geri çekilir ki, kuzey-güney olan cephe, doğu-batı hattına döner. Çünkü Papulas’ın niyeti cepheyi doğu-batı yapıp Ankara’ya yüklenip Türkleri Karadeniz’e atmak ve Anadolu’nun geri kalan kesiminin yolunu açmak. Bunu Türk kurmay heyeti de fark etmişti, fakat yapabilecekleri fazla bir şey yoktu. Ufak ufak kaybetmekteyiz harbi. Bunun üzerine Mustafa Kemal duruma baktığında olan bitenin şu olduğunu gördü: Bir birlik şiddetli baskı altında geri çekilirken, onun yanındaki birlik biraz daha az çekiliyor, onun yanındakiyse daha çok çekiliyor. Dolayısıyla düzensiz bir geri çekilme var. Normal meydan muharebesi kitaplarında Birinci Dünya Harbi’nin sonuna kadar şu görüş hakimdi: Geri çekilme başladığı zaman bunun bir ricat (geri kaçma) haline dönmemesi için orduyu cephenin uzunluğuyla mütenasip geri çekmek lazım ki, tekrar bir hat kurabilesin. Hattı müdafaa ediyorsun, hattı kaybettiysen, yeni bir hat kurman lazım. Mustafa Kemal böyle bir şeyin şart olmadığını görmüştür ve bunu “Biz hattı değil (yani bir çizgiyi değil) , vatanı müdafaa ediyoruz. Dolayısıyla her birlik müdafaasını kurabildiği yere kadar çekilsin, daha fazla gitmesin. Sathı (yani yüzeyi) müdafaa edelim. Bırakalım Yunanlılar aramızda dolaşsın” diye ifade eder. Bu şekilde bir meydan muharebesi, her ne kadar Waterloo’ya biraz benzese de, o zamana kadar yapılmamış bir şey. Papulas şunu bekliyor: “Türk cephesi yarıldı. Şu kadar yerden yarıldı. Biz ne kadar içeri girdik, demek ki Türk Ordusu şu kadar kilometre geri çekilecek, onu bekleyelim.” Ama Türk Ordusu geri çekilmiyordu. Papulas’ın asabı bozulmaya başlar, değişik bir oyun oynandığını fark eder, fakat bunun ne olduğunu anlayamaz. Mustafa Kemal, adamın kafasını karıştırır, psikolojik bir baskı kurar ve Papulas başarılı hücumlar yaptığı halde bir türlü istediği neticeyi elde edemez. Çünkü Atatürk buna müsaade etmez. Papulas başarısız olduğunu düşünmeye başlar. Halbuki ısrar etse kazanacak. Sonunda, “Sakarya’nın gerisine çekilelim” emrini verir. Birlik kaydırmaya başlar. İşte o meşhur olay bu sırada cereyan eder. Eylül ayında, harbin bitmesine 5-6 gün kala Mustafa Kemal, kırık kaburgalarıyla yatağındayken, İsmet Paşa da aynı odada sandalyede uyuklar. Bir binbaşı gelir, istihbarat raporlarını okur: “Efendim bizim aldığımız raporlar şunlar, birlik hareketleri şöyle, bizim değerlendirmemiz, Yunanlıların yeni birlikler getirdiği istikametinde ve harbi kaybediyoruz.” Mustafa Kemal, “Bir dakika Binbaşım” der, “Bir kez daha okur musunuz?” Raporu bir daha okuyan binbaşıya, Atatürk, “Şimdi İsmet Paşa’yı uyandır ve zaferini tebrik et” emri verir. Binbaşı, çok şaşırsa da İsmet Paşa’yı uyandırır, zaferini tebrik eder. Ardından Mustafa Kemal, “Fevzi Paşa Hazretleri nerede?” diye sorunca “Çadırında efendim” yanıtını alır ve Fevzi Paşa’yı çağırtır. Paşa gelir, “Paşa Hazretleri neredeydiniz?” diye sorar Mustafa Kemal. Fevzi Paşa, Mustafa Kemal’den rütbeli, fakat Fevzi Paşa’nın da isteğiyle başkomutan olmuştur Mustafa Kemal. Fevzi Paşa “Çadırımdaydım, Kur’an okuyordum. Her şeyi kaybettik, Allah’tan sizi bize bağışlamasını niyaz ediyordum” der. Bunun üzerine Mustafa Kemal “Bir dakika, ortada bir yanlış anlama var” der ve şöyle devam eder: “Binbaşının bize getirdiği istihbarat raporlarını ben iki defa dinledim, değerlendirmeleri yanlış. Papulas birlik getirmiyor, mevcut birlikleri kaydırıyor, Yunanlılar geri çekiliyor.” Fakat çadırdakiler Mustafa Kemal’e inanamaz. “Evet” der Mustafa Kemal, “Gelin anlatayım.” Mustafa Kemal, zihninde bütün cephenin adeta haritasını çıkartmış durumda. Binbaşı istihbarat raporlarını okurken Mustafa Kemal’in kafasında bütün cephe şekilleniyordu ve fark ediyordu ki Yunanlılar çekiliyor. Durumu diğerlerine de izah ediyor, herkes çok memnun... Sonra Mustafa Kemal, “Yunanlıları burada durdurduk, yarın taarruza kalkacağız” der. İsmet Paşa ise oturduğu yerden hiddetle kalkarak “Sen delirdin” diye bağırır, “Ne ile taarruz edeceğiz. Subayların üçte ikisi şehit, ordunun yüzde kırk altısı firar etmiş, ne ile taarruz edeceğiz?” Mustafa Kemal şöyle cevap verir: “İsmet, hiç mühim değil” işaret parmağını başına koyarak “Papulas, savaşı burada kaybetti, şimdi üstünlük bizde.” Ertesi gün Türk taarruzu başlar. Papulas bunu görünce, daha evvel yaptığı yanlış değerlendirmesini bir adım daha öteye taşıyarak, Türklerin zannettiğinden daha kuvvetli olduğuna inanarak birliklerine Kütahya-Eskişehir hattına çekilmeleri emrini verir. Nihayetinde Yunan Ordusu, Büyük Taarruz’un başlayacağı hatta kadar geri çekilir. Bizimkiler olanlara inanamaz. Onlara göre “Bu bir mucize” dir. Fakat elbette bir mucize söz konusu değildir. Olay, karşındakini ve muhatap olduğun vaziyeti çok iyi okuyabilmek, harp teorisini çok iyi bilmekle ilgilidir. Papulas ve Atatürk harbiye okullarında aynı kitapları okudurlar, her ikisi de kurmay subay. Ne Türklerde ne de Yunanlılarda büyük teorisyenler olmadığından harp teorisini Alman ve Fransız kitaplarından öğrendiler. Dolayısıyla Mustafa Kemal, Papulas’ın ne okuduğunu, kafasında ne olduğunu biliyordu. Papulas yetenekli olsa da nihayetinde sıradan bir asker ve çabuk asabı bozulan, fazla sabrı olmayan bir insan. Üstelik karşısında bir dâhi var. Mustafa Kemal, kendi ordusunun erlerinin ne yapacağını, ne kadarının kaçacağını, ne kadarının kalacağını biliyordu, hesabını buna göre yapıyordu. Oysa ötekiler öyle değil, kahraman Mehmetçik hesabındalar. Sakarya Meydan Muharebesi kaybedilip de ordunun yüzde kırk altısı firar edince, diğer komutanların psikolojisiyle Mustafa Kemal’inki aynı değildi. Daha doğrusu bu durum, Atatürk’ün neredeyse umurunda değildi. O bu durumun hesabını zihninde zaten yapmıştı ve bu yüzden de kaybetmedi, kazandı. Sonra ne oldu? Atatürk, trenle Ankara’ya döndüğünde, şehirdeki tek otomobil olan sarı renk, Ford marka arabasına binip Çankaya’ya giderken karşıdan bir fayton geldiğini görür. İçinde Hamdullah Suphi Tanrıöver, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Meclis Başkanı Sekreteri Ruşen Eşref Ünaydın vardır. Paşa’yı karşılamak için gelmişlerdir ve yolda karşılaşırlar. Paşa’nın arabasını görünce faytonlarından fırlarlar, Atatürk’e sarılırlar: “Paşam 400 senedir ilk defa meydan muharebesi kazanıyoruz, var olun!” Sonra Mustafa Kemal, Ruşen Eşref’in sözünü keser, “Ruşen boş ver bunları. Bu muharebe bana üç şey öğretti, üç yeni keşif yaptım, bunları da bu deftere yazdım” diyerek kırmızı deri kaplı bir defteri gösterir. “Yaptığım keşif benden sonra askeri okullarda öğretilecek” der. Bu keşiflerden ikisi şu şekildedir: 1- Meydan muharebelerinde hattı müdafaa etmek doğru değildir. Sathı müdafaa edeceksin, bunun için de her birliğe, bize bugüne kadar öğretilen teorinin aksine, daha fazla hürriyet vereceksin. Ne kadar çekileceklerine birlik komutanları kendileri karar verecekler. 2- Bu savaşta bir sürü insan kaybettik, karşı taraf da... Başarımızı eğer ekonomik bir zafer takip etmezse bu yapılan, yıkımdan başka bir şey değildir. Ne yapacağız bundan sonra, ona bakmalıyız. Ruşen Eşref Mustafa Kemal’in söylediği üçüncü keşfi hatırlayamaz. Vefatının ardından da sözü edilen bu kırmızı kaplı defter bulunamamıştır. Çok ilginçtir, Sakara Meydan Muharebesi olurken, savaşın ortasında, henüz savaşı kazanıp kazanmayacağımız dahi belli değilken Mustafa Kemal, “Bu topraklar çok zengin, bir kültür umum müdürlüğüne ihtiyacımız var” demiştir. Bunu savaşın ortasında söylemiştir, çünkü devam etmekte olan savaşta kendi kafası içinde çoktan galip gelmiştir
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.