Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir başka sıkıntı takvim ve saatler. 1904 senesinde Lord Ronaldshay, İstanbul’a geliyor. Daha sonra yayınladığı kitabında (Lawrence John Lumley Dundas, Marquis of Zetland, Earl of Ronaldshay, 1904, On the Outskirts of Empire in Asia: William Blackwood and Sons, Edinburgh and London, s. 31.) bu seyahatinden şöyle bahseder: “İstanbul’a geldim, her tarafta Batı usulü ticaret yapılıyor, fakat atmosfer tamamen Doğu. Saatine bakıyorsun, günün ortası. İstasyon saatine bakıyorsun, eğer varsa, saat yedi buçuğu gösteriyor. Bunun bir izahı olmalı. Anlatıyorlar: Türkiye’de güneşin batımı yarımdır. Yani güneş ne zaman batıyorsa tam o vakit bütün saatler on iki otuza ayarlanıyor.” Yani elalem saat 12’yi yaşarken biz saat yediyi yaşıyoruz. Dış dünya ile ilişkilerini layıkıyla ve diğer bütün medeni memleketler gibi kurmak için zamanı düzenlemek, dünyaya uymak gerekiyor. Lord Ronaldshay’in aktardığını okuduk. Bu hikâyeyi aktardığı tarih, 20. Yüzyıl. Garip bir saat sistemi. Bundan kurtulmanın gerekliliği çok açık. Saat on iki dediğin zaman bütün dünyanın anlaması lazım. Mesela bir deprem olduğunu düşünelim. Bunu dünyaya nasıl duyuracağız? Kendi saatimizle mi, medeni dünyanın kullandığı saatle mi? Efendim, mahalli saatler zaten değişiktir diye bu gariplikten kurtulmanın imkanı yok, çünkü medeni dünyada mahalli saat farkları meridyenlere göre ayarlanır, güneşin batış zamanına göre değil. Güneş her gün her noktada değişik saatlerde batar. Böyle bir keşmekeş ile yaşamak akıl karı olamaz. Zamanın düzenlenmesi derken söz konusu olan sadece saat değil. Takvimlerin de düzenlenmesi gerekiyor. Osmanlının kullandığı iki ayrı takvim var. Bir mali takvim, diğeri de hicri takvim. İkisi de dış dünyanın kullandığı ortak zaman birimiyle uyumsuz. Bir Avrupalıyla aynı tarihten söz etmek için her iki takvimde de ciddi hesap kitap yapmak icap ediyor. Aksayan günler, fazla günler, bütün bunları ayarlamak lazım. Oysa böyle bir külfete katlanmanın hiçbir faydası ve manası yok. Bütün bunlarla uğraşacağına uygar dünya hangi takvimi kullanıyor ise biz de onu kullanalım. Mesela tatil günleri bakımından aksini düşünelim. Uygar dünyada haftalık tatil pazar günü, eskiden cumartesi günleri de yarım gün çalışılırdı. Bizde nasıl? Perşembe yarım gün, cuma tatil. Dış dünyayla irtibatta olunabilecek üç tam gün kalıyor elde. Ne yapılır bu kadar kısa bir zamanda? Mustafa Kemal makul ve rasyonel olan yolu tercih ediyor. Bu değişikliğin de geçmişin izlerini silmekle vs. ilgisi yok. Tamamen pratik bir ihtiyaca cevap verme maksadıyla yapılmış bir yenilik. Hepsi bu. Aynı şeyi Ruslar yapmadı mı? Eski takvimlerinden vazgeçmediler mi? Ya Çinliler?
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.