Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. Istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmiyeceksin. Bu imkân ve şerait çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, İktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Bu kedimiz şuan tedavi görüyor fakat tedavi sonrası dışarda yaşaması imkansız, bir aya kalmaz ölür, evde temiz bir ortamda yaşamalı, acil şekilde yuva arıyorum, aşıları tam, kısırlaştırılmış ve 3’5 yaşında dişi, çok sakin bir kedi ve size müthiş bir arkadaş olur( İstanbul içi)
Küçük hanımlar, küçük beyler... Sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtının aydınlığısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız.
Sadece birkaç günü kaldı, şuan çıkması gerekiyordu, sağlığı yerinde ancak yuva bulamadığım için klinikte pansiyon hizmeti alarak tutuyorum, yuva bulamazsa sokağa gidecek ve bünyesi hassas olduğu için tekrar hastalanıp ölecek, acil, çok acil yuva. Tertemiz, pırıl pırıl bir kedi.
Bu kedimiz şuan tedavi görüyor fakat tedavi sonrası dışarda yaşaması imkansız, bir aya kalmaz ölür, evde temiz bir ortamda yaşamalı, acil şekilde yuva arıyorum, aşıları tam, kısırlaştırılmış ve 3’5 yaşında dişi, çok sakin bir kedi ve size müthiş bir arkadaş olur( İstanbul içi)
Genç bir avukatken bir İngiliz şair tarafından yazılmış dizeler okumuş, çok etkilenmiştim. "Taştan fışkıran bir pınar ol, suyu tutan bir kuyu olma." Bu sözlerin doğruluğuna inanmamıştım o zaman. Çünkü taşmak tehlikeliydi, taşan suyun sevdiklerimizin bulunduğu alanı basması olasılığı vardı, onları sevgi ve coşkumuzla boğabilirdik. Hayatım
Herhalde bir kardiyoloji uzmanına görünecek, o da kalbinde hiçbir şey olmadığını açıklayacaktı. Villete'te kendisini tedavi edenin basiretsiz salağın biri olduğuna inanacaktı kız. Ama bu işler hep böyledir, yasak konuları araştırmaya kalkan biliminsanlarına hem cesaret gerekir hem de anlaşılmazlık.
Asıl sorun, kızın her dakika ölümü bekleyerek geçireceği günlerdi. Bunu da enine boyuna düşündü doktor, sonunda çok önemli olmadığına karar verdi. Yaşadığı her yeni günü bir mucize olarak görecekti kız ki, kırılgan yaşamlarımızın her ânında başımıza gelebilecek beklenmedik olayları düşünecek olursak, her yeni gün bir mucizedir
O kızcağız öleceğini bildiği için bu müzikleri tüm ruhunu vererek çalıyordu. Peki, ben de ölmeyecek miyim? Benim ruhum nerede? Kendi yaşamımın müziğini böylesi derin bir coşkuyla çalabilecek bir ruhun var mı?
Nerede benim ruhum? Geçmişimde. Sürdürmeyi hayal ettiğim yaşamda. Ruhumu nerede bıraktım biliyor musunuz? Güzel bir evim, iyi bir kocam ve işim olduğu ve bunlardan kurtulmak istediğim halde buna cesaret edemediğim yerde hapis bıraktım ruhumu.
Ruhum geçmişte kalmıştı. Ama şimdi burada, bedenimin içinde hissediyorum onu, çünkü coşkuyla titriyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bildiğim tek şey, üç yıldır yaşamın beni gitmek istemediğim bir yöne iteliyor olduğu.